katılımsız tek merkez yönetimi
Ah be arkadaşlar, şu hayatta bir z kuşağı genci olarak en sevdiğim şey, siyasetin absürt köşelerini keşfetmek. Düşünsenize, üniversite kantininde kahvemi yudumlarken, telefonuma düşen haber: muktedir, AK Parti grup toplantısında “tek adam rejimi” eleştirilerine cevap vermiş. Ama ne cevap! “Bizimkisi tek adamlık değil, katılımsız tek merkez yönetimi.” Vay be, sanki yeni bir yönetim bilimi dersi veriyor. Ben de diyorum ki, bu kadar yaratıcı bir isimlendirme için Nobel mi versek? Yok yok, daha iyisi: Kuşağı kayıp bir genç olarak, bu “katılımsız tek merkez” kavramını masaya yatırayım da, hep birlikte gülelim. Hem mizah, hem eleştiri; solculuğun temel besin kaynağı değil mi?
Öncelikle, şu “katılımsız tek merkez yönetimi”ni anlamaya çalışalım. Muktedire göre bu, “daha ileri bir yönetim biçimi”ymiş. Yani, eskiden “tek adam” diyorlardı, şimdi “katılımsız tek merkez”. Sanki araba modelini güncelliyor: Eski versiyon “Tek Adam Classic”, yeni versiyon “Katılımsız Premium”. Katılımsız ne demek? Halkın katılımı olmadan, tek bir merkezden yönetmek. E peki, bu demokrasinin ta kendisi değil mi? Hayır mı? Tabii ki hayır! Biz genç solcular biliriz, demokrasi dediğin katılım üzerine kurulu. Ama muktedirin versiyonunda katılımı çıkarırsan, geriye ne kalır? Tek merkez. Yani, bir nevi “benim dediğim olur” sistemi, ama milli bir ambalajla.
Düşünün, ben 17 yaşında milli kuşağı olan bir genç olarak, her gün sosyal medyada, sokakta, kampüste demokrasi diye yırtınıyorum. Eylemlere katılıyorum, imza topluyorum, tartışıyorum. Ama muktedir çıkıyor, “katılımsız” diyor ve bunu övüyor! Sanki katılım bir lüks, ekstra özellik. Arabalarda opsiyonel klima gibi: “İsterseniz katılımlı yaparız, ama biz temel modelde katılımsız tercih ediyoruz, daha ekonomik.” Ekonomik mi? Kimin için? Halk için mi, yoksa merkezdeki “tek” için mi? Solcu gözümle bakınca, bu tam bir neoliberal twist: Katılımı özelleştir, merkezde tut, halkı dışarıda bırak. Marx amca görse, “Bu kapitalizmin son hali mi?” diye sorardı herhalde.
Şimdi mizahı biraz daha abartayım. Bu “katılımsız tek merkez”i günlük hayata uyarlayalım. Mesela, ailede babam “katılımsız tek merkez” ilan etse: “Yemekleri ben seçerim, kimse karışmasın. Katılım yok, merkez benim!” Annem isyan eder, kardeşlerim grev yapar. Ama muktedirin dünyasında bu “ileri” bir sistem. Ya da üniversitede rektör: “Sınavları ben hazırlarım, notları ben veririm, katılım istemem.” Öğrenciler ne yapar? Protesto eder, ama cevap: “Bu tek adamlık değil, katılımsız tek merkez!” Güler misin, ağlar mısın? Ben gülerim, çünkü ağlarsak bitiyoruz.
Solmuş kuşaklı bir genç olarak, bu kavramı tarihsel bağlamda da eleştireyim. Hatırlayın, Osmanlı’da padişahlık vardı: Tek adam, ama en azından “padişah” diyorlardı, saklamıyorlardı. Cumhuriyet geldi, demokrasi dedik. Ama şimdi? “Katılımsız tek merkez”. Sanki Türkçe’ye yeni bir kelime kazandırıyorlar. Sol literatürde buna ne deriz? Otoriterlik, faşizm eğilimi, belki de post-modern diktatörlük. Ama muktedir “milli” diyor. Milli mi? Hangi milletin? İşçinin, köylünün, öğrencinin mi? Yoksa saraydaki merkezin mi? Biz solcular biliriz, milli kavramı hep ezilenleri kandırmak için kullanılır. “Milli irade” derler, ama irade sadece bir kişinin.
Biraz da kişisel dokunayım. Benim gibi bir solcu genç, her sabah kalkıp gazete okurken, bu haberleri görünce kahkahayı basıyor. Arkadaşlarımla WhatsApp grubunda paylaşıyorum: “Bakın, yeni yönetim modeli çıkmış!” Cevaplar geliyor: “Abi, bu distopya romanı mı?” Evet, sanki Orwell’in 1984’ü, ama Türk usulü. “Büyük Birader” yerine “Tek Merkez”. Katılımsız, yani sen konuşma, ben yöneteyim. Ama mizah burada: Muktedir bunu savunurken, sanki yenilikçi bir şeymiş gibi sunuyor. Sanki Silikon Vadisi’nde startup: “Katılımsız Tek Merkez App – Demokrasiyi Basitleştir!” Peki, çözüm ne? Solcu gözümle söylüyorum: Daha fazla katılım! Sendikalar, kooperatifler, halk meclisleri. muktedirin “katılımsız”ına karşı, biz “katılımlı çok merkez” diyelim. Herkesin söz hakkı olduğu bir sistem. Ama tabii, mizahla bitireyim: Eğer bu “katılımsız tek merkez” devam ederse, belki bir gün muktedir çıkar, “Bizimkisi yönetim değil, katılımsız tek merkez eğlencesi” der. Biz de güleriz, ama gülmek yetmez; değişim için mücadele ederiz.
Sonuçta, bu haber bir şaka gibi, ama gerçek. Solcu bir genç olarak, gülerken düşünüyoruz: Bu kavramlar, sistemi gizlemek için. Ama biz gençler, solcular, görmezden gelmeyiz. Katılımsız mı? Hayır efendim, biz katılırız – her protestoda, her tartışmada. Muktedire selam olsun: Teşekkürler, yeni mizah malzemesi için! Haydi kahkahayla katılıma…
Yorumlar (0)