Datça Yat Limanı Bilirkişi Raporu Hakkında

Sonuç itibari ile 10 dalda 2 uzman, Davalı İdarenin ÇED Olumlu kararı yönünde onay verirken; 8 dalda uzmanlar ise davacılar lehine ve ÇED Olumlu kararına karşı çıkıyor. Bundan sonraki süreçte, Mahkeme bu raporu yayınladıktan sonra yasal süresi içinde muhtemelen taraflar bu rapora dair gördükleri eksik-gediklere dair kendi görüşleri doğrultusunda ek beyanlarda bulunacak. Bu beyanlarla taraflar, böylece haklı gördükleri kısımları kuvvetlendirecek ve haksız bulduklarına da itiraz edecekler. Müşterek yaşam alanlarının korunmasını savunan davacılar, Datça'nın doğal özellikleriyle korunması için mahkemenin ÇED Olumlu kararını iptal ederek, yürütmeyi durdurma kararı vermesini bekliyor.

Datça Yat Limanı Bilirkişi Raporu Hakkında

Datça’da çoğu aşaması halkı bilgilendirmeden ve kaçak olarak  devam eden  Yat Limanına, Datça Belediyesi, Muğla Büyükşehir Belediyesi ve MUÇEP Derneği ile birlikte bazı Datçalı yurttaşlar da ÇED Olumlu kararının iptali için  (Mart ayında) davacı olmuş, birçok  yurttaş da davacı idarelerle birlikte müdahil olarak mahkeme sürecine katılmıştı. Mahkeme bilirkişi keşfi için karar vermiş ve 30 Mayıs’ta sahada 10 farklı uzmanlık alanında bilirkişi incelemesi yapılmıştı. Bilirkişi Raporu, mevzuatta belirlenen süresinden bir ay kadar sonra gecikmeyle de olsa dün (1 Ekim’24) açıklandı (bkz: https://mucep.org/wp-content/uploads/2024/10/Datca-Yat-Limani_BSB-davasi-2024-219-dosya-bilirkisi-raporu.pdf). Raporda, heyetteki uzmanların çoğunun, MUÇEP tarafından dillendirilen itirazların  bilimsel olarak da arkasında oldukları görüldü (bkz: https://mucep.org/wp-content/uploads/2024/09/Datca-Yat-Limani-Brosuru.pdf)


Datça Yat Limanı Bilirkişi Raporu Hakkında
4.İdare Mahkemesi, açılan davada bilirkişi heyetinden, raporda belirtilen haliyle: “Tarafların iddia ve savunmaları da dikkate alınarak; ‘Dava konusu’Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu’ kararına konu faaliyetin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olup olmadığı (nihai ÇED raporunda yer verilen taahhütlerin bilimsel olarak değerlendirilmesi yapılmak suretiyle), yapılması planlanan yat limanının insan sağlığına, tarım alanlarına, deniz canlı/ama ve bitki örtüsüne zararlı olup olmayacağı, proje alanının yakınlarında zeytinlik sahaları varsa mesafesinin ne olduğu, zeytinlik sahalara 3 kilometreden yakın ise zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesislerden olup olmadığı, proje kapsamında karayolu vasıtasıyla proje alanına yapılacak malzeme tedariki ve proje alanından hafriyat taşınması aşamalarında oluşacak trafiğin yat limanı projesinin kara tarafındaki kara trafiğine etkisinin makul düzeyde olup olmayacağı, projenin yapılacağı alanın aldığı rüzgarın ve dış etkenlerin projeyi mümkün kılıp kılmayacağı ve alanın muhtemel hava şartlarının projeye uygun olup olmadığı, projenin yakınında yer alan sit alanlarına ve arkeolojik/tarihi değer taşıyan kalıntılara olumsuz etkisinin olup olmayacağı, yat limanının yapılmasındaki kamu yararı ile yapılmamasındaki kamu yararı karşılaştırıldığında hangisinde kamu yararının daha fazla olduğu hususlarının tespiti ile dosyadaki bilgi ve belgeler ışığında bilirkişi raporu hazırlanması istenilmiştir.” diyerek ilgili gerekçelerle bilirkişi incelemesi istemişti.

Ziraat, İnşaat, Deniz Ulaştırma ve İşletme, Orman, Jeoloji-Hidroloji, Su Ürünleri, Meteoroloji, Çevre Mühendisliği ile Biyoloji (fauna-flora), Hidrobiyoloji ve Arkeoloji olmak üzere 10 farklı disiplinden uzman heyeti oluşturuldu. Bu heyetin kimi isimlerine davacı ve davalı taraflar, itiraz dilekçeleri verdi. Ancak Mahkeme kendisine sunulan bu itirazları kabul etmemiş ve ilk elde isimleri belirlenen uzmanlarla bilirkişi heyetini oluşturmuştu.

Ziraat Mühendisi  ile Jeoloji ve Hidrojeoloji disiplininden uzmanlar, davacılar aleyhine, ÇED Olumlu diyen davalı idare lehine görüş verirken; kalan sekiz farklı disiplinden uzmanlar, ÇED sürecindeki olumsuzluklara dair davacılar lehine, davalı idare aleyhine görüş verdi.

