1976 1 Mayıs’ından 1980 1 Mayıs Sürecinde Yaşanılanlar

Elli yıl aradan sonra, 1 Mayıs, ilk defa 1976’da DİSK önderliğinde yüzbinlerin katıldığı bir kitlesellikle Taksim meydanında gerçekleştirilmişti. 1977’de de sınıf mücadelesinin ve toplumsal mücadelenin yükselişte olmasıyla Taksim’de daha büyük bir 1 Mayıs eylemi yapılacaktı. Bunun için de devlet güçleri o günü provakatif bir duruma açık hale getirdi. Yine yüzbinlerin katıldığı 1977 1 Mayıs’ı tam bir katliama dönüştü. Böylece 1 Mayıs’larda görkemli bir gösteriye dönüşen bu durumu bu katliamla engelleyebileceğini düşünen egemen sınıflar, bir sene sonra 1978 1 Mayıs’ında da aynı tablo ile karşılaştılar, yüzbinler yine Taksim meydanında sloganlarıyla pankartlarıyla bir aradaydılar.

1976 1 Mayıs’ından 1980 1 Mayıs Sürecinde Yaşanılanlar

1976 1 Mayıs’ından 1980 1 Mayıs Sürecinde Yaşanılanlar

Elli yıl aradan sonra, 1 Mayıs,  ilk defa 1976’da DİSK önderliğinde yüzbinlerin katıldığı bir kitlesellikle Taksim meydanında gerçekleştirilmişti. 1977’de de sınıf mücadelesinin ve toplumsal mücadelenin yükselişte olmasıyla Taksim’de daha büyük bir 1 Mayıs eylemi yapılacaktı. Bunun için de devlet güçleri  o günü provokatif bir duruma açık hale getirdi. Yine yüzbinlerin katıldığı 1977  1 Mayıs’ı tam bir katliama dönüştü. 

Böylece 1 Mayıs’larda görkemli bir gösteriye dönüşen bu durumu bu katliamla engelleyebileceğini düşünen egemen sınıflar, bir sene sonra 1978 1 Mayıs’ında da aynı tablo ile karşılaştılar, yüzbinler yine Taksim meydanında sloganlarıyla pankartlarıyla bir aradaydılar.

1978 Aralık ayındaki Maraş katliamından sonra ilan edilen sıkıyönetim, egemenler açısından, 1979 1 Mayıs’ını engellemenin de yolunu açmıştı. 30 Nisan saat 19:00’dan itibaren 1 Mayıs günü sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bu durum, 1 Mayıs’ı yine Taksim’de kutlama kararı alan DİSK içinde de şiddetli tartışmalar yarattı. Maden-İş önderliğinde bir grup sendika İzmir’de miting yapma kararı aldı.

Büyük kitlesellikle geçen üç yılın ardından ve 77’ 1 Mayıs’ının ve Maraş katliamının acısı daha taze iken, 1979’da 1 Mayıs’ın sokağa çıkma yasağı ile engellenmeye çalışılması kabul edilemezdi. Sınıf mücadelesinin ve 1 Mayıs’ın simge kenti İstanbul’da 1 Mayıs mutlaka kutlanmalıydı. Birbirlerinden habersiz bir biçimde TİP ve Kurtuluş 1 Mayıs’ta her şeye rağmen sokağa çıkma kararı aldı.

Başlarında Behice Boran olmak üzere üçyüz civarında TİP’li bir gün önceden Merter’deki DİSK binasında toplandılar ve sabah saatlerinde dışarı çıkarak, kısa bir yürüyüşün ardından gözaltına alındılar.

Yine Kurtuluş İstanbul’un iki yakasında sokağa çıkarak 1 Mayıs’ı kutlama kararı almıştı. Anadolu yakasında Üsküdar Çiçekçi’de bir gün öncesinden saat 19:00’da 179 kişi metruk bir binada toplandı. Gece polis ve askerlerin civardaki hareketliğinden dolayı bulundukları yeri n basılması ihtimaline karşı 1 Mayıs’a girildiğinde 00.05’te “Yaşasın 1 Mayıs” pankartı ve sloganlarla sokağa çıkarak yürüyüşe geçilmiş ve kısa süre sonra gözaltına alınmışlardı. Gözaltı sırasında mahalleli cam ve balkonlardan askerlerin üzerine çaydanlık,tava gibi eşyaları atarak tepki gösterdikleri o anı yaşayanlar anlatıyordu.

Kurtuluş’un Avrupa yakasındaki toplanma yeri ise Bayrampaşa Rami’deydi. Eski kullanılmayan bir fabrika binasında yine bir gün öncesinden burada toplanan 140 kişi, sabaha kadar sessizce beklemiş ve sabah saat 07:00 gibi yine pankart ve sloganlarıyla sokağa çıkarak 1 Mayıs’ı kutladılar. Burada asker ve polislerin tavrı çok sert oldu işkenceyle gözaltına alındılar.

Amaç, 1 Mayıs’ın özellikle İstanbul’daki anlam ve önemi ortaya konmalı ve unutturulmamalıydı. Sembolik de olsa bu başarılmıştı. 

Sıkıyönetimin devam ettiği 1980 1 Mayıs’ı yine yasaklanmıştı. Yüzlerce fabrikada devem eden grev ve direniş dalgasının büyük bir gösteriyle daha da yayılmasından çekiniyorlardı. DİSK yöneticileri, öncü işçiler birkaç gün öncesinden gözaltına alınmaya başlanmıştı. Yine İzmir’de miting yapılma ihtimalini de ortadan kaldırmak için İzmir’de de sıkıyönetim ilan edilmişti. DİSK çareyi Mersin’de miting yapma kararında bulmuştu.

Sıkıyönetim dolayısıyla çok sıkı denetim ve önlemlerin alındığı, neredeyse bütün sokakların tutulduğu İstanbul’da lokal küçük çaplı eylemler oldu. İstanbul’da dikkati çeken ve duyulan tek eylemse Boğaziçi köprüsü üzerindeki Kurtuluş’un eylemiydi.

77 kişi, üstlerinde kat kat rengarenk giyimler, piknik sepetleri, börekler, çörekler,  toplar, salıncaklar ertesi gün gidecekleri pikniğe hazırlanmışlardı. Sabah Harem’den otobüse binerek piknik yoluna düştüler, 4-5 arama noktasından geçtikten sonra tam Boğaziçi köprüsünün ortasına geldiklerinde otobüsleri durdurarak “Yaşasın 1 Mayıs” pankartını açarak sloganlarla yürüyüşe geçtiler. 5 dakika içinde üzerlerine sürülen askeri araçlarla durdurularak yine işkenceyle gözaltına alındılar. Evet dediğimiz gibi 1 Mayıs sembolik de olsa sınıf mücadelesi ve ezilenler açısından vazgeçilemeyecek bir gündü.

Engellere ve yasaklara rağmen sınıf mücadelesi keskinleşerek sürüyordu ve artık egemenler çözümü 12 Eylül kanlı darbesiyle buldular. Bütün toplumsal muhalefetin, sınıf mücadelesinin, devrimcilerin, demokratların, sosyalistlerin üzerinden bir silindir gibi geçtiler. 1 Mayıs uzun süre sokaklardan meydanlardan çekildi. Ama bunun anlamı, önemi ve hafızalardaki yeri hiç silinmedi. 1987’de salon toplantısıyla başlayıp, 1988’den itibaren yine her türlü yasaklara ve engellemelere ve zorbalıklara rağmen sokaklarda, meydanlarda olmanın bir yolu bulundu.

İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olan, tüm emekçilerin, ezilenlerin, dışlananların ve ötekileştirilenlerin de kendilerini ortaya koydukları, mücadelelerini birleştirdikleri bir gün olarak 1 Mayıs’ı her tür engellemeye karşı daha kitlesel daha bir coşkuyla kutlamaya devam edecekler.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış