Hey Sen Ne Güzelsin Kavgamızın Şehri İstanbul /ve Datça

Saymakla bitmeyen isimler, hissetmekle tükenmeyecek denli acı. Yüreğimizi yeniden kanatan tam 104 yaşam, 104 hikâye. Öğretmendiler, öğrenciydiler, mühendis, doktordular. Gençtiler, yaşlıydılar, çocuktular. Cumartesi annesiydiler. Devrimci, demokrat, aydın, barış sevdalısıydılar. Karanfildiler, zeytin dalıydılar, güvercindiler. “Dedi ki ben iyiyim ama dedi, insanların parçaları, dedi. Hala üstümde dedi. İnsanların dedi, parçaları dedi. Bu gözlerim neler görüyor, bu kulaklarım neler duyuyor?” dedi geride kalanlar. Yalnızca BARIŞ demişlerdi, istemişlerdi. Ne güzel sözcük BARIŞ. Anamızın ak sütü kadar helal. Oysa o gün orada barışa kan sıçrattılar.

Hey Sen Ne Güzelsin Kavgamızın Şehri İstanbul  /ve Datça

Ve uzaklardan

Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde

Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul

Dizelerinin öznesi sadece İstanbul değil ki. Hele bugünlerde. tüm ülke. Ve biz Türkiye’nin en uç noktalarından birinden, yarımadadan, Datça’dan uzaklarda bir şehri değil tüm ülkeyi düşünürken, acıları unutmadan, unutturmadan seslenirken, sesimiz tüm devrimcilerin, demokratların seslerine karışırken içimiz biraz rahatlar mı ki? Ya da ne zaman umutlanır, mutlanırız ki biz?

Sene 2015. DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nin çağrısıyla Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi için on binlerce insan dört bir yandan yola çıkmıştı. Buluşma noktası Ankara Garıydı. Halaylar, türkülerle yüreklerde umudu yükselterek başlayacaktı yürüyüş.  Toplanma alanında arama yoktu, güvenlik yoktu, gerekli önlemler alınmamıştı. İki İşidli, iki canlı bomba elini kolunu sallayarak rahatça girmişti alana. Saat 10.04’ü gösterirken art arda patlamalarla bombalar yağdı barışseverlerin üstüne. Biz o gün orada tam 104 can kaybettik, 500’ü aşkın kişi yaralandı. Pankartları da sloganları da aynıydı: Savaşa inat, barış hemen şimdi! O gün Ankara kapkaranlıktı. Ankara’nın kömür kirli havasını temizlemekle övünenler, o günkü karanlığı, isi, yanık kokusunu temizleyebilirler mi?

Üzerinden dokuz yıl geçmesine rağmen adalet arayışına asla yanıt bulamadığımız yargı, bu olayın Türkiye tarihine en kanlı intihar olayı olarak geçmesine engel olabilir mi, olabildi mi?

10 Ekim’de biz 104 barış sevdalısının isimlerini okuduk tek tek.

Başak Sidar Çevik

Burada/Yaşıyor        22 yaşındaydı

Eren Akın

Burada/Yaşıyor        19 yaşındaydı

Veysel Atılgan

Burada/Yaşıyor        9 yaşındaydı

Elif Kanlıoğlu

Burada/Yaşıyor        19 yaşındaydı

Meryem Bulut

Burada/Yaşıyor        70 yaşındaydı

Dicle Deli

Burada/Yaşıyor        17 yaşındaydı

Hakan Dursun Akalın

Burada/Yaşıyor        46 yaşındaydı

10 Ekim Katliamından bir gün önce şu mesajı paylaşmıştı Hakan Öğretmen sosyal medyasında: “Gel demekle gelmiyor. Umut edip beklemek acizlere göre. Kaçıp saklanacak vakit değil. Sevgi emek ister ya. Ekmek ve huzur için de emek. Ankara’daymış barış, alıp getirmek gerek. Ben gidiyorum kalanlara selam olsun. Getirebilirsem barışı kızıma sefa olsun. “ Kızına barışı o gün getiremedi ama onurlu bir yaşamın dersini verdi hepimize. Biz kalanlar o selamı aldık kalbimize koyduk. Bu onurlu yüreklere selam olsun.

Saymakla bitmeyen isimler, hissetmekle tükenmeyecek denli acı. Yüreğimizi yeniden kanatan tam 104 yaşam, 104 hikâye.

Öğretmendiler, öğrenciydiler, mühendis, doktordular.
Gençtiler, yaşlıydılar, çocuktular.
Cumartesi annesiydiler.
Devrimci, demokrat, aydın, barış sevdalısıydılar.
Karanfildiler, zeytin dalıydılar, güvercindiler.

“Dedi ki ben iyiyim ama dedi, insanların parçaları, dedi. Hala üstümde dedi. İnsanların dedi, parçaları dedi.
Bu gözlerim neler görüyor, bu kulaklarım neler duyuyor
?” dedi geride kalanlar.

Yalnızca BARIŞ demişlerdi, istemişlerdi. Ne güzel sözcük BARIŞ. Anamızın ak sütü kadar helal. Oysa o gün orada barışa kan sıçrattılar.

Alçaktılar, caniydiler, İşid’tiler. Kanlı oyunlarıyla bomba olup yağdılar Ankara Garına. Devlet dersinin konusuydular. Yargılandılar güya. Bu dava, adaletsizlik örneği olarak tarihin utanç sayfalarına asıldı, kaldı. Katliama yol verenler, katliamı örtbas edenler…

Bu karanlık, bu kanlı senaryo parçalanana kadar, umudu dillendirip barışın şarkısını hep bir ağızdan söyleyene kadar, “Haramilerin gayrısına yaşamak yok” dediğimiz güne kadar.

Öyleyse

Bekle bizi

Bekle zafer şarkılarıyla caddelerden geçişimizi

Bekle yumruklarımız

Haramilerin saltanatını yıksın

Bekle o günler gelsin İstanbul (Datça / Türkiye)

Gerçek adalet sağlanana kadar unuttuğumuzu sanmasın kimse. Çünkü BİZ ASLA UNUTMAYACAĞIZ!

Alıntı şiir: Vedat Türkali- İstanbul (Bekle Bizi İstanbul)

Yorumlar (1)

Nurşen Sönmez

1 ay önce / 14.10.2024

Ankara Gar Katliamını hep Ruhi Su'nun "Bu meydan kanlı meydan " dizesiyle eşleştirmişim kafamda. Hani insanlar bu türkü eşliğinde halay çekerlerken patlattılar ya bombayı? Adeta "kanlı meydanı gösterelim" dercesine başlattılar kıyımı. Yine yürek telimi titreten, gözlerimi dolduran bir yazı. Emeğine sağlık, güzel yüreğine sağlık Filiz AYDENİZ.

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla