Yenilenme, Mücadele, Tarih, Parti Üzerine Sesli Düşünmek - 2
Hangi Parti ?
İnsanlığın toplumsal mücadele hayatına on dokuzuncu yüzyılda giren parti kavramı, yaklaşık iki yüz yıldır toplumsal mücadelede kullanılan bir araçtır. Eşit ve özgür bir dünya savunusu içinde olanlar için partinin önemi, dünyayı değiştirme kapasitesi ile doğrudan ilintilidir. Dünyanın genelinde, legal yada illegal biçimde örgütlenen bu aparat, eşitlik ve özgürlük mücadelesi vererek bir dizi kazanım elde etmede işlev gördü. Dünya, bu aracın önderliğinde halkların 20. yüzyılda, tarihin akışını değiştiren devrimler gerçekleştirdiğine de tanıklık etti. Ancak..
Günümüzde partili mücadele ile her hangi bir kazanım sağlamanın mümkün olmadığını, partinin mücadelenin eski bir aşamasına ait bir araç olduğunu savunan azımsanmayacak bir kesimin olduğu da gözlenmektedir. Gerçi bu fikir yeni değildir. Özgürlük ve eşitlik mücadelesinin bileşeni Anarşistler tarafından eskiden beri savunulmaktadır. Ancak burada söze konu Anarşistler değildir. Kastedilen partili mücadeleyi doğru bulan mevcut partilerde ya da parti çevrelerinde üye olmayan kimseler arasında gelişen yaklaşımdır. Bu yaklaşıma kaynaklık eden, bir dizi neden olmakla birlikte, başat etmenin partilerin bürokratik yapılarıdır demek abartı olmaz. Bu konuya yazının ilerleyen ölümlerinde gireceğimiz için şimdilik burada bırakalım.
Özgürlük ve eşitlik mücadelesi verenler için parti denince akla ilk gelen referans, muazzam bir devrim gerçekleştirmiş, zengin bir birikimi insanlığa armağan etmiş Bolşevik Parti’sidir. Ancak unutmamak gerekir ki bu partinin iki evresi var: Devrim yapan devrimci evre ve devrimi adım adım adım karşı devrime götüren evre.19.yüzyılın ortalarında Avrupa’da yaşanan, zaman zaman barikat savaşlarına dönen işçi direnişleri, 18 Mart 1871'de Fransa'nın başkenti Paris'i de, 70 günlük komün deneyimi ile yeni bir aşamaya geçer. Tarihe Paris Komünü olarak geçen, proleteryanın kendi kendini yönetebileceğini çok sarih biçimde gösteren 70 günlük deneyimin yenilgisini Marx “Paris Komünü Paris proletaryası ve entelektüellerinin güzellemesidir, Fransa'nın geri kalan ekseriyeti kralı desteklemektedir.” şeklinde yorumlar. Bu deneyimin üzerinden yapılan analizler bir sonraki kuşaklar için yol gösterici işlev görmüştür. Rusya'da işçi-köylü ittifakının kurulmasında kutup yıldızı olmuştur. Aynı zamanda bu tarihsel dönem Marx’ın ifadesi ile “ Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor: Komünizm hayaleti” Ancak bu hayaleti yaratan işçi sınıfı ve onun politik örgütlerine karşı sermayenin zor aygıtı devlet eliyle sürdürülen vahşi kıyım mücadeleyi akamete uğramıştır.
19.yüzyılın başında bu hayaletin Rusya'ya doğru kaydığı görülür. Bu hayaletin gelişine devrimci bir strateji, bu stratejiye uygun yol ve yöntemlerle karşılık veren Bolşevikler, önce 1905’de demokratik devrim, ardından Ekim 1917’de Sosyalist devrim ile taçlandırdılar. Dolayısıyla bu muazzam deneyi insanlığa kazandıran partinin, nasıl bir parti olduğunu yeniden ve yeniden anlamaya çalışmak, yarattığı zengin deneylerden bugün için yararlanmak hayati önem arz etmektedir.
Devrim Yapan Parti
Bu tarih izleğinden yola çıkarak Bolşevik Partinin örgütlenme biçimi ve iç yaşamına kısaca göz atmakta yarar var. Sanılanın aksine Bolşevik Parti katı merkeziyetçi bir yapı değildi. Örneğin 1917 yılının Temmuz ayında, parti kongresinde Petrograd'daki fabrika örgütlenmesi üzerine konuşan Volodarskiy, partinin ayırt edici yanı olan aşağıdan yukarıya örgütlenişine dair şunları belirtir: ”Parti çalışması aslen bizzat işçiler tarafından sürdürülüyor...Örgüt aşağıdan yukarı oluşturuluyor, bu yüzden dağılıp gitmeyeceğini düşünmek için her türlü gerekçemiz var.” Bu bağlamda eski Bolşeviklerden Valdemir Nevski, Bolşevik Parti tarihi üzerine 1925’te yayımlanan çalışmasında demokratik merkeziyetçiliğin “tam demokrasi” anlamına geldiğini ve “Bolşevik örgütün tam olarak gerçek bir demokratik proleter organizasyon hayatı yaşadığını“ aktarır. “Özgür tartışma, fikirlerin canlı biçimde birbirine aktarılması” bu örgütsel hayatın olmazsa olmazıdır ve bütün bunlar “işçilerin yerine getirilmesine dönük bürokratik bir tutumun yokluğunda,yani örgütün meselelerinde neredeyse bütün üyelerin aktif olarak katılımıyla” gerçekleşmektedir. Yereli esas alan katılımcı, demokratik iç hayatı partinin sürekliliğinin güvencesi gören bir anlayışa sahip olan parti, fabrikalardan başlayarak seçtikleri temsilcileri, geriye çağırma hakkına sahip olmuştur. Lenin, kritik önemdeki meselelerde partide referanduma gidilmesini pati içi demokrasinin bir gereği olarak sıkça savunduğunu da not düşmekte gerekir. Tam katılımcı doğrudan demokrasi örnekleriyle dolu bir tarihe sahip olan parti, sanıldığının aksine dar kadro partisi de değildi. Kuşkusuz her parti dar bir gurup tarafından kurulur ancak hedefi kitleselleşmek olur. Bolşevik partide bu yoldan yürüdü. Ernest Mandel, Bolşevik Parti’nin “fanatiklerin bir sekt partisi” mitinin tersine söz konusu örgütün “o güne dek bilinen en az bürokratlaşmış kitle partisi” olduğunu belirtir. “250 bin ile 300 bin üyesi arasında ancak 700 tam zamanlı örgütleyici vardı. Milyonlarca işçi- köylüyü harekete geçirme kapasitesine sahip olan partide, katı bir merkez komiteden söz etmek olası değildi. Merkez yayın organının içinde, yayın kurulu olarak konumlanan merkez komite, daha fazla politik eş güdüm sağlayan bir yapı niteliğindeydi. Politik stratejiyi çizen merkez, sosyolojik olarak birbirinden çok farklı olan, Moskova , Kiev, Petersburg, Kafkaslarda da stratejik hedefin nasıl hayata geçeceğini, ilgili kararı yerel yapıların kendisi bırakırdı. Yerel yapılara verilen önem, toplumu siyasallaştıracak dinamikler olmasının yanı sıra, büyük duvarların sağlam küçük taşlarla örüleceği anlayışının sonucudur. Kimi zaman Temmuz ayaklanmasında olduğu gibi, Petersburg örgütü ile merkez arasında farklı görüşler ortaya çıkabilmekteydi. Temmuz ayaklanması için merkez komite, erken bir başkaldırının akamete uğrama riski ve devrimci dinamiğin ezilme ihtimaline karşı, Temmuz ayaklanmasının engellenmesinden yana bir eğilim ağır basarken, Petersburg parti örgütü ise bütün fabrika ve asker örgütlerinde yaptığı toplantılardan çıkan, işçi ve askerlerle birlikte sokaklara çıkma yönünde görüşü savundu.Merkezin ikircikli tutumuna rağmen, Parti Temmuz ayaklanmasına aktif katılmış oldu. Akamete uğrayan Temmuz ayaklanması sonrası ciddi saldırılarla karşı karşıya kalan parti toplum nezdinde itibar kaybına uğramış oldu. Yenilgiyi en az tahribatla atlatmak için, parti ortak çaba içine girdi. Bu farklılıklar ihraç nedeni olarak görülmediği gibi bürokratik partilerde sıkça duyulan parti suçu ya da ihanet olarak da görülmedi. Aksine süreç devrimci dayanışmayla 17 Ekim’e taşındı.
Devam edecek
Yazının 1. kısmına Parti Üzerine: Yenilenme, Mücadele, Tarih… - 1 | parti (dayanisma-datca.org) bağlantısından ulaşabilirsinz...
Yorumlar (2)
Orhan Soylu
1 ay önce / 23.09.2024Teşekkürler....
Beğendim 0 | Beğenmedim 0 | Cevapla
derya Deniz
2 ay önce / 11.09.2024Parti! Devleti ele geçirmek ve yönetmek üzerine kurgulandığı ölçüde, devletle aynılaşıyor. Kendi elitlerini, kendi merkezlerini yaratıyor. Devlet ele geçirilemese bile, artık devletin yerine geçmiş partide hizipler iktidara geçmek, partiyi yönetmek için en olmadık işlere başvurabiliyor. Devleti ele geçirdiğinde de, devleti yok etmekten vaz geçiyor, devletleşiyor. Bu gerçek yıllardır gözümüzün önünde olmasına karşın bunu şu ya da bu şekilde görmezden geliyoruz. Tıpkı Devrimin başında Fransa'da ya da Rusya'da olduğu gibi şuralar ve sovyetlerle, meclislerle merkez dağıtılmadıkça... bu iş zor Yonca! İktidar partiye değil, meclislere
Beğendim 3 | Beğenmedim 0 | Cevapla