Parti Üzerine: Bürokratik Parti -4

Örgütün görece özerkliğini tanımayan parti merkez kliği, niyetine bakılmaksızın, siyaseti merkeze çekerek sistem partilerini taklit etmiş olur. Örgüt ve üyesiyle iyelik üzerinden ilişki kuran bu format, sık sık "benim örgütüm", "benim üyem", "benim seçmenim" diye sistem partilerine ait söyleme başvuruyor olması bir tesadüf değildir. Örgüt modelinin dili biçimlendirmesi semptomlarından biridir. Sistem gibi örgütlenip sistemi değiştirmeyi iddia etmek, sadece naif bir ruh halinden ibarettir. Aslında dünyayı değiştirmek isteyenlerin uzak durması gereken bir durumdur...

Parti Üzerine: Bürokratik Parti -4

Bürokratik Parti

Biçim veremediğimiz şeylerin biçimini alıyoruz…  Şükrü Erbaş

Önceki bölümlerde (bkz: parti üzerine - 3 ve/veya parti üzerine - 2  ve/veya  parti üzerine - 1 kısa da olsa devrimi yapan partinin, çoğulcu devrimci kitle partisi özelliklerini çeşitli örneklerle anlatmaya çalıştık.
Peki devrimi yapan partiyle, devrimcilik iddiasında olan günümüz partilerindeki benzemezliğin kaynağı nedir? Evet tam da sorulması gereken soru bu...

 Tarihin belli dönemeç noktaları vardır. İçinde yaşanılan anda bunlar farkedilmeyebilir. Ancak olayların gelişimi incelendiğinde herhangi bir gelişmenin başlangıcı, ya tam ya da yaklaşık olarak tespit edilebilir. Sosyalizmin tarihi dolayısıyla sosyalist partilerin tarihi açısından da aynı şey geçerlidir. Bolşevik-sol sosyalist devrimci ittifakının sona ermesi Sovyet Rusya'da tek parti hükümetinin kesin dönüşünün işareti oldu. Bu süreçte bölgesel Sovyetlerin vergilendirme yetkilerinin feshedilmesi ve bölgelerin özerkliğinin zayıflatılmasıyla iktidarın merkezileşmesi hız kazanmış oldu.“Bütün İktidar Sovyetlere” hedefinin içinde bulunulan koşullar nedeniyle “Bütün İktidar Bolşeviklere” yerine geçmesini kırılmanın başlangıcı olarak saymak mümkün. Neden bu stratejik hedefin yön değiştirdiği başka bir yazı konusu olmakla birlikte kırılma noktası Moskova mahkemeleri ile dönülmez bir aşamaya sıçramış oldu. Yani devrim yapan çoğulcu demokratik parti, monolotik, bürokratik, otoriter partiye dönüşmüş oldu. Dolayısıyla ülkede kendi resminde bürokratik sosyalizmi inşa etmiş oldu. Sosyalist dünyanın lideri kabul edilen parti Komintern aracılığıyla, bürokratik parti modelini dünyadaki komünist/sosyalist partilere enjekte etmiş oldu. Bu dolayımla çoğulcul olmayan bürokratik parti modeli dünya devrimci/sosyalist partilerin modeli haline geldi.

Devrim Yapmadan Bürokratikleşen Parti Forumları

Bolşevik Parti muazzam bir devrimin ardından bürokratikleşirken, Sovyetik olup olmamasına bakılmaksızın, Ekim devriminden sonra güçlenen sosyalist partiler bürokratik partiyi model kabul ettiler. Güney Amerika devrimci örgütleri kısmen bu durumdan muaf kalsa da, zaman içinde o örgütlerde önemli oranda kendilerini asimile olmaktan kurtaramadılar. Muhalif partiler, reel sosyalizmin yıkılmasından sonra sosyalist kuram dahil birçok şeyi bütün yönleri ile tartıştılar ve kimi dersler çıkarmaya çabaladılar. Bu özeleştiri sürecinde azımsanmayacak bir teorik birikimde elde etiler. Ama içinde bulundukları parti formatı üzerine esaslı tartışmayı değer bulmadılar.

Dolayısıyla kuramsal düzeyde yenilenme hali, bürokratik parti yapısının içinde başkalaşarak yeni pratikler üretmeye engel oldu. Dolayısıyla pratikte yenilenmeden uzak gelenekleştirilen pratiklere mahkum oldular. Bu durum onları devrim yaptıktan sonra bürokratikleşen Bolşevik Partinin de gerisine düşürmüş oldu. Çünkü daha muhalefetteyken bürokratikleştiler. Bürokratik partiler bırakın devrim yapmayı, varolan devrimci potansiyeli bile elimine etmekten bir adım ileri gitmeleri mucize olur. Örgütü siyasetin nesnesi haline getiren, siyaseti merkezileştirerek meslek haline getirmektedirler. Nesne haline gelen örgütün siyaseti toplumsallaştırmasını beklemek eşyanın tabiatına aykırıdır. Örgütün görece özerkliğini tanımayan parti merkez kliği niyetine bakılmaksızın, siyaseti merkeze çekerek sistem partilerini taklit etmiş olur. Örgüt ve üyesiyle iyelik üzerinden ilişki kuran bu format sık sık benim örgütüm, benim üyem, benim seçmenim diye sistem partilerine ait söyleme başvuruyor olması bir tesadüf değildir. Örgüt modelinin dili biçimlendirmesini septomlarından biridir. Sistem gibi örgütlenip sistemi değiştirmeyi iddia etmek sadece naif bir ruh halinden ibaret bir durumdur. Aslında dünyayı değiştirmek isteyenlerin uzak durması gereken bir durumdur. Yönetici kliğin merkezi bürokratik parti formatına bu kadar sıkı sıkıya bağlı olmasının kuşkusuz konforlu bir tarafı olduğu gerçeğinin yanı sıra çağımız kapitalist sistemin bütün muhalefeti kendine entegre etme kapasitesi ile de yakından ilgili olduğunu söylemek mümkün. Sistemin bir nevi öğretilmiş çaresizlik yoluyla muhalefeti teslim alma kapasitesi bu çağın ayırt edici özeliğidir. Dünya ve Türkiye’de sol/sosyalist güçler zaman zaman bu çaresizlik kuşatmasını yarmak girişimlerinde bulundular ancak bu formatı kalıcılaştıramadılar. “Parti gibi olmayan parti” ifadesi ile inşa edilen ÖDP, ardından hiyerarşisiz model olarak HDK inşa edildi. Ancak bu girişimler kalıcı bir model olmadan kısa sürede akamete uğramaktan kurtulamadılar.

Devrimi Çağıran Parti

Devrimsiz çağın devrimcileri olduğumuz gerçeği yanı sıra dünyanın sağa kaydığı, toplumsal muhalefetin bırakın kabarmayı dipten bir türlü çıkamadığı bir dönemde bu söylediklerim beyhude bir söylem gibi gelebilir. Ama başka da bir yolu da yok. Mevcut durumun bilinciyle yani küresel kapitalizmin devasa yıkıcı yaratıcılığı dünyayı bir kaç kez yok edecek silahlara sahip olması topluma alternatifsiz olduğuna ikna edebilme kapasitesi, ideolojik hegemonyası karşısında böyle düşünmenin yeterince nesnel zemini olduğunun ayırdında olan bir yerden kendimizi ve örgütlerimizi yeniden devrimci bir tarzda inşa etmek önümüzde bir ödev olarak durmaktadır. Bir başka ifadeyle, siyasi arkeologlar gibi tarihimizin derinliklerinde kayıp olmaya yüz tutmuş devrimci damarla yeniden buluşmamız bu yolda mesafe katetmemiz bakımından önem arzetmektedir. İçinde yaşadığımız gerçekliğin farkında ama ona teslim olmadan dünyayı değiştirme tahayyülümüzü diri tutmak durumundayız. Zor ve meşakkatli bu yola bir an önce girmek önümüzde tarihsel bir görev olarak durmaktadır. Bugüne kadar bu göreve sırtımızı dönerek mesafe alamadığımız ortadadır. Bir an önce yüz yüze kaldığımız bu tarihi görevi sırtlamak için küçük adımlar atmamız bir gerekliliğin ötesinde bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır. Başka türlüsü toplumsal dalganın yükselişine katkı koyamayacağımız gibi, bize rağmen yükselecek dalgaya devrimci bir yön verme kapasitesine sahip olmamız söz konusu olmayacaktır. Bugün devrimi çağıran partiyi inşa etmek demek, umudu devrimci değişimle taçlandırmanın uğrağını şimdiden yaratmak demektir. Başka türlü bir araç olarak partinin “görmesi gereken parti işlevi”ni görmesi mümkün olmaz.

Yorumlar (2)

cengizhan

10 gün önce / 17.12.2024

Yazıların ufuk açıcı, sevgili Mahmut...

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla

ibrahim aydın bodur

12 gün önce / 15.12.2024

mahmut hocam, yazı (daha doğrusu önceki yazılar da dahil yazılar), partilere "sosyalist" ya da "komünist" bile olsa, nasıl da ele geçirip düzeltmeye niyetlendiği devletle benzeşmeye başladığını, bu tehlikenin sol partilerden de azade olmadığının altını kuvvetle çiziyor... hemen buradan, daha yakın çevrelerimizden örnekler verebilirim... farklılıklarla beraber yaşamanın altını çizen; eşitliği, özgürlüğü, adaleti amaçladığını söyleyip, kendi üyelerine bile bırakın bu ilkeleri yaşatmayı, bunları tartışmayı-tartıştırmayı bile çok gören, karar süreçlerinden dışlayan partiler... belki günü gelir , kapalı kapılar ardında değil de açık açık örnekleriyle anlatır-konuşuruz...

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla