Datça Demokrasi Platformu: İşçi Cinayetleri Politiktir
Dilovası’nda kurulu Ravive Kozmetik isimli işyerinde 8 Kasım 2025 tarihinde meydana gelen patlama ve ardından meydana gelen yangında üçü çocuk en az altı kadın işçi hayatını kaybetmiş biri ağır beş işçi ise yaralanmıştı. Yaşanan bu iş cinayetine sessiz kalmayan Datçalılar “Adalet ve Barış” buluşmalarının 174.Haftasında, Datça Demokrasi Platformu’nun çağrısıyla bir araya geldi. Berkin Elvan Yontusu önünde buluşan vatandaşların taşıdığı dövizlerde “İşçi cinayetleri politiktir”, “İş kazası değil cinayet”, “Çocuk işçiliği yasaklansın”, ”İş kazaları kader değildir” ve yangında hayatını kaybeden işçilerin adları yazılı dövizler taşıyarak tepkilerini dile getirdiler.
Platform adına basın açıklamasını okuyan Asım Yaman yaptığı açıklamada: ”Sevgili Datça halkı, sevgili basın emekçileri. Bugün burada, uzak bir coğrafyada yaşanan ama yüreğimizi dağlayan bir işçi cinayeti için toplandık. Acımız tarifsiz, öf kemiz dağlar kadar büyük. Kocaeli Dilovası’nda, merdiven altı bir parfüm deposunda çıkan yangında, iş emniyetinden yoksun koşullarda çalıştırılan altı kadın kardeşimiz aramızdan koparıldı.” dedi.
Basın açıklamasının tam metni şöyle:
Datça’dan Yükselen Öfke: Kocaeli’nde Katledilen Kadın İşçiler İçin
Sevgili Datça halkı, sevgili basın emekçileri. Bugün burada, uzak bir coğrafyada yaşanan ama yüreğimizi dağlayan bir işçi cinayeti için toplandık. Acımız tarifsiz, öf kemiz dağlar kadar büyük. Kocaeli Dilovası’nda, merdiven altı bir parfüm deposunda çıkan yangında, iş emniyetinden yoksun koşullarda çalıştırılan altı kadın kardeşimiz aramızdan koparıldı. Onlar: Cansu Esatoğlu (16), Nisa Taşdemir (17), Tuğba Taşdemir (18), Esma Dikan (üç çocuk annesi), Şengül Yılmaz (55) ve Hanım Gülek (65). Bu isimler, sadece rakam değil; her biri bir hayat, bir aile, bir mücadeleydi. Öncelikle hayatını kaybeden işçilerin yakınlarına başsağlığı ve sabır, yaralıların da bir an önce sağlığına kavuşmasını dileriz.
Kapitalizmin Kar Hırsı İşçileri Ölüme Sürüklüyor
Bu “kaza” değil, cinayet! Patronların kar hırsı uğruna alınmayan önlemler, yangın merdiveni olmayan depolar, denetimsiz çalışma koşulları… İktidar, sermayenin koruyuculuğunu yaparak emekçileri ölüme sürüyor. Çocuk yaşta işçiler, yaşlı anneler; hepsi ucuz emek cennetinde feda ediliyor. Vahşi kapitalizm, kadınların kanıyla besleniyor.
Datça’dan sesleniyoruz: Bu sistem değişmeli! İşçiler birleşsin, sendikalar güçlensin, denetimler gerçek olsun. Kardeşlerimizin anısına, adalet için mücadele edeceğiz. Unutmayacağız, unutturmayacağız! İşçi Cinayetleri: Politik Bir Katliamın Anatomisi
İşçi cinayetleri, sadece birer “kaza” olarak geçiştirilemez; bunlar, sistematik bir politikanın acımasız sonucudur. Türkiye’de, emekçiler her gün ölüm tarlalarına sürülürken, bu vahşet kapitalizmin ve iktidarın el ele vererek yarattığı bir distopyanın parçasıdır. Ülkemiz, sadece ucuz işgücü cenneti olarak anılmakla kalmıyor; aynı zamanda “sudan ucuz can” sahibi işçilerin varlığıyla övünülen bir coğrafya haline geldi. Patron sınıfı, maliyetleri düşürmek adına emniyet tedbirlerini göz ardı ederken, iktidar bu ihmalleri denetlemeyerek adeta bir suç ortağı rolü üstleniyor. Çocuklar, gençler, kadınlar ve erkekler ayrım yapılmaksızın bu ölümcül döngüye hapsediliyor.

İktidar Patronları Koruyor
Kapitalizmin vahşi yüzü, emekçilerin kanıyla besleniyor. Bu sistem, bir vampir misali, işçilerin emeğini ve hayatını sömürerek karına kar katıyor. Fabrikalarda, inşaat sahalarında, madenlerde yaşanan “iş kazaları” aslında cinayetler. Bunlar, patronların kâr hırsı uğruna alınmayan önlemlerin doğrudan sonucu. Örneğin, maden ocaklarında patlamalar, inşaatlarda düşmeler veya fabrikalarda makine kazaları… Hepsi, yetersiz ekipman, uzun çalışma saatleri ve denetimsiz ortamların birleşimiyle gerçekleşiyor. İktidar, sermayenin daha fazla kazanması için patronların koruyuculuğunu yapıyor; işçi sağlığı ve güvenliği yasaları kağıt üzerinde kalıyor, denetimler göstermelik hale geliyor. Sendikaların baskı altında tutulması, işçilerin örgütlenme hakkının kısıtlanması da bu tabloyu tamamlıyor.
Bu sistem, emekçilerin değil, onları katledenlerin sistemidir. Emekçiler, düşük ücretlerle hayatta kalmaya çalışırken, patronlar ve onların siyasi müttefikleri servetlerini katlıyor. Türkiye’de her yıl binlerce işçi hayatını kaybediyor; resmi verilere göre bile, son on yılda on binlerce “iş kazası” kurbanı var. Ancak bunlar sadece istatistik değil; her biri bir aile dramı, bir toplumsal yara. Kapitalizm, işçiyi bir maliyet unsuru olarak görüyor; can kaybı ise “kabul edilebilir risk” olarak kabul ediliyor. İktidarın neoliberal politikaları, özelleştirmeler ve taşeronlaştırmalar bu sömürüyü derinleştiriyor. Emekçiler, güvencesiz çalıştırılarak ölümün kucağına atılıyor; bir grev hakkı için bile baskı görüyorlar.

İş Cinayetlerine Dur Deme Zamanı Geldi
Peki, çözüm nerede? Bu döngüyü kırmak için, işçilerin örgütlenmesi şart. Sendikalar güçlendirilmeli, denetimler bağımsız hale getirilmeli ve patronlara ağır cezalar uygulanmalı. Ancak bunlar, mevcut sistem içinde zor. Gerçek değişim, emekçilerin sesini yükseltmesiyle gelecek. İşçi cinayetleri politiktir; çünkü bunlar, sınıf mücadelesinin bir cephesidir. Emekçiler birleşmedikçe, bu vampir sistem kan emmeye devam edecek.
Sonuç olarak, Türkiye’nin “ucuz can” politikası, bir utanç kaynağıdır. Emekçilerin hayatı, kâr uğruna feda edilemez. Datça’dan çağrımızdır ;İşçi cinayetlerine dur deme zamanı geldi. Her kayıp can, sistemin bir suçudur; ve bu suç, politik bir iradeyle sonlandırılabilir.
Datça Demokrasi Platformu
Yorumlar (0)