İklim Kanununu Yazsak Yeniden

21 Haziran Cumartesi 16.00'da Datça MUÇEP Meclisi toplanıyor. 22 Haziran Pazar günü 15.30'da da MUÇEP-Muğla Çevre Platformu Datça Meclisi, tematik toplantılarından 8. sini İklim Kanununu tartışmak-tartıştırmak üzere yapıyor. 21 ve 22 Haziran'da Datça MUÇEP Meclisi, meclis toplantısı ve tematik sohbet toplantılarına bekliyor…

İklim Kanununu Yazsak Yeniden

Uzmanlar anlattı. Birleşmiş Milletler raporlar yayınladı. Sayfalarca… Defalarca yazıldı, çizildi… Atmosferi saran felaketi önlemek, iklim adaletini sağlamak üzere neler yapmak lazım konuştuk: “Nasıl bir İklim Kanunu olmalı” onun da üzerinde çalışıp, anlatanlar oldu aramızdan (bkz: https://dayanisma-datca.org/halkin-iklim-yasasini-istiyoruz)... Sonra bir tasarı geldi meclise... İlgilenen geniş kesimlere (en azından konunun uzmanlarına, meslek erbabına, iklim adaleti isteyenlere) sorulmadan...  İklim Adaletini sağlamak yerine ETS dedikleri, çevreye zehir saçan emisyonun alınıp-satılabildiği bir ticaret kanunuydu adeta, yapılmak istenen kanun. Para kazanmak üzerine kurgulanmış akıl, "atmosferi kirletme hakkı" üzerinden bir borsa kurmakla uğraşıyordu!?  

Herşeyin “..mış gibi” yapıldığı bir dezenformasyon çağında yaşıyoruz. İklim Kanunu yapıyor görünüyoruz ama aslında bizim yerimize de karar verenler, işbirliği içindeki sermayedarların ceplerini doldurmaktan vazgeçmiyor… Bir felaketi acilen önlemek üzere konuştuğumuz İklim Kanununda “Emisyon Ticaret Sistemi” diye bir sistem icat edip, felaketin bile borsasını kuruyorlar!?

Hızlı artan küresel ısınmanın durdurulamaması durumunda iklimlerin değişeceğini, bu iklim değişikliğinin de gezegenimizi yakın tarihte bir felakete sürükleyeceğinin hemen herkes farkında, biliyor. Sağır Sultan bile sarayından duydu, küresel ısınma böyle giderse, O da sarayından olacak…  Kanun yapmak peşinde(yiz) şimdi (birlikte)!? Zor ama deniyoruz, işte!

Sınırdayız. Uçurumun kenarındayız. Hatta kimilerine göre, geç bile kaldık: artık uçurumun dibine doğru yuvarlanmaktayız. Durum gayet ciddi. Yerkürenin ortalama ısısı, hani 1-1.5 derece santigrat bile artsa, ne mi olacak? En yeşil kentlerimiz, uzun süre yağmur almaz olacak, belki yıl boyu çok uzun süre sıcaklıktan kavrum kavrum kavrulacak. İçecek sularımız azalacak. Bir bardak su için ne fırtınalar kopacak, ne savaşlar çıkacak!? Orman yangınlarıyla ormanlarımız yok olacak. Sonra yılın bir günü, aniden gökten seller boşalacak, bütün bir yılda yağması gereken yağmur bir defada üstümüze boca ediliverecek! Yaşam sular altında kalacak! Bunlar (ve belki çok daha fazlası) ardı ardına defalarca yaşanacak. Her gelen felaket, bir öncekini aratacak. Bizler de dahil birçok canlı, yaşam ortamlarını kaybedecek. Felaket hiç kimseyi ayırt etmeyecek, tavşanıyla birlikte, arslanlar da, otlar da, ağaçlar da, börtü böcek de yok olacak. Çoluk çocuk, genç, yaşlı sıcaklarda kavrulacak. Fakirlerle birlikte zenginlerin de yaşamları kahrolacak!

Peki bu felakete nelerin neden olduğunu, ne önlemler almak zorunda olduğumuzu bilmiyor muyuz?
Yooo… Bilmeyen kalmadı… Dedik ya sarayındaki sağır sultan bile felakete küresel ısınmanın neden olduğunu, küresel ısınmaya neden olanın fosil yakıtlar olduğunu anladı, şükür! Herkes ama herkes, daha çok enerji üretiminin, özellikle termik santrallerin… “Daha çok tüketiiin” diye bağıran parababalarına ait fabrika bacalarının… Ormanları keserek kömür ocakları açanların… Sulak alanlara şehirler konduranların… Aşırı tüketmeyi maharet sayanların eseri olduğunu bilmeyen kalmadı... Bu tüketim yükünü artık gezegenin taşıyamadığını, buna hemen bir son verilmesi gerektiğini anlatıyor. Bu durumdan en çok kazanmış olan zenginler bile artık birbiriyle bu konuları konuşuyor… Hergün o fabrikalarda zehir soluyan işçiler zaten biliyor, toprakları-suları zehirlenen köylüler zaten biliyor… Okulunda fen okuyan genç nesil, öğrenciler zaten biliyor… Karar verme pozisyonunda olan siyasetçiler de biliyor… Biliyor ama…

Yani farkındalık yaratmanın ötesinde bir şeyler yapmak gerekiyor. Herkes kralın çıplak olduğunu görüyor, biliyor… Herkes “BM iklim raporları”ndan haberdar (bkz: https://www.un.org/en/climatechange/reports). Herkes artık sera etkisi yapan karbon ve karbon eşleniği fosil yakıtların yakılmasına son verilmesi gerektiğini… hem de bugünden tezi yok, derhal, acilen, hemen şimdi terk edilmesi gerektiğini bal gibi biliyor…

Biliyor ama… Ama birileri hala ayak sürüyor? Eskinin sürmesinden nemalanan "birileri" var. Bile bile fosil yakıtlarla çalışan sanayilere bir gün daha fazla yatırım yapmak için ayak diriyorlar… Fosil yakıtlardan en son çıkan  olarak herkesten daha fazla kazanan mı olmak istiyor. “Bir gün fazla çalıştırırsam, benim kazancım artacak” hesabı mı yapıyor? Ayak diriyor işte! “Madem benden öncekiler kazandı, ben de bir gün daha geç kapatayım da, onlardan azıcık daha fazla kazanayım” hesabı yapanların ayak diremeleri yüzünden, her gün felakete daha hızlı ve daha çok yaklaşıyoruz…

Bir de bu yarım akıllı parababaları ile işbirlikçisi karar vericiler, kendilerini de pek akıllı sanıyor. Gezegeni koruyacağı iddiası ile İklim Kanunu yaptığını söylerken, havaya-toprağa-suya yaydığı zehirlerin, emisyonun da ticaretini yapmak üzere Emisyon Ticaret Sistemi kurmaya soyunuyor.  Fosil yakıtlara daha önceden bulaşmış ve dünyaya daha çok zehir salmış diğer parababalarına, "sen çok kirlettin, çok kazandın... Havayı, toprağı kirletmek benim de hakkımdı, benim hakkımı yedin... Ya bırak ben de senin kadar olmasa da biraz daha kirleteyim ya da "kirletme hakkı"mı sana satayım da, ben de biraz cebimi doldurayım” diye ahlaksızlığı son haddine vardırıyor. Bildiğimiz felaketin ticaretine soyunuyor. 

Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, adaletsizlikler içinde boğulurken, bir felaketi önlemeye çalıştıklarını iddia edenlerin bizzat kendilerinin başında da patlayacak bu felaketin derhal önlenmesi yerine, yine öteleyerek/erteleyerek daha çok para kazanmak alışkanlığı içinde yeni bir adaletsizliğe daha yelken açıyoruz! 

İklim Kanunu derken Emisyon Ticaretinden söz edenler, sizin de kanınızı dondurmuyor mu? Sizi de dehşet içinde bırakmıyor mu? 
İnsan olanın aklı havsalası almıyor: belki uçurumun kenarında, belki de uçurumdan aşağı uçarken hala Emisyon Ticaret Sistemini konuşuyoruz!! 
Son hızla içinde bulunduğumuz otobüsü, uçuruma doğru arabayı süren bir sürücü ve muavini var. Yuvarlanmadan, canımızı kurtarmak için ne yapmak gerekiyorsa onu yapmamız lazım!

Datça MUÇEP Meclisinin 22 Haziran Pazar günü sekizincisini düzenleyeceği bir Tematik Sohbet Toplantısı daha var. Umut Kaçar ve Özcan Yurdalan gibi “Antroposen Çağa” kafa yormuş sanatçıların, iyi fotoğrafçıların elinden çekilmiş, fotoğraflarla başlayacak sunumlar… Dünya bir felakete doğru yol alırken, İklim Kanununu konuşacağız, bu konuya kafa yormuş konuklarımızla… Kimler var aramızda: yüz küsur bileşeni ile İklim Adaleti Koalisyonundan Ecehan Balta, MUÇEP Marmaris Meclisinden Halime Şaman, Fotoğraflı Antroposen Hikayeler'den Umut Kaçar ve tabii MUÇEP Datça Meclisi ve katılmak isteyen herkes...  Çaresizliğimize çare bulmaya çalışacağız bir kere daha, hep birlikte… Bekleriz...

 

İklim Yasası ile ilgili:

Not 1: Halkın İklim Kanunu Nasıl Olmalı: Halkın İklim Yasasını İstiyoruz | iklim kanunu...

Not 2:  İklim Aktivistleri önerilen İklim Yasasına karşı Meclis'te muhalefet vekilleriyle birlikte basın açıklaması yaptı: https://youtu.be/SPdxLQQJdE0 

Not 3: Yaşamı Savunanlar, iktidarın hazırladığı İklim Kanununa karşı çıkıyor: Böyle İklim Kanunu Olmaz Olsun | ekoloji

Not 4: Muğla Çevre Platformu ve İklim Adaleti Koalisyonu nasıl bir İklim Adaleti Yasası istediklerini açıkladı: https://mucep.org/halkin-iklim-kanunu-hazirla/  

Not 5: CHP Datça İlçe'den  İklim Yasasına ilişkin açıklama: İklim Kanunu mu Talanın Yasası mı? | ekoloji 

Not 6: Hazırlanan İklim Kanunu Önerisinde neler vardı: https://iklim.gov.tr/turkiyenin-ilk-iklim-kanunu-geliyor-haber-4431 

Not 7: 21 Haziran Cumartesi Saat 16.00'da Datça MUÇEP Meclisi yine Dadya Dostane'de toplanacak... 21 ve 22 Haziran'da MUÇEP'e vakit ayırmakta yarar var!
 İklim Kanununu Yazsak Yeniden

Yazar ibo.a.bo

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış