Yukarıdaki ‘günaydın’ başlığının bu dönemde bu şekilde kullanımının bir istihza içerdiği açık. ‘Günaydın’ hitabı asli kastının dışında, burada, bir şaşkınlığı, geç kalmışlığa yönelik örtülü bir dokundurmayı da içerir. Gerçi ilkesel olarak bizim idrak saatimizle başka kişi ve kurumların saatlerinin çakışmıyor olması ya da pozisyon alışlarının dramatik biçimde epey uzun yıllara yayılmış olması bir eleştiri/suçlama konusu olmamalı. Önemli olan geçte olsa, nihayet tavır alınmış, gerçekler algılanmış deyip geçersiniz. Söz konusu olan ‘enişteniz’, ‘alt komşunuz’ ya da ‘bakkal amcanız’ olsa…
Ama söz konusu olan büyük sermayenin amiral gemisi TÜSİAD olunca bu rahatlıkta(!) olmanız mümkün olmuyor. ‘Hayrola ne oluyor, hangi dağda hangi kurtlar öldü’de bunlar, mazide kaldığını düşündüğümüz sertlikte bir tepkiyle ortaya çıktılar; diye düşünmeden edemiyorsunuz. Kimilerinin 23 yıldır, kimilerinin de 15 yıldır giderek dozu artan canhıraş feryadı, ne oldu da TÜSİAD’ın ‘yüksek‘ katında karşılık buldu. Üstelik bu eleştirel muhalefetin binbir tehdit ve baskı karşısında ve tahammülfersa bedeller ödenerek dile getirilebildiği uzun yıllar boyunca kulaklar sağır, diller lâl mı olmuştu. Çeçe sineği ısırmıştı da yıllara sarî bir uykuya mı düşmüştünüz?
Gerçi sermayenin kaygılarıyla halkların, demokratların, aydınların, devrimcilerin hassasiyetlerinin çakıştığı vaki değildir. Çünkü onlar kazançları yerindeyse, sermayelerini hızla büyütebiliyorlarsa halk, memleket ne durumdaymış pek de ilgilenmezler. Nitekim uzun yıllardır öyleydi. Bankalarıyla, şirketleriyle müthiş karlar elde ediyorlardı. Üstelik onlar uzun zamandır ülke dışına da yönelebilme, buralarda da karlarını katlayarak büyütme imkanına sahiptiler, iktidarın genişlettiği yollardan geçerek.
Öyle ya ne olmuştu da, hangi eşik aşılmıştı da siyasi iktidara karşı hiçbir hedef ıskalanmadan, halkların hassasiyetlerinin de dile getirildiği bir manifesto yayınlamak ihtiyacı duymuşlardı. Kayyum felaketlerinden, gazeteci tutuklamalarına, basın ve ifade özgürlüklerinin yok edilmesi girişimlerine kadar…birçok konuyu vurguluyorlar. Bildirideki şu kilit cümle durumu açıklıyor aslında ,‘sistem çöktü’. Geçmiş olsun sayın TÜSİAD! Sistem-sizin de önemli payandalarından biri olduğunuz sistem- bütün vahşiliği ve acımasızlığı ile demokrasinin, halkın insan gibi yaşayabilmesinin koşullarının üstüne zaten, uzun zamandır çökmüştü. Belli ki, artık tatlı karlarınız tehlikede ve siz fark ettiniz. Daha da ötesi bildirinin muhtevasına bakarsanız gemi su alıyor, varlığınızı tehdit altında görüyorsunuz. Haksız da değilsiniz; 23 yılın sonunda mevcut iktidar öyle sıkışmış ve öylesine bir varlık yokluk savaşı içinde ki, kafasından geçenler ve planları öylesine ürkütücü ki, halka, aydınlara ülkeye reva gördüklerini sizden mi esirgeyecek? Nihayet yapabileceklerinin bir sınırı olmadığını da farkettiniz. Artık varlığınız bir devlet memurunun dudakları arasına emanet edilecek. Onlara burjuvazi mi, sermaye mi yok? Paranız pulunuz, varlıklarınız tehdit altında. TMSF, Varlık fonu, Devlet Denetleme Kurulu ne için var? Muktedir oligarşinin tahammül marjları da-kusura bakmayın- tükendi. Ama siz bu tehlikeyi geç fark ettiniz, aslında geç değil, yükselen sel suları göğsünüze geldiğinde.
Hani tarihinizde siyasete karışmadığınızı da iddia edemezsiniz. Hele mefaatleriniz, tatlı karlarınz elinizden alınıp başka nevzuhur sermayedarlara devredilme tehlikesiyle karşı karşıyaysa. ‘Efendim biz siyasete müdahil olamayız, biz siyaset üstüyüz de diyemezsiniz. Nitekim 1979’da Ecevit’in azınlık iktidarının gazetelere çarşaf çarşaf ilanlar vererek düşürülmesinin önünü açan siz değil misiniz? ‘Efendim iyi de, üstümüze maliyecileri gönderip milyarlarca lira vergi cezası kesiyorlardı’da artık mazeret değil. Bundan böyle bir sabah kepenkleri açarken karşınızda bir kişi-bir denetleme kurulu üyesi- bulabileceksiniz, belinde sallanan asma kilitleriyle. Ağlayıp sızlanmayın, gölge etmeyin halk, aydınlar ve devrimci demokratlar yolunu bulur. Demokrasi için en son ihtiyaç sizin müdahaleniz. Müdahil oldunuz da ne oldu, 24 Ocak kararları,12 Eylül darbesi, arkasından sökün etti. Bunlar gitsin de ne olursa olsun çaresizliği içinde değiliz.
Yorumlar (0)