Boykot bir anayasal hak mıdır?

Anayasa hukukçusu, yazar, akademisyen, Doç.Dr. Murat Sevinç diken.com.tr için gündeme dair yazmaya devam ediyor: "İlk yazıda vergi-harcama ile ‘yurttaşın temsili’ ilişkisini, özetle, vergi-demokrasi arasındaki yakın bağı, anayasa tarihi bağlamında ele aldım. İkinci yazı ise bir boykot eyleminin anayasa metni üzerinden nasıl yorumlanabileceği..."

Boykot bir anayasal hak mıdır?

İkinci yazı…

İlk yazıda vergi-harcama ile ‘yurttaşın temsili’ ilişkisini, özetle, vergi-demokrasi arasındaki yakın bağı, anayasa tarihi bağlamında ele aldım. İkinci yazı ise bir boykot eyleminin anayasa metni üzerinden nasıl yorumlanabileceği üzerine...

Ülkedeki bazı firmalara yönelik boykot ve bir günlük genel tüketim boykotu çağrısı ile muhtelif boykotlar durup dururken başlamadı. Muhalefetin en popüler cumhurbaşkanı adayının 30 küsur yıllık üniversite diploması iptal edildi, ardından tutuklanarak Silivri’ye gönderildi. Efendim diploma şu yüzden iptal edildi, hukuka şöyle uygun, böyle uygun, tutuklama gerekliydi… Bunlar benim değil, daha ziyade külahımın ilgi çekici bulduğu açıklamalar.

Halk, yaşananlara tepki gösterdi. Bir asırdır yaptığı gibi.

Boykot çağrısı yapan birilerinin başı derdi girdi. En ilginci, anayasa maddelerini hatırlatan bir oyuncunun yaşadığıydı.Oyuncu Cem Yiğit Üzümoğlu sosyal medya hesabında şunları yazmış: “Boykot, Anayasa’nın düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile toplantı gösteri yürüyüşü hakkı kapsamında değerlendirilebilecek bir protesto biçimidir. Anayasamızın 25. 26. ve 34.maddeleriyle güvence altına alınmıştır.” Aktör, ayrıca, TRT dizisinden çıkarılan bir diğer oyuncu arkadaşının ifade özgürlüğünü de savunmuş.

Üzümoğlu’nun yaptığı, anayasa maddelerini hatırlatmaktan ibaret. Bir şeyleri boykot etmenin bir hak olduğunu ve anayasa tarafından güvence altına alındığını tespit ediyor. İyi bir yurttaş olarak anayasasına, hak ve özgürlüklerine sahip çıkıyor.

‘Boykot’ anayasal bakımdan nasıl ele alınabilir?

Önce, ‘Boykot nedir?’ sorusunu soralım. Her hak ve özgürlük örnek olayında sorulması gereken ilk soru: Boykot nedir? Boykot, bir insan eylemidir. Eylemin gerekçesi bir şeyleri protesto etmek. Yurttaş, “Şu şu gelişmeler asabımı bozdu, tepki olarak şunu şunu boykot ediyorum” demiştir. Geçen hafta olduğu gibi, bir şeyleri almayarak ve ulaşabildiği diğer insanları almamaya davet ederek. Baskı, cebir, şiddet içermeyen bir çağrı…

İsteyen uyar, istemeyen kulak ardı eder ya da tepki gösterir. Nitekim birileri boykot çağrısı yaparken, boykota uymayan yurttaşlar ve adı sanı bilinen siyasetçiler gidip kameralar önünde alışveriş yaptı. İki tutum da demokratik bir düzende olağan karşılanır. Bir hukuk devletinde kabul edilemez olan ise boykot çağrısının kriminalize edilmesi ve bu çağrıyı destekleyen oyuncuların (ve diğer meslek erbabının) işsiz bırakılması, kimi zibidi basın-yayın bezirganı tarafından hedef tahtasına konulmasıdır.