ÇED Sürecinde Davacılar Aleyhine, Davalı İdare Lehine Düzenlenen Raporlar:

1- Jeoloji ve hidro(je)loji konularında uzman yakınlardaki dere yataklarını su açısından inceleyerek, canlı bir dere olmadığına işaret ediyor ve yeraltı su kaynakları hakkında endişelerini paylaşıyor. Ancak jeolojik olarak bölgenin yüzyıllardır deprem bölgesi olduğuna ve depremselliğine dair hiçbir şey söylemiyor…  kara ve deniz dibinin yapısının incelemesinde yeraltı su kaynaklarına dokunulmazsa ÇED Olumlu kararı yönünde davacılar aleyhine, Davalı İdare lehine görüş bildiriyor…
Paylaştığı raporun sonuç kısmında:
Sonuç olarak; Yapılan değerlendirmeler neticesinde projenin işletilmesi ile birlikte tatlı su tüketiminin proje dosyasında ifade edilen miktardan daha fazla olacağı kanaati oluşmuştur. Proje alanının bulunduğu hidrolojik mikro alt havza sının düşük drenaj alanına sahiptir. Bu nedenle yer altı su rezervleri kısıtlı şartlarda beslenmektedir. Proje alanında aktif dere yatağının bulunmamaktadır. Projenin işletilmesi aşamasında yer altı suyunun kullanılması durumunda bölgenin doğal hidrojeolojik yapısı bozulacaktır. Bu durumda sahil boyunca yeraltında tatlı su ve tuzlu su dengesinin bozulacağı, deniz suyunun yeraltında kara yönünde girişiminin gerçekleşeceği, zaman içerisinde bölgede mevcut bitkisel hayatın ve canlı varlığın olumsuz etkileneceği düşünülmektedir.
Bu konuda proje sorumlusunun " proje faaliyeti esnasında yer altı suyunun kullanılmayacağını " taahhüt ettiğinin ifadesi bulunmaktadır. YER ALTI SUYUNUN KULLANILMAMASI ŞARTI  ile Proje Tanıtım Dosyasının Jeolojik ve Hidrojeolojik açıdan uygun bulunduğu kanaati oluşmuştur.
“ diyerek davacılar aleyhine rapor sunuyor…

2- Ziraat Mühendisi de, inşaat sahasında ekili-dikili alan yok ve yakın çevredeki zeytinliklerde de mevzuattaki 3 km şartına rağmen inşaat sırasında tozuma yoluyla verim kaybına neden olmaz diyerek davacılar aleyhine görüş veriyor. Bu arada su kaynakları etkilenebilir diyen uzman ile diğer fauna-flora ile ilgili uzmanların söylediklerine de kulak kabartılmalı diyerek bir açık kapı bırakmaya da çalışıyormuş gibi görünüyor…

Ziraat Mühendisliği ile ilgili sonuç olarak raporda şu ifadeler kullanılıyor:
Zeytinliklerin vegetatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran İBARESi DIKKATE ALINDIĞINDA ESAS OLAN SINIRLAMANIN 3 KM UZAKLIK  IÇINDE BULUNAN VE TOZ OLUŞUMUNA NEDEN OLAN TESISLERIN ZEYTİNLERİN  VEJETATİF VE GENERATİF GELİŞİMİNE MANİ OLUP OLMAYACAĞIDIR. YANİ 3 KM  SINIRI YASADA GETİRİLMIŞSE DE ESAS OLAN BU 3 KM'LiK SINIR IÇINDEKI ZEYTINLIK  ALANLARDAKİ ZEYTİN AĞAÇLARININ VEJETATİF VE GENERATİF GELIŞMESINE MANİ  OLACAK DERECEDE TOZ OLUŞUM VE BİRİKİMİNİN OLUP OLMADIĞIDIR. Konunun bu yönü ile değerlendirilmesinin daha bilimsel ve yasaya uygun olacağı düşünülmektedir. Yukarıda da detaylı olarak anlatıldığı üzere yapılmak istenilen YAT LİMAN TESİSİ projesinin toz ve duman çıkaran bir tesis özelliğinde olmadığı, maden ocakları gibi toz çıkarıcı üretim işlemlerinin olmaması nedenleri ile dava konusu YAT LİMANI PROJESININ İŞLETME AŞAMALARINDA TOZ VE DUMAN ÇIKARAN BİR TESİS OLMADIĞI DOLAYISI iLE YAKIN ÇEVREDE VE 3 KM SINIR İÇİNDE ZEYTİN AĞACI TOPLULUKLARI VE DIĞER TARIMSAL ALANLAR OLSA BILE TARIMSAL ÜRÜNLERİN VEJETATİF VE GENERATİF GELİŞİMİNE ETKISININ OLMASININ MÜMKÜN OLMAYACAĞI KANAATİNE VARILMIŞTIR (Şekil 11, 12). Bu bağlamda dava konusu proje alanının kara bölümünün DENIZ DOLGUSU ve ARSA ile TAŞLIK ÇALILIK vasfındaki arazilerden oluşması, proje alanı içinde ekili veya dikili tarım arazisinin bulunmadığı, proje alanının tümünün 5403 sayılı yasaya göre tarım dışı kullanımlara uygun marinal arazi sınıfında olması ve proje alanının YAKIN ÇEVRESININ MAKİ-FUNDA şeklinde akdeniz doğal bitki örtüsü şeklinde flora yapısında olması bu yapının tarımsal özelliğinin bulunmaması, doğal ekolojik yapı ve doğal bitki örtüsü ile ilgili değerlendirmenin bilirkişi heyetindeki flora ve fauna uzmanlarının görüşlerinin esas olacağı nedenleri ile; Muğla ıli, Datça ilçesi, İskele Mahallesi, Azganlı Mevkii sınırları içerisinde; Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yapılması planlanan "Datça Yat Limanı Projesi" için Çevre, Şehircilik ve Iklim Değişikliği Bakanlığı tarafından tesis edilen "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu' kararının tarımsal açıdan uygun olduğu kanaatine ulaşılmıştır. “ diyerek mevzuatın getirdiği zeytinliklere 3 km uzaklık şartının bile önemsenmeyebileceğini söylüyor.

Ziraat Mühendisinin konu yaşam alanları olduğunda, ilk kazası değil bu rapor. Daha önce de benzer tarafgirlikte raporlar düzenlediği biliniyor (daha önceki örneklerden birçoğu basına da yansımıştı  (bkz: www.birgun.net/amp/haber/zeytinlige-asfalt-dokup-bir-de-bunu-savundular-223838)  Nitekim MUÇEP Derneği ve Datça Belediyesi de bilirkişilerin tespiti sırasında itirazlarda bulunmuştu. Ancak Mahkeme itirazı uygun görmedi. Bu notu burada düşmekte fayda var.

Davacılar Lehine Verilen Bilirkişi Görüşlerine Gelirsek

Mahkeme tarafından son haline getirilmiş bilirkişi tespitleri raporunda da ifade edildiği üzere “ANCAK “ diyor, “DAVA KONUSU KARAR JEOLOJİ-HİDROJEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ İLE ZİRAAT MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN UYGUN OLSA DA DIĞER BİLİM DALLARINCA UYGUN OLMADIĞI KANAATİNE VARILMIŞTIR. BU BİLİM DALLARI İLE İLGİLİ NEDEN PROJENIN UYGUN OLMADIĞINA DAİR iNCELEME VE DEĞERLENDİRME SONUÇLARI A$AĞIDA ÖZET OLARAK VERİLMIŞTİR” diyerek raporlamasına devam ediyor…

1-İnşaatçı üye, inşaat mühendisliği açısından projenin inşaat özelliklerine dair birçok uyarıda bulunuyor… Ama yine de inşaat mühendisliği açısından - inşaat açısından projenin pek sıkıntı çıkarmayacağını  ifade ediyor!? Yani görüşleri davacılar açısından aslında biraz sıkıntılı… Belki de inşaat teknikleri açısından trafik etüdü dışında her şey hesaplanmış, onu da halletsinler bu marina yapılabilir demeye getiriliyor?
Bilirkişi Raporunda
Sonuç olarak; Muğla İli, Datça ilçesi, İskele Mahallesi, Azganlı Mevkii sınırları içerisinde, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yapılması planlanan  "Datça Yat Limanı Projesi' davanın durumuna göre incelendiğinde;
• İnşaat mühendisliği açısından "Datça Yat Limanı Projesi' kapsamında bulunan kara yapılarının ve denizde yapılacak yüzer mendirek ve yüzer iskelelerin inşası ile ilgili olarak herhangi bir olumsuzluk görülmediği,

  • İhtiyaç duyulan dolgu malzemesinin taşınmasında kullanılacak kamyon sayısının hesaplandığı ve proje alanına yapılacak malzeme tedariki aşamalarında oluşacak trafiğin kara trafiğine etkisinin makul düzeyde olduğu
  • Projenin işletme aşaması sırasında oluşacak ek trafik yükünün hesaplandığı
    ANCAK EK TRAFİK YÜKÜNÜN ETKILERININ GOZLEMLENEBILMESI IÇIN KAPSAMLI BİR TRAFİK ETÜDÜNÜN FAYDALI/GEREKLI OLACAĞI, BÖYLE BIR DEĞERLENDİRMENİN ÇED RAPORUNDA OLMAMASI NEDENI İLE ŞEHRİN İÇİNDE YERALAN PROJE ALANINDA TRAFİĞİN OLDUKÇA YOĞUN OLDUĞU YAZ AYLARINDA PROJEDE 270 ADET YAT BAĞLAMA KAPASITESININ DE OLDUĞU GÖZÖNÜNE ALINDIĞINDA TRAFIK AKIŞI İLE ILGILI KAPSAMLI BİR ETÜDÜN CED RAPORUNA EKLENMESI GEREKMEKTEDIR. BÖYLE BİR ÇALIŞMANIN OLMAMASI NEDENİ İLE ÇED RAPORUNUN ULAŞIM VE TRAFİK AÇISINDAN YETERSİZ HAZIRLANDIĞI VE BU AÇIDAN UYGUN OLMADIGI KANAATİNE VARILMIŞTIR” diye görüş bildiriyor…

2- Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği bakışı ile:  feribot gibi büyük deniz taşıtlarının manevrası açısından yapılan hesaplamalara uygun ve yeterli olmadığı ayrıntılı bir biçimde dile getiriliyor…
Raporda “Yönetmeliğin 14.  maddesi uyarınca 'Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) kararının iptali istemiyle açılan davada, projenin hayata geçirilmesi için seçilen bölgede hazırlanan ÇED raporunun incelenmesi sonucunda, kurulması planlanan tesise ait hazırlanan raporda yukarıda teknik detaylan anlatılan hususlara yer verilmemesinden ötürü ilgili rapor, ait olduğum disipline ilişkin yetersiz ve eksik bilgi sunmaktadır. Bu sebepler ışığında bahse konu raporun bu şekilde geçerliliği ve kabulü Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisi disiplini açısından mümkün değildir” diyerek görüş bildiriliyor…

3- Flora ve Fauna incelemesi yapan biyolog aslında projenin kıyı faunası ve florasına vereceği zararlardan başlayarak denizdeki beslenmek amacıyla gelen Akdeniz fokları ve diğer hayvanların uğrayacağı zararlara ve en önemlisi gözle görülür ölçüde çok olan ve balıklar gibi hareketli deniz canlılarından çok daha fazla zararı batik (dibe bağlı-kaçamayan) deniz çayırlarının göreceğini detayları ile anlatıyor. Uzman, görüşünü verirken bu marinanın hem yapımı ve hem de işletmesi sırasında diğer doğal varlıklara, içinde yaşadığımız doğal ortama vereceği çevresel zararları enine boyuna inceliyor ve ulusal mevzuat ile imza attığımız uluslararası sözleşmelere de vurgu yaparak ve aynı zamanda kamu yararını gözeterek bu marinanın vereceği yaygın zararlar konusunda örnek bir değerlendirme sunuyor.
Raporun SONUÇ VE KANAAT kısmında davacılar lehine şu ifadelere yer veriliyor:  “Bilimsel çalışmalarda; yapılan dosya incelemesi ve bilimsel çalışmalar ışığında; dava konusu bölgede doğal ekosistemin kısmen tahrip olabileceği ihtimalini düşündürmektedir. Ancak dava konusu alanla ilgili keşif sırasında verilen bilgilere göre; gerçekleştirilecek proje ile hem kullanılacak olan kıyı şeridinin uzunluğunun, hem de kıyı çizgisinden sonraki kara kullanımının artacağı bildirilmiştir. Projenin kapsamında yapılacak olan yat limanının gemi ya da tekneleri kontrol etme ve çapa atılması nedeniyle oluşacak zararların giderilmesi açısından olumlu olarak değerlendirilebilir. Ancak dava konusu alanın hali hazırdaki mevcut ve proje sonrası yapılaşma özellikleri Kıyı Kanunda belirtilen ("Madde 6 — Kıyı, herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz. Kıyılarda, kıyıyı değiştirecek boyutta kazı yapılamaz; kum, çakıl vesaire alınamaz veya çekilemez. Kıyılara moloz, toprak, cunif, çöp gibi kirletici etkisi olan atık ve varlıklar dökülemez. (Ek lıkra:14/2/2020-7221/21 md.) Proje gerçekleştiği takdirde bu uyuşmazlığın daha üst seviyelere çıkması kaçınılmazdır. Ayrıca Anayasa'da belirtilen ilkeler 3621/3830 sayılı Kıyı Kanunu ile düzenlenmiştir. Kıyı, herhangi bir tahsis işlemine gerek olmaksızın doğrudan doğruya doğal yapısından dolayı herkesin serbestçe yararlanmasına sunulmuş sahipsiz kamu malıdır. Hiçbir karşılık ödemeksizin herkesin kıyılardan ortaklaşa yararlanma hakkı vardır. Kıyıların devamı niteliğindeki sahil şeritlerinin kullanımında da kamu yararı gözetilmesi gerekmektedir.
Sonuç Olarak: Statüsü her ne olursa olsun ekolojik açıdan etkin bir korumadan bahsedebilmek, geleceğe dönük olarak gerçekleştirilen planlamalarla olabilmektedir. Proje gerçekleştirilirken ekolojik şartlar da planlamaya katılmış ve bu alanların taşıma kapasiteleri belirlenmiş, ancak bölgede eşsiz doğal kaynak değerleri, nesli tehlike altında olan türler ve endemik türler hem tür bazında korunmaya alınması hem de bulundukları bölgelerde zonlama sistemi kurulması. tampon bölgeler oluşturularak mutlak surette korunması konusuna yeterince değinilmemiştir. Dava konusu dosyada yat limanı projesinin ekolojik açıdan artıları ve eksileri olduğu; alanın mevcut durumunun düzeltilmesi açısından, proje şartlarına uyulması koşulu ile olumlu değerlendirilebileceği ancak sonuçta çevre ekolojisini olumsuz etkileyeceği kanaatine ulaşılmıştır.

4- Meteoroloji Mühendisine göre de davacılar lehine görüş veriliyor, raporda şu ifadelerle özetleniyor görüşleri:
Sonuç olarak  söz konusu ÇED Raporunda, - Meteorolojik parametrelerin, "Denizciliğe ve Yapımı Planlanan Projeye Etkileri Yönünden irdelenmesi" konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmamış olduğu,
- Gürültü hesaplamalarında maksimum bağıl nemin kullanılmadığı,

Dava konusu olan ÇED Raporunu Hazırlayan Çalışma Grubu içinde meteoroloji mühendisinin bulunmadığı, tespit edilerek, Nihai Raporun bu haliyle meteorolojik açıdan yeterli ve uygun olmadığı görüşü oluşmuş ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 30.01.2024 tarih ıle "Datça Yat Limanı Projesi"'ne verilen ÇED OLUMLU kararının Meteoroloji Mühendisliği açısından uygun olmadığı kanaatine varılmıştır “ diyerek bilirkişi görüşlerini özetliyor…

5- Su Ürünleri Mühendisliği Disiplini açısından da yine deniz çayırlarına, kaplumbağalara ve foklara yani Barselona sözleşmesine dikkat çekiliyor… uzman’ın mahkemeye verdiği görüşler ise aşağıdaki gibi özetleniyor: 
Dalga kıranların konumu dikkate alındığında Taşlık Plajının hemen önünde yer alan projenin uygulanması durumunda yüzeysel su akıntılarının azalacağı, bu durumda koyun su kalitesinin etkileneceği söz konusudur. Deniz çayırları oldukça yaygın olarak keşif gününde tespit edilmiştir (Şekil 5 ve 6). Dolgu ile bu alanların etkilenmesi söz konusudur. Deniz kaplumbağaları ve foklar için bir üreme özelliği göstermese de beslenme ya da gezinti alanlarını oluşturabilir” deniyor yani tamam foklar için yuvalama alanı değil ama buralar onların beslenme alanı diyor… “dolayısıyla “Ancak fok ve deniz kaplumbağalarını geçiş rotalarını yoğun tekne ve bunların oluşturacağı trafik nedeniyle etkilemesi beklenebilir.

Yüzer alanların sabitlenmesi için proje metninde "Ayrıca liman inşaatı sırasında yüzer dalgakıran ve yüzer iskeleler inşa edilecektir. Yüzer dalgakıran zemin çivisi ve özel çapalarla sabitlenecektir, tonoz kullanılması söz konusu değildir" ifadesi bulunmaktadır. Burada zemin çivisi olarak değinilen materyalin özellikleri (madeni, çapı, uzunluğu vb) belirtilmemiştir. Ayrıca bu çivilerin uygulanacağı kısımlar şema ve kroki üzerinde belirtilmemiştir, özel çapalarla nasıl sabitlenecektir bu konu da detaylı olarak belirtilmemiştir.” Yani ÇED Raporunda,  proje beton tonozlar olmayacak diyor ama yine de bilirkişi bu ifadeyi pek de inandırıcı bulmuyor ve keşke detaylandırılsaydı diyor… “Su Ürünleri Disiplini açısından yat limanı projesi için uygulanacak alanın yerinin yanlış olacağı, çünkü iskele ve dalgakıranlar ile önemli bir daralma olacağı, sistemin kurulma uygulamalarının net olmadığı bu nedenle uygun olmadığı kanaati oluşmuştur” deniliyor..  

6- Hidrobiyolog, su ürünleri ile ilgili bilirkişiyle karşılaştırıldığında çok daha net ifadelerle ortamdaki deniz çayırları ve daha birçok denizel  bitki varlığı için  en cesur karşı çıkışı yapıyor. Deniz çayırlarını kastederek:
Keşif sırasında bu türün kıyıya yaklaşık 2-3 metrelerde (bu mesafe ölçülememiştir) oldukça sağlıklı bir şekilde dağılım gösterdiği görülmüştür (Şekil 1 3) Hazırlanan EDR raporunda 'Çalışma alanında Posidonia oceanica'dan oluşan deniz çayırlarının gözlendiği, Projenin inşaat aşamasında gerçekleştirilecek faaliyetler sırasında sadece dolgu çalışmaları dip yapısını olumsuz etkileyeceği, ancak. proje alanında inşa edilecek olan dolgu alanları açısından yapılan değerlendirmelere göre dolgu yapılacak kıyı kesimlerin dip yapısında Posidonia oceanica toplulukları bulunmadığı, dolayısıyla bu yapıların olduğu kesimlerde deniz çayırları açısından habitat kaybı söz konusu olmayacağı" bildirilmiştir. Yapılan saha çalışmalarında bunun doğru olmadığı, bölgedeki popülasyonun olumsuz etkileneceği tespit edilmiştir. Bu konu ile ilgili olarak, hazırlanan raporda liman inşaatı sırasında yuzer dalgakıran ve yüzer iskeleler inşa edileceği, yüzer dalgakıranın zemin çivisi ve özel çapalarla sabitleneceği, tonoz kullanılmayacağı: bu yapıların yüzer nitelikte olacağından; deniz dip kısmına ve dolayısıyla deniz çayırlarına yönelik etkisi yok denecek kadar az olacağı, çünkü bu yapıların inşaat tekniği açısından deniz dip kısmına zarar vermeyeceğinin bilindiği, liman içindeki su sirkülasyonunu sağlayacak nitelikte alt kısmının su geçişine izin verecek olması da denizel türlerin yayılış ve dolaşımları açısından sınırlayıcı bir etki yaratmayacağı- bildirilmiştir. Bilinmesi gerekir ki; teknik olarak söylenenlerin doğruluk payı olsa da yapılan bu mendirek, iskele ve çekek alanı üzerine bağlanacak deniz araçları ile birlikte bentik bölgede yaşayan canlılar için hayati öneme sahip olan ışığın, oksijenin dağılımını kısıtlayacaktır. Bu da bu canlılar çin büyük bir tehdit oluşturacaktır. Yabancı tür taşınımı Akdeniz için en önemli ekolojik ve ekonomik tehditlerden biridir. Şu ana kadar Akdeniz'de yaklaşık 903, Türkiye kıyılarında 539 yabancı tür tespit edilmiştir (Zenetos ve diğ., 20088). Yabancı türlerin taşındıkları yeni çevreye etkileri besin zincirini yeniden yapılandırma, yeni hastalıklar taşıma ve yerli türlerle rekabete girip onları ortamdan uzaklaştırma şeklinde özetlenebilir (Por, 1978'). Bu nedenle gemilerin çapaları ve karinaları yabancı türlerin dağılımı bakımında oldukça önemlidir. Bu tür yerler planlanırken bu tehlike ile ilgili ön çalışmaların yapılması ve gerekli tedbirlerin alınması önemlidir. Hazırlanan raporda bu konu ile ilgili bir açıklama ve bilgilendirme bulunmamaktadır. Her ne kadar kontrol edilse de gemilerden bırakılan zararlı maddeler (katı atık, sıvı atık, kimyasallar, sintine vb..) de belli bir süre sonunda bentik canlılara ve özellikle de Posidonia oceanica üzerinde olumsuz etkilere sebep olacaktır. Küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleriyle. yoğun nüfus artışına bağlı olarak aşırı kirletici yüküyle, kıyısal bölgelerdeki yapılaşmalarla, sudaki asılı madde miktarlarının artması gibi sebeplerden dolayı dağılım alanları her geçen gun azalan bu tür özel koruma alanlarının belirlenmesini gerektiren doğal habitatların ve yabani bitki ve hayvanların korunması direktifinde öncelikli habitatı olarak listelenmiştir (Boudouresque ve diğ., 2000, 2012). Kıyıdan itibaren maksimum 40-45. ortalama 17-20 metre derinliklerde dağlım gösteren bu türün varlığı o bölge yapılacak her oluşumun önüne geçmekte ve engellemektedir. 3.Ayrıca raporda, ülkemizin de de taraf olduğu uluslararası anlaşmalardan olan Barselona (Akdeniz'in Kirlenmesine Karşı Korunması Sözleşmesi) konvensiyonu ve buna bağlı alt protokolerle koruma altına alınan türlerden Cymodocea nodosa, Zostera marina, Zostera noltii tespit edilmiştir. Son yıllarda, kıyısal bölgelerde artan insan aktiviteleri nedeni ile nesli tehlike altında olan bu tür Dünya'da Tehlike Altındaki Hayvan ve Bitkilere Ait Avrupa Kırmızı Listesi (Red List) kapsamındadır. Hidrobiyoloji Bilimi Açısından Sonuç Olarak; Dosyada yapılan incelemeler ve değerlendirmeler sonucunda, Muğla ili, Datça Ilçesi, Iskele Mahallesi, Azganlı Mevkii sınırları içerisinde, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yapılması planlanan "Datça Yat Limanı Projesi" hakkında Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin 14. maddesi uyannca "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu" kararının iptali istemiyle açılan davada,  projenin hayata geçirilmesi için seçilen bölgede hazırlanan ÇED raporunun incelenmesi sonucunda, kurulması planlanan tesislerin Hidrobiyoloji açısından bentik bölgede yaşayan canlılar üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olacağı ve "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararının uygun olmadığı kanaati oluşmuştur” diye görüşlerini belirtiyor.

7-Çevre Mühendisliği açısından, özellikle inşaat aşamasında yoğun bir tozuma, hava kirliliği ve davacı tarafın itirazlarına ek olarak çok yüksek bir gürültü olacağına işaret ediyor… kazılarda dikkate alınmayan yüksek titreşimler olacaktır ve ek olarak da dolgu sırasında taşımayla ilgili mesafe vb. gibi hesaplamalar doğru yapılmamıştır diyor. Bu hesaplamalar yapılmaz gerekli önlemler alınmazsa tehlikenin davet edileceğini söylüyor. Çekek alanında kimyasal atıklar, boyalar, değişik kimyasallar olacaktır bunların depolanması için mevcut yönetmeliklere uymak yeterli değildir… bu tür tesisler için ekstra önlemler almak gereklidir, proje dosyasında böyle önlemlerden söz edilmemektedir diyor.  Raporunda başka ne diyor:

 “Değerlendirme ve Görüş: ÇED raporuna göre Liman alanında, gemilerden alınacak atıkların toplanması ve geçici olarak depolanması için bir atık kabul tesisi inşa edilecektir. Bu tesis, 26.12.2004 tahlili "Gemilerden Atık Alınması ve Atıkların Kontrolü Yönetmeliği"ne uygun olarak yapılacak ve işletmeye alınmadan önce Çevre, Şehircilik ve iklim Değişikliği Bakanlığı'ndan Çevre Lisans, alınacaktır. Tesis, D bloğun yanında, travel liftin karşısında yer alacak ve 10x10 metre boyutlannda, 100 m2 alan kaplayacaktır. Bu tür atıkların uygun yönetimi için genellikle suyun doğrudan denize boşaltılmasının engellenmesi, sızıntıların önlenmesi ve atık suların toplama sistemlerine yönlendirilmesi gerekmektedir. Çekek yerleri, yat bakımı ve onarımı sırasında  tehlikeli atıkların (sintine suyu, atık yağlar, solventler, yakıt kalıntıları gibi) oluştuğu  önemli alanlardır. Bu nedenle, sadece atık kabul tesisinin inşa edilmesi ve yönetmeliklere uyulması yeterli olmayabilir. Tehlikeli atıkların doğru şekilde toplanması,  depolanması, taşınması ve bertaraf edilmesi için daha kapsamlı bir yönetim sistemi ve düzenli denetimlerin yapılması gereklidir. Ayrıca, tehlikeli atıkların çevreye yayılmasını  önlemek için çekek yerinde uygun altyapının (=durmaz yüzeyler yağ tutucular ve filtrasyon sistemleri) olması önemlidir. Tesisin kapasitesinin yeterli olup olmadığı da dikkate alınmalıdır, çünkü tehlikeli atıkların birikmesi çevresel riskler doğurabilir. Bu nedenle, sadece yönetmeliklere uyulması değil, bu süreçlerin etkin bir şekilde planın bulunması da gereklidir. Bu nedenle ÇED raporu, bu tür sıvı atık sularının ne olacağı için yeterli bilgi sunmamaktadır. Bu tür projelerde, atık su yönetimi konusunda net ve kapsamlı bir planın olmaması, çevre ve insan sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, raporda atık su oluşumuna dair miktarların ve yönetim stratejilerinin açıkça belirtilmesi, çevresel etki değerlendirmesi sürecinin şeffaf ve eksiksiz yürütülmesi adına kritik bir gereklilik olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca Çevre izleme Programları da bu süreçte önemli bir rol oynamaktadır.  ÇED raporunda deniz suyu kirlilik izleme programı (tablo 99) önerilmiştir, ancak izleme parametrelerinin ne sıklıkla kontrol edileceği ve hangi yöntemlerle denetleneceği konusunda net bir plan sunulmamıştır. Bu izleme programının etkinliği sağlanmalı ve izleme sıklığı, parametreler ve raporlama süreçleri daha detaylı bir şekilde belirlenmelidir. Bu yönüyle ÇED raporu içeriği yetersizdir.

Akaryakıt Rıhtımı, Akaryakıt İstasyonu ve Feribot Yanaşma Rıhtımı ile ilgili Çevresel Değerlendirme ve ÇED Raporu Önlemleri
1. Akaryakıt Rıhtım' ve İstasyonu: Çevresel Etkileri Akaryakıt rıhtımı ve istasyonu, yat limanında deniz araçlarına yakıt ikmali yapılacak kritik bir bölgedir. Bu alan çevresel risklerin yüksek olduğu bir bölgedir çünkü yakıtın suya karışma olasılığı vardır.
Çevresel Etkiler
- Yakıt Sızıntısı ve Deniz Kirliliği: Akaryakıt ikmali sırasında denize yakıt dökülmesi riski mevcuttur. Bu, su yüzeyinde bir tabaka oluşturarak deniz ekosistemine zarar verebilir. Su yüzeyindeki petrol bazlı kirlilik, deniz canlıların] etkiler ve suyun kalitesini bozar.
- Hava Kirliliği: Akaryakıt ikmali sırasında yakıt buharlaşarak havaya karışabilir. Bu durum, hava kalitesini olumsuz etkileyerek bölgedeki insan sağlığına zarar verebilir.
- Atık Yönetimi: Akaryakıt istasyonu ve rıhtımında oluşabilecek yakıt artıkları ve tehlikeli atıkların uygun şekilde yönetilmemesi durumunda çevresel riskler artar. Atık yağlar, kimyasal kalıntılar ve sızıntı durumları çevreyi olumsuz etkileyebilir.
Alınan Önlemler (ÇED Raporu Kapsamında):
- Sızdırmaz Taban ve Yağ Tutucular: Akaryakıt rıhtımı ve istasyonunda, denize veya zemine yakıt sızmasını önlemek için sızdırmaz zemin kaplamaları ve yağ tutucular kullanılacaktır.
- Yakıt Sızıntısı ve Kirlilik Kontrolü: Acil müdahale ekipmanları bulundurulacak ve olası bir sızıntı durumunda derhal müdahale edilerek yayılma önlenecektir. Ayrıca, yakıt ikmali sırasında kullanılan hoılum ve bağlantı ekipmanlarının düzenli olarak kontrol edilmesi sağlanacaktir.
- Atık Yönetimi: Tehlikeli atıkların yönetimi için Atık Yönetimi Yonetmeliği'ne uygun olarak atıklann toplanması ve bertarafı sağlanacaktır. Tehlikeli atıklar lisanslı firmalarca toplanacak ve işlenecektir.
2-Feribot Yanaşma Rıhtımı: Çevresel Etkileri Feribot yanaşma rıhtımı. Rodos ve Simi adalarından gelen yolcu ve araç taşıyan feribotların yanaşması için planlanmıştır.
-Çevresel Etkiler: - Deniz Trafiği Artışı. Feribotların sürekli hareketi, deniz suyunda karışma ve bulanıklık yaratabilir. Bu durum deniz tabanındaki organizmalar üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. - Gürültü Kirliliği: Feribotlar, limana giriş-çıkış yaparken gürültü kirliliğine neden olabilir. Bu gurültü hem çevrede yaşayan insanlar üzerinde rahatsızlık yaratabilir hem de deniz ekosistemindeki canlılan olumsuz etkileyebilir.
-Yakıt ve Yağ Sızıntısı: Feribotların rıhtıma yanaşma ve ayrılma sırasında yakıt sızıntısı riski bulunmaktadır. Feribotlar büyük motor hacmine sahip olduklarından, motor yağı ve yakıt sızıntılar çevre için ciddi tehdit oluşturabilir. Alınan Önlemler (ÇED Raporu Kapsamında): - Yakıt Sızıntılarına Karşı önlemler. Feribot yanaşma rıhtımında acil müdahale ekipmanları bulunacak, olası sızıntı durumunda hızlı bir şekilde müdahale edilecektir. Ayrıca, feribotların rıhtıma yanaşma süreçIerinde gerekli güvenlik önlemleri alınarak, kaza riskleri en aza indirilecektir.
- Gürültü İzleme: Gürültü kirliliği, izleme programları ile takip edilecektir. Özellikle. feribotların gece saatlerinde hareket etmelerinin önüne geçilerek, çevreye olan gürültü etkisi minimize edilecektir.
- Deniz Trafiği Yönetimi: Feribotların limana yanaşma ve ayrılma süreçleri dikkatli bir şekilde planlanacak, deniz trafiği etkili bır şekilde yönetilerek deniz ekosistemine zarar verilmesi engellenecektir.

Değerlendirme ve Görüş: Akaryakıt rıhtımı istasyonu ve feribot yanaşma nhtımı gibi alanlar çevresel açıdan yüksek risk taşımaktadır. Feribotlardan kaynaklı gaz emisyon yükü ÇED raporunda değerlendirilmemiştir. ÇED raporu emisyon ve risklerin yönetimi için yeterli bilgi ve teknik bilgi içermemektedir. 

Deniz dolgusu ile ilgili de sonuç olarak çevre mühendisliği açısından şunlar ifade ediliyor:

“Değerlendirme ve Görüş: Deniz dolgusu, özellikle kıyı ve deniz ekosistemleri üzerinde büyük etkiler  yaratabilecek bir işlemdir. Deniz dolgusu esnasında suyun fiziksel ve kimyasal  özelliklerinin bozulmaması için sürekli izleme yapılması gerekir. Özellikle, askıda katı madde miktarı, çözünmüş oksijen seviyeleri, pH ve tuzluluk gibi parametreler izlenmelidir. inşaat ve dolqu işlemleri sırasında su kalitesi sürekli izlenmeli ve limit değerlerin aşılması durumunda gerekli önlemler alınmalıdır. İzleme noktalarının seçimi  önemlidir. Ayrıca, dolgudan kaynaklanan herhangi bir sızıntının veya kirlenmenin önüne geçilmesi için dolgu işlemleri sırasında çevre yönetmeliklerine uygun yöntemler kullanılmalıdır. ÇED raporunda izlemeye değinilse de denetime açık bir izleme planlaması bulunmamaktadır. ÇED raporunda "3.11. Proje Sahasının Batimetrik ve Oşinografik Özelliklerine ilişkin Bilgiler Dikkate Alınarak Projenin Tamamlanması Sonucunda Deniz Ortamı Hidrodinamiği ve Su Sirkülasyonu Doğal Akışının Nasıl Etkileneceği, Akıntı Sirkülasyonu — Su Kirliliği ilişkisinin irdelenmesi. Meydana Gelebilecek Değişikliklerin Denize ve Kıyı Şeridine Etkileri, Ekolojik Etkileri, Deniz Suyu Kirlilik izleme Programı Oluşturulması' başlığın' karşılayacak yeterli bilimsel ve teknik bir bilgi verilmemiştir.”  Deniliyor ve sonuca geçiliyor:

Çevre Mühendisliği Açısından Sonuç Olarak;
ÇED raporunda öngörülen önlemler, bu etkilerin azaltılmasına yönelik genel ifadelerdir. Sonuç olarak, ÇED sürecinin amacı çevrenin korunması, doğal kaynakların verimli kullanılması ve projelerin sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda hayata geçirilmesidir. Ancak bu raporun içeriği, bu hedefleri tam anlamıyla destekleyici nitelikte yeterli değildir. Bu nedenle, çevresel etkilerin daha ayrıntılı bir şekilde ele alınması ve izleme programlarının daha kapsamlı bir şekilde oluşturulması gerekmektedir. Tüm bu nedenler ile dava konusu ÇED olumlu kararının uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır”
diyerek Çevre Mühendisinin de görüşleri sonlandırılıyor.

8- Marinaya ilişkin Arkeolojik Değerlendirmeler de  Davacılar Lehine:

Mahkeme Raporundan erişilen sonuç bölümünde:
Sonuç : Dava konusu alanda tüm bu incelemelerde yapılan yüzey araştırması ve tespitlerde, bütüncül bir buluntu değerlendirmesinin alanda insutu vaziyette olmayan taşınır veya taşınmaz kültür varlığının çoğunlukta olmamasından dolayı yapılamamıştır ancak yapılan tespitlerde karada kalan kısımda, mezar buluntusuna rastlanılmıştır. Dava konusu geri tesis alanı kısmında taşınmaz kültür varlığı niteliğinde ki kalıntıların yapıların arasında kaldığı herhangi bir koruma çemberinin olmadığı gözlemlenmiştir. Burada yapılacak bir koruma hattı ile birlikle arkeolojik metotlar uygulanarak bilimsel amaçlı kazı yöntemi sonucu açığa çıkan bulguların devamı görülebilecek ve zarar görmesinin önü engellenecektir.

Gerekli bilimsel amaçlı bütüncül değerlendirmenin yapılabilmesi için tescil edilen sit alanlarında yüzey araştırması- jeo fizik araştırması ve bu doğrultuda bilimsel yev amaçlı kazıların yapılması gerekmektedir. Ayrıca alanda mevcutta bulunan Anıt Mezarın koruma, teşhir ve bakımına yönelik hali hazırda bilimsel kaynaklı arkeolojik metotların neler olacağından bahsedilmemektedir. Burada yapılacak projelerde alanın herhangi bir sit potansiyelinde olsa bile bilimsel prosedürün izleneceği nedeni ile Dava konusu Muğla ili, Datça ilçesi, Iskele Mahallesi, Azganlı Mevkii sınırları içerisinde, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yapılması planlanan "Datça Yaf Limanı Projesi" hakkında Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin 14. maddesi uyarınca Çevre, Şehircilik ve iklim Değişikliği Bakanlığı tarafından tesis edilen "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu' kararının söz konusu proje alanında `arkeolojik' değerlendirme açısından yetersiz olduğu kanaatine varılmıştır.”

Sonuç itibari ile 10 dalda 2 uzman Davalı İdarenin ÇED Oluruna onay verirken, 8 uzman ise davacılar lehine ve ÇED Oluruna karşı çıkıyor. Bundan sonraki süreçte, Mahkeme bu raporu yayınladıktan sonra yasal süresi içinde muhtemelen taraflar bu rapora dair gördükleri eksik-gediklere dair kendi görüşleri doğrultusunda ek beyanlarda bulunacak. Bu beyanlarla taraflar, böylece haklı gördükleri kısımları kuvvetlendirecek ve haksız bulduklarına da itiraz etmiş olacaklar. Bu davada belli olmaz ama belki ikinci kez uzman görüşü de istenebilir… Bunlara tarafların itirazlarını da dikkate alarak Mahkeme karar verecek…

Mahkeme deyince peki ya herkes için adalet eşit uzaklıkta mı
Yukarıda kalabalık bir mahkeme bilirkişisinin raporundan kesitler sunuldu.  Birçok kesim, Türkiye’nin yaşadığı siyasi iklim dolayısıyla, yargı-adalet sistemindeki zaafiyetlere de dikkat çekiyor. Örneğin artık mahkemelerde dava açmak gerçekten el yakıyor. Yoksul kitlelerin mahkemelerde adalet arayışı artık çok zor.  Bilirkişili bir mahkeme için dava açmanın maliyeti,, geçmişle karşılaştırıldığında, hem dava masrafları olarak ve hem de bilirkişi masrafları olarak kat be kat çok paralar gerektiriyor. Yargı kadrolarının liyakatten uzaklaşmasına dikkat çekenler de var. Son zamanlarda siyasi iktidarı elinde bulunduran partiye yakın kadroların  yargı organlarında çoğalmasından duyulan endişeler daha sık duyuluyor, dillendiriliyor.. Muğla’da da son birkaç  dönemde yargı personeline dair yeni atamalar, görev değişiklikleri, yaşanan değişikliklerin  de bu endişelerin kaynağı olduğunu söyleyenler var..   
Sonuç olarak, yaşadığımız doğal ortamı savunanlar olarak bu endişelerden uzakta bir adalete her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor ve adaletin illa da tecelli edeceğine inanıyoruz...

Yazar ibo.a.bo

Yorumlar (1)

Nesrin Aygün

1 ay önce / 03.10.2024

Ellerine, beynine sağlık Aydin, çok detaylı incelemissin, tesekkurler!

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla