'Bizde Irkçılık-Ayrımcılık Yoktur’

İlkokul yıllarımın ('61-'66) yaygın tekerlemesiydi. "Bir, iki, üçler yaşasın Türkler; dört, beş, altı Polonya battı; yedi, sekiz, dokuz Almanlar domuz; on, onbir, oniki Ruslar tilki; onüç, ondört, onbeş Amerika kalleş".

'Bizde Irkçılık-Ayrımcılık Yoktur’

“… hislerimi saklamayacağım. Türk, bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları, vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler."
(cumhuriyet, 19 eylül 1930) Mahmut Esat Bozkurt

"Affedersiniz, Ermeni dediler." Recep Tayyip Erdoğan

İlkokul çağlarımın ('61-'65) yaygın tekerlemesiydi. "Bir, iki, üçler yaşasın Türkler; dört, beş, altı Polonya battı; yedi, sekiz, dokuz Almanlar domuz; on, onbir, oniki Ruslar tilki; onüç, ondört, onbeş Amerika kalleş". 'Yaygın' diyorum, çünkü yaşdaşlarım aynı tekelremeyi bir-iki değişik kelimeyle kendilerinin de söylediğini ifade etti. Yunanlılar, Rumlar ve Ermeniler için, söylenen ırkçı-ayrımcı ifadeleri hatırlatmaya bilmiyorum gerek var mı? Artık dillere-askeri sivil bürokratlardan siyasilere ve hemen yanı başımızdaki komşumuza kadar- pelesenk olmuş 'Rum tohumu, Ermeni dölü,' millet olarak küfür literatürümüzün başucu söylemlerinden değil midir? Nerede okuduğumu hatırlamıyorum, ama bir köşe yazarının öğretmeninin 'Türkçe imla kurallarına aykırı olmasa Yunanistan'ı küçük harfle yazarım' dediğini. 'Atina'ya gidip Katina'yı öpmeye'(büyük bir gazetenin manşeti) hazırlandığımız günleri hatırlayanlarımız mutlaka vardır.

'Kara Murat, Tarkan..vb." filmleri hatırlar mısınız? Öyleyse o filmlere hakim olan söylem de hemen kulaklarınızda çınlayacaktır; 'kahpe, kalleş, vahşi, hain, entrikacı, en ufak merhamet kırıntısı bile taşımayan Çinliler, Bizanslılar'. Peki Araplar için kullandığımız artık sıradanlaşmış ve neredeyse oy birliği ile yediden yetmişe kabul görmüş söylemlerimiz. Onlar 'pistir' ve bizi arkadan vurarak 'kalleş ve güvenilmez' olduklarını  göstermişlerdir. Amerika'da yaşayan bir mühendis'le 'Arap'ların pisliği' üzerine uzun ve saçma sapan bir tartışma yaptığımızı hatırlıyorum. 

Ruslar için milletçe taşıdığımız hislerden bahsetmeye bilmem gerek var mı? Çarlık Rusyası için ayrı, SSCB yurttaşları için ayrı, çok zengin 'moskof' başlığı altında toparlanabilecek bir külliyata sahip olduğumuz açık. 'Askıdaki şapkalar ya da girişteki yabancı ayakkabılar'la başlayan fıkralar hala dolaşımda. Baltacı Mehmet paşa'nın Rus Çariçesinin çadırında geçirdiği bir kaç saat efsanesinin, kimi kallavi entelektüellerimizin ağızlarına bile bulaştığına şahit olmuşluğum vardır.

Aleviler ve 'çingeneler' için öylesine içselleştirilmiş ve sıradanlaşmış 'hislere' sahibizdir ki, bazılarını burada ifade etmeye terbiyem müsade etmiyor. Komşumuzun ‘aşure getiriyorlar teşekkür edip çöpe döküyorum’ dediğini annem anlatırdı. Ve maalesef 'çingene' değil, 'Roman' diyerek, 'açılım' toplantıları yaparak milletçe arınmamız mümkün görünmüyor. Sorun daha derinlerde bir yerlerde. Şu noktada bazılarınız 'kardeşim Musevilerle ilgili temiz(!) hislerimizden bahsetmeyecek misin' diyordur, eminim. Gerek var mı? Belki de ırkçı-ayrımcı söylemlerimizin 'esas oğlanı-kızı' onlar değil midir? İspanyolların zulmünden kaçarak Osmanlı topraklarına kabul edilen musevilerden bahsederken bile, bir insanlık görevinden değil, yüce, soylu ve alicenap Osmanlı'nın lütfundan hareket etmez miyiz? 

İsmet Berkan yazmıştı, galiba; 'bizde ırkçılık ayrımcılık yoktur' diyen arkadaşına, 21 ya da 62 plakalı arabayla bir anadolu turu yapmayı önerdiğini. Evet siz, buna cesaret edebilir misiniz? Bakalım nelerle karşılaşacaksınız? Kimileri, daha çok muktedirlerin dili ama, milletçe de hiç bir beis görmeden içselleştirdiğimiz; 'Türklüğümüz ve hele müslümanlığımızda ayrımcılık-ırkçılık katiyen yoktur. Biz imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir toplumuz' safsatasının 21. yz'a taşınabilmiş olması sizi ürkütmüyor mu? Kürtler'in 'biz dilimizi konuşamıyoruz, biz yıllardır asimile edilmeye çalışılıyoruz, kültürümüz ve kimliğimiz yok edilmeye çalışılıyor, devlet zulmü altında inliyoruz' söylemlerinin güç kazanması, yeterince olmasa da milletimizde bir 'kafa karışıklığı' yaratmışa benziyor. Yüce, soylu, en kahraman ve yaratılıştan ayrıcalıklı ve aynı zamanda alicenap ve lütufkar 'Türk' imajı en azından artık daha geniş çevrelerde sorgulanır hale geliyor mu? Ben pek emin değilim. Bir ‘çoksatan’ yazar, aralarında çocukların da bulunduğu 33 Kürt’ün öldürüldüğü Roboski katliamından sonra ‘katırlara üzüldüğünü’ yazmadı mı?

Peki, son yılların yaygın ‘göçmen düşmanlığı’. Katledilen göçmenler, yakıp yıkılan göçmen işyerleri. Her gün siyasiler tarafından harlanan göçmen düşmanlığı ateşi ile bir yerlerde elde balta ve silahlarla göçmen evlerine saldıran kalabalıklar, Gündelik görüntüler haline gelmedi mi? Binlerce kilometre uzakta olan biten için, ya da yan mahallede bir kaç kendini bilmezin yaptıklarını duyarak baltayı, palayı, keseri kapıp yan mahalleye ya da komşusuna saldırıya geçen, geçirilebilen insan var, bu ülkede; ev yakan, adam öldüren, linçci.

Artık 'dünyaya bedel' olmadığımız, 'mutlu' olmak için Türk olmaktan daha fazla ve farklı insani özelliklere sahip olmamız gerektiğini anlamaya başlıyor muyuz? Şu kadim coğrafyamızın  ve yaşlı dünyamızın bütün diğer ırkları ve inançları kadar, ancak onlar kadar 'iyi ve aynı zamanda kötü' olduğumuz gibi bir farkındalık yaşıyor muyuz? Bu anlamda Amazon ormanlarının derinliklerindeki bir yerliden, Sahra sakinlerinden hiç ama hiç bir ayrıcalıklı, üstün ırki, insani özelliğimizin olmadığını kaç nesil sonra öğrenebileceğiz?

İlkokul yıllarından başlayarak Türk'ün biricikliği, kahramanlığı, diğer ırklardan üstünlüğü beyinlere kazınıyor. Eğitim müfredatının neredeyse özü bu. 2002'den beri de dini yargılarla beslenen, körüklenen ırkçılık. Kerameti kendinden menkul.

Sorun derinde tabii ki, 600 yıllık bir imparatorluğun bakiye bireyleri olmamızın zihinlerimize zerk ettiği üstünlük kompleksi ve tabii ki yok olmaktan yeni bir ulus üretme/yaratma ideolojik çabalarının ortaya çıkardığı deformasyon. Bu 22 yıllık iktidarın uzantısı bir tarihçi yıllar önce: "Bu kıtıpiyos sınırlara mahkum olmayacağız, biz 13 milyon km kareye 600 yıl hükmeden bir yüce imparatorluğun mirasçılarıyız" diye kükrüyordu.

Yorumlar (1)

Orhun

1 ay önce / 15.09.2024

Ne diyeyim, bilemedim. Nutkum tutuldu

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla

İlginizi Çekebilir