Üzümoğlu’nun andığı maddelere bakalım:

Madde 25 ve 26, ‘düşünce ve kanaat hürriyeti’yle ilgilidir. Önce kişilerin düşünce ve kanaatleri güvence altına alınır (25), sonra düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti. (26) (Aslında anlamsız bir ayrımdır.)

26. madde şöyle der: ‘Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.‘ İkinci fıkrada ise genel sınırlama nedenleri yer alır; kamu düzeni, milli güvenlik, bölünmez bütünlük vs. Boykot çağrısı gibi bir eylem ve boykota katılmak, hiç kuşkusuz, bu sınırlama nedenlerinin hiç biriyle ilgili değil.

26. maddede dikkat çekici olup üzerinde durulması gereken, ‘veya başka yollarla’ ifadesidir. Çünkü insan eylemi sayılarak tüketilemeyecek kadar çeşitlidir. Bir düşünceyi açıklamanın muhtelif yolu yöntemi olabilir. Önemli olan o yol yordamın ‘ifade özgürlüğü’nün koruduğu alanın dışına taşmamasıdır. O alan, anayasadaki genel ilkeler, ulusal ve uluslararası yargı kararları, hukukun genel ilkeleri vs. yardımıyla belirlenir. Ne uluslararası ne de ulusal yargı organlarının, barışçıl protestoların-boykotun yasaklanabileceğine ilişkin bir kararı mevcut. Son günlerde sıkça gündeme gelen, AYM’nin ‘Ozan Güven’ kararını da ilgilenecekler için buraya bırakayım.

Hal böyleyken, bir boykot çağrısı ya da eylemi sınırlanabilir mi? Hiç kuşkusuz. Ancak, sınırlama konusunda öncelikle bazı sorulara yanıt verilmelidir. Neyi, ne ölçüde sınırlayabilirsiniz? Sınırlamayı kim, hangi dayanakla yapabilir? Söz konusu sorular hukukun-anayasanın alanındadır ve artık sizin bir oyuncuyu-boykotçuyu sevip sevmemenizin, yaptığını tasvip edip etmemenizin bir önemi kalmaz. Hukuk devleti ile orman kanunu arasındaki fark budur. Yasa karşısında eşitlik ilkesine uygun biçimde davranmak, temel hak ve özgürlükler düzenini dikkate almak, ilgili yasaları doğru dürüst uygulamak zorundasınızdır; sevdikleriniz ve hiç sevmedikleriniz için.

Peki, sınırlamanın sınırı nedir, genel bir düzenleme var mı? Var. Anayasa’nın 13.maddesine göre sınırlama, demokratik toplum gereklerine, başkaca bazı anayasal ilkelere uygun ve ‘ölçülü’ olmalıdır. Sınırlama, hakkın ‘öz’üne dokunmamalıdır. ‘Öz’ ne demek? ‘Sınırlamayı bir hakkı hak olmaktan çıkaracak biçimde yapamazsınız’ demek. Sınırlamayı hangi araçla yapabilirsiniz? 13. maddeye göre ancak ‘kanunla’. Kanun dışında bir mevzuatla değil. O kanunla yapacağınız sınırlama da, yinelemek gerekir, hakkın ‘öz’ünü zedeleyemez.

Bu durumda, ortada bir de ‘kanun’ olması gerekir. Başsavcılık soruşturmayı TCK’nın iki maddesinden başlatmış. (Dün, YÖK’ten üniversitelere gönderilen hayret verici yazıda da TCK’ya atıf var.

BirGün’ün haberine göre: ‘İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, bir süredir geleneksel ve sosyal medya yayın organlarında halkın bir kesiminin ekonomik etkinlikte bulunmasını engellemeye yönelik, kamuoyunda ‘boykot’ çağrıları olarak bilinen ayrıştırıcı söylemler ve bu söylemleri yayan şahıslara yönelik genel olarak Nefret ve Ayrımcılık (TCK 122/1-d) ve Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik (TCK 216) suçlarından re’sen soruşturma başlatıldı.‘ TCK’yı buraya bırakıyorum, ilgili maddeleri okuyabilirsiniz.

Boykot çağrılarında ne TCK 122. maddesinde sayılan koşulları, ne de 216. maddede sayılan fiilleri-suçları tespit etmek olanaklı. Kimse kimseye zorla, tehditle bir şey yaptırmadığı gibi, kimsenin olağan bir ekonomik etkinliğini ‘engellemesi’ de söz konusu değil. Eğer boykotçular, Starbucks protestolarındaki gibi, bir kahveye girerek orada oturanların kahve içmesini engellemeye çalışır, müşteri ve iş yeri sahibi üzerinde baskı kurarsa, bu durumda TCK 122’deki suç tipini tartışmak gerekebilir. Ya da dilerseniz, içki içilen mekanlara gidip ‘İçmeyin’ diyen tebliğcilerin eylemi (‘tebliğ eylemi’ ve ‘ekonomik etkinlik’ konularını birbirinden ayırarak) üzerine konuşabiliriz. Eğer derdimiz ‘ayrımcılıkla’ mücadele ise. Söylemek istediğim, söz konusu temel haklar olduğunda, her insan eylemi ayrı ayrı ve özgül nitelikleri göz önünde bulundurularak ele alınır, alınması gerekir, kolaya kaçılamaz.

Hâlihazırdaki boykot çağrılarında yurttaş, adaletsizliğe tepkisini ‘harcama yapmayarak’‘canının istediği ürünü alarak’ gösteriyor. Harcadığı da harcamadığı da kendi parası. Örneğin, kendimi bildim bileli ‘içki satan yerden alışveriş yapmayı reddettiğine’ tanık olduğum yurttaş kesimlerinin ömür boyu sürdürdüğü boykotu düşünelim. Söz konusu ‘vicdani tercih’ suç ilan edilebilir mi, akıl/hukuk alır yanı var mı ihtimalin? Burada, hukukçu-gazeteci Çiğdem Toker’in ‘Zorla para harcatamazsınız‘ başlıklı yazısını öneririm.

Boykotta hedef, ayrımcılık, kin-düşmanlık yaratmak değil. Demokratik katılım yollarının elinden alındığını düşünen yurttaşın “Ben de varım” deyişinin, adalet talebini duyurmasının bir yolu. Boykot bir amaç değil, insan gibi yaşama ihtiyacını anlatabilmek için başvurulan bir araç. Hal böyleyken, eğer bir soruşturma açılacaksa anayasal hakkını kullanan sade yurttaşın değil; boykotçu şöhretleri-öğrenciyi hedef gösterenlerin, işinden gücünden edenlerin, her hak talebini yurttaşın ağzına tıkmaya çalışanların, temel anayasal ilkeleri yok sayanların, sırtını güce yaslayıp hiçbir güvencesi olmayan muhaliflere “Diz çökeceksiniz” buyuran palavracıların soruşturulması gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre barışçıl protesto ve bir protesto örneği olan boykot, yurttaş hakkıdır. Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre barışçıl protesto ve bir örneği olan boykot suç değildir. Burası Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasa ve yasaları yürürlükte.

Yazı önerisi: Meslektaşımız Cenk Saraçoğlu’nun olup biteni değerlendirdiği güzel yazısını öneririm.

Bir tepki notu: Marifetinde boncuk olsa gerek ki CHP’nin vazgeçmediği bir ‘siyasetçi’ olan Bolu belediye başkanının sosyal medya paylaşımında Ermeni yurttaşlarla ilgili sarf ettiği sözler kabul edilemez. Hiçbir parti, hele ki sosyal demokratlık iddiasındaki bir partinin bu idarecinin zırvalarını duymazdan gelme hakkı yok.

Teşekkürler Murat Sevinç ve www.diken.com.tr

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış