Kasım 2002’ye Nasıl Gelindi

"...2002’den itibaren yaşanılan süreç adım adım bir iktidar değişikliğinden YENİ BİR REJİM inşasına yönlendirildi..."

Kasım 2002’ye Nasıl Gelindi

Kurucu ‘baba’lar, 1923’de Türkiye Cumhuriyetinin temellerini, islamın devletleştirilmesi(buna laiklik adını verdiler), o zamana kadar özerkliğe sahip dini elitlerin ve kurumların iktidar alanının dışına çıkarılması, Kürtlerin bastırılması ve asimilasyonu, hristiyan ve diğer dini azınlıkların tasfiyesi kaideleri üstüne inşa ettiler.  

Hristiyan azınlıklar ve museviler hızlı işleyen bir süreçte yeni devletin hükümranlık alanından büyük ölçüde tasfiye edildi. 1915 Ermeni tehciriyle başlayan süreç cumhuriyet hükümetlerince çeşitli biçimlerde devam ettirildi. Arda kalan son derece az bir nüfus yoğunluğu da her türlü hakları elinden alınmış olarak etkisizleştirildi.

Yeni devletin ‘Türk’ milleti temelli inşası süreci, ideolojik referanslarını da Türklük efsanelerinde ya da yaratılarında buldu. Bu gelişmenin yanısıra islam da yeni devletin bir kurumu olarak yukarıdan aşağı biçimlendirildi. Osmanlı bakiyesi islami elitler artık iktidarın çeperlerine itilmişlerdi. Onlara ve etki alanlarına artık, ancak sosyal uyanışın bastırılması gereken kritik dönemlerde ihtiyaç duyulacaktı. Bu kesimler yeni devletle doğrudan çatışmaya girmek yerine çalışmalarını belli ölçülerde yeraltına çekerek ve devletle uzlaşarak ve onun patronajı altında hareket etmeyi ve bu surette güç toplamayı hedeflediler. Bu süreçte, politik islam bir yandan devlet operasyonlarının yan unsuru olarak sosyal uyanışa karşı pozisyon alırken, diğer yandan devlet kadroları ve kurumlarında, siyaset alanında etki alanlarını genişletmeye yönelik olarak-ideolojik vasattan da güç alarak- örgütlendiler.

Kürtler kendilerine dayatılan çerçeveye yönelik itirazlarını birçok kez isyanlarla ya da legal siyaset alanında yaptıkları çıkışlarla ifade ettiler. Karşılığı şiddet, yok sayılma ve asimilasyon politikaları oldu.

90’lı yıllara gelindiğinde, artık bu terazi bu sıkleti çekemez olmuştu. 1920’lerde ülkeye biçilen elbise artık dikiş tutmaz olmuştu. Kürtler varlıklarının ve siyasi ve kültürel haklarının anayasal bir statüye kavuşturulmasını talep ediyorlar, 1923 çerçevesini zorluyorlardı. Kurucu devlet ideolojisinin o günkü muktedirleri bu gelişmeye devlet zoruyla göğüs gerebileceklerini düşündüler. 28 Şubatlar, ikna odaları, darbe girişimleri, tasfiye girişimleri sökün etti. Bu da iktidar değişim sürecini hızlandırmaktan öte bir işe yaramadı. Modern(!) islami elitler koalisyonu 2002’de toplumsal ideolojik vasatın da yoğun desteği ile eskimiş rejimin bir kısım mağdurlarını da arkasına alacak etkili manevralarla AKP şahsında iktidarı ele geçirdiler.

YENİ DEVLET, YENİ REJİM

Yeni Türk devletinin inşası sürecini yaşıyoruz. Belki de daha doğru bir deyimle 16. Türk devletinin yeni bir sürümünün inşası sürecini. Eski rejim sahipleri büyük ölçüde fiilen ve ideolojik olarak tasfiye edildiler. Kalanların bir kısmı ise politik islamın ideolojik referansları ve tahakkümü altında Saray iktidarı ile bütünleşmiş görünüyorlar. Saray ise devletin kimi tabularıyla-örneğin Kürt politikasının tasfiyesi ve yok sayılması-  temelinde uzlaşmış görünüyor. 2002’den itibaren yaşanılan süreç adım adım bir iktidar değişikliğinden YENİ BİR REJİM inşasına yönlendirildi.

Bütün devlet kurumları, eğitim başta olmak üzere yargı, emniyet ve askeri bürokrasi, istihbarat bürokrasisi islamın bir mezhebinin mensupları ve tarikatlar tarafından yeniden kurgulanıyor. Devlet ideolojisi fiilen ve resmen adım adım dinselleştiriliyor. Yeni iktidar sahipleri Diyanet İşleri Başkanlığı şahsında devletleştirilen ‘devlet’ islamını devraldı, bu kurumu devletin temel kaidesi haline getirmeye, etki alanını sınırsızlaştırmaya uğraşıyor.

Parlamento alanında MHP yedeklenmiş, CHP tabiatına uygun olarak ‘devletin ali menfaatleri’ gölgesinden çıkamamıştır. Kürt partileri her aşamada bütün nefes boruları ve halka seslenme imkanları ellerinden alınarak köşeye sıkıştırılmış, kadrolarına ve üyelerine yönelik gözaltı ve tutuklama girişimleri ile siyaset alanının dışına itilmeye çalışılmaktadır. Siyaset alanı çapaklarından arındırılarak tekelleştirilmekte, iktidar, dikensiz bir gül bahçesi yaratmak istemektedir.

Beştepe, iktidarını emperyal ve diktatoryal amaçları doğrultusunda konsolide ederken, dev güçler arasındaki uluslar arası hegemonya mücadelesinin yarattığı manevra alanını etkin bir pragmatizmle lehine kullanmayı becerebilmektedir. Kimi zaman ABD’yi dikkate alarak Rusyayı; Rusyayı hesaba katarak ABD’yi kollamakta ve böylece bu tehlikeli sularda sörf yapmayı-iktidarı için en büyük tehlikenin de emperyal güçlerin arasındaki çatışmaların giderek sertleşmesi olduğunun da altını çizmek gerekir- becerebilmektedir. Bu sayede dönülmez denilen keskin virajları alabilmektedir.

İktidar; üretici emek güçlerine dayanan ciddi bir sosyal uyanışla da karşılaşmıyor olması ya da o gelişmeyi engelleyici ekonomik, sendikal ve politik anti-demokratik polisiye tedbirleri aksatmadan alıyor olması dolayısıyla da görece bir rahatlığa sahiptir.

Bugün Beştepe iktidarı sermaye ve servet transferi yoluyla 22 yılda kendisine bağlı oligarşik bir yapı oluşturmuş, geleneksel İstanbul kökenli büyük sermayeyi de etkisizleştirerek iktidar dairesine hapsetmiştir. Ve fakat aynı zamanda bir türlü bastırılamayan aktif ve potansiyel muhalefet odakları dolayısıyla zorluklar içerisindedir. Ancak 31 Mart seçimlerinde birinci parti olma pozisyonunu kaybetmesine rağmen hatırı sayılır oranda seçmen desteği devam etmektedir ve inisiyatifi büyük ölçüde elinde tutmaktadır.  Diktatörlük rejimi önemli ölçüde inşa edilmekle beraber yeni rejimin kurumsallaştırılmasında ve kalıcı temellerini inşa etmek noktasında zaaf içerisindedir.

Beştepe iktidarının elindeki manevra olanakları, şiddetli ekonomik kriz, artan muhalefetin gücü, kitlesel hoşnutsuzluk, müttefiklerinin dizginsiz(!) talepleri ve merkezkaç girişimleri dolayısıyla hızla azalmaktadır. Muhtemel büyük çaplı provokasyonlar boşa çıkarılıp kitlesel hoşnutsuzluğun hızla artan ivmesi kuvveden fiile çıkarılabilirse iktidarın düşüşü ufuk çizgisindedir.

(yazının devamı '2002 Kasım'ından Günümüze, 2002 Kasımı'ndan Günümüze | siyaset (dayanisma-datca.org/

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış