Bir yangın haberiyle başlıyor her şey. Sosyal medyada dolaşan görüntüler, birkaç saniyelik haber bültenleri, sonra unutulmaya mahkûm bir trajedi. Kartalkaya’da yanan bir otel… İlk anda işletme ruhsatındaki ihmal, yangın yönetmeliğindeki eksiklikler gibi nedenlere odaklanıyoruz. Ama bu sadece yüzeydeki bir hikaye. Yangın, aslında sistemin derinlerindeki çürümüşlüğü ve insan hayatının nasıl hiçe sayıldığını ortaya koyuyor.
Bu olay, merkezi yönetimlerin rant odaklı politikalarının bir sonucudur. Turizm teşvikleriyle büyütülen, ancak yeterli denetim yapılmayan projeler; eksik yangın yönetmelikleri, standart dışı cephe malzemeleri ve altyapısız yapılaşma… Tüm bunlar, bir sistemin insan canını nasıl bir kenara ittiğini gösteriyor. İnsanlar, hayatlarını kurtarmak için yatak çarşaflarını birbirine bağlayarak pencerelerden kaçmak zorunda kalıyor. Bu, yalnızca bir ihmal değil, sistematik bir sorun.
Merkezi yönetimlerin turizmi ekonomik bir araç olarak görmesi, insan hayatını geri plana itiyor. Lüks oteller ve turizm yatırımları desteklenirken, bu yapıların güvenliği göz ardı ediliyor. Kartalkaya’da yanan otel, bir tatil rüyası olmaktan çıkıp trajedinin sembolü hâline geldi. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bölgedeki planlama eksiklikleri, Sanayi Bakanlığı’nın teşvik politikaları, insan hayatını istatistiklere indirgemiş durumda.
Her yangında olduğu gibi burada da bir günah keçisi aranıyor. Ama bu, yalnızca işletme sahibinin ya da yerel yönetimin hatası değil. Gerçek suçlu, merkezi yönetimlerin insan hayatını hiçe sayan ve rantı önceleyen politikalarıdır.
Bu trajediler, yalnızca bir yangın haberi olarak kalmamalı. İnsan hayatını merkeze alan politikalar için sesimizi yükseltmek ve bu düzeni değiştirmek zorundayız. Yangınları söndürmek yetmez; o yangınları hazırlayan sistemleri sorgulamalıyız. Unutmayalım, suçlu bir kişi ya da kurum değil; hepimizin bir parçası olduğu bu sistemdir.
Basından taramalara göre, Kartalkaya Grand Kartal Otel'de Ne Oldu:
Yangın güvenlik önlemlerinin alınmadığı otelde, yüksek sezonda 76 kişi yanarak ya da dumandan zehirlenerek öldü. İddialara göre otelde ne çalışan yangın alarm sistemi vardı, ne de yangın söndürme teçhizatları çalışır durumdaydı? Basında yer alan haberlere göre, görgü tanıklarının ifadelerinde üst katlarda yangın ve dumandan etkilenenlere ulaşmak mümkün olmadı. Otel ahşaptı. Bir yanı uçurumdu, o taraftan müdahale şansı yoktu, yangın kaçış merdiveni de yoktu. İtfaiye haber verildikten ancak 45 dakika sonra gelmişti.
Bahadır Özgür'ün Gazete Duvar'da çıkan yazısına göre, ihmaller serisi, yapısaldı (bkz: Müteahhitler istedi, itfaiyenin denetim yetkisi alındı!)... Yine T24'deki Umur Talu'nun yazısına göre yanan oteli pazarlayan turizm şirketinin sahibinin Turizm Bakanı olduğu bir ülkede yaşıyorduk (bkz: Otel yanmış… Çocuklar ölmüş… Bakan şirketi hâlâ orayı pazarlıyor!)... ArtıGerçek'teki haber'de ise, işletmenin Belediyenin İtfaiye Müdürlüğündeki denetiminden geçemediğini, yetersiz bulunduğunu, otelin denetim talebini geri çektiğini haberleştirdi (bkz: İtfaiyenin denetim belgeleri: Otel bir ay önce yetersiz bulundu, denetim talebi geri çekildi).
;){kind=link}
Yorumlar (0)