Ernesto Che Guevara
Arjantin’in Rosario şehrinde, 1928 yılının bir bahar günü, bir çocuk doğdu. Adı Ernesto’ydu, ama dünya onu Che olarak tanıyacaktı – Güney Amerika’nın tozlu yollarında, dağların kuytusunda ve devrimin ateşinde yankılanan bir isim. Astım nöbetleriyle boğuşan bu genç adam, kitapların sayfalarında soluk almayı öğrendi; tıp eğitimiyle insan bedeninin sırlarını çözerken, Latin Amerika’nın yaralarını da görmeye başladı. Motosiklet sırtında, kıtayı boydan boya kat ederken, madenlerde çalışan işçilerin terini, yerlilerin ezilmişliğini ve emperyalizmin gölgesini hissetti. Bu yolculuk, onun içindeki isyanı uyandırdı; bir doktor olmaktan öte, bir savaşçı doğuyordu.
Meksika’da, Fidel Castro’nun sürgündeki grubuyla tanıştığında, kaderin ipleri örülmeye başladı. Che, Küba’nın Sierra Maestra dağlarında gerilla savaşının ortasına atıldı. Batista’nın zulmüne karşı, ormanların derinliğinde kurulan kamplarda, yoldaşlarıyla birlikte strateji çizdi, yaraları sardı, silah sıktı. Devrim, adım adım ilerledi; Santa Clara’da zırhlı treni ele geçirişi, zaferin müjdecisiydi. 1959’da Havana’ya girdiklerinde, Che artık bir efsaneydi – Küba’nın endüstri bakanı, diplomatı, ama her şeyden önce, eşitlik için yanan bir meşale.
Ancak Che’nin ruhu, bir adayla sınırlı kalamazdı. Afrika’nın Kongo’suna gitti, orada sömürgeciliğe karşı savaşanlara katıldı; ama yenilgilerle karşılaştı, deneyim kazandı. Sonra Bolivya’ya, And Dağları’nın sert yamaçlarına yöneldi. Yerli köylülerle, madencilerle omuz omuza, yeni bir devrim ateşi yakmak istedi. CIA’nın gölgesi altında, Bolivya ordusuyla çatışmalar sürdü. 1967’de, La Higuera köyünde yakalandı. Gözlerinde hâlâ o uzak ufuklar vardı; idam edildiğinde, sadece bedeni düştü, fikirleri ise sonsuza dek yükseldi.
Che'nin ardından Hasta Siempre (Sonsuza Kadar): sözü ve müziği Carlos Puebla'ya ait şarkı'da Kumandan Che Guevera.:
Yorumlar (0)