pragma yahut faydacı aşk da ne ola ki. kavuşulmuş aşk da denebilir kendisine. bkz. tarla kuşuydu jüliet. arzudan (kaostan) düzene, organizasyona geçiş. küçük şirket. arzunun muhasebeye, kâr zarar hesabına evrilmesiyle maluliyeti.
bir anlamda barbarlıktan uygarlığa geçiş. aç aç sürünecek miyiz yoksa kendi polisimizi inşa edip, yasalarımızı, kurallarımızı koyup, salonda (agorada) politika yapıp, yatak odasında az az barbarlaşıp, çalışma odasında zanaat mı yapacağız.
kavuşulmuş yani sevk ve idare sürecine girmiş aşkı belki artık aşk kapsamına almamak gerektiği söylenebilir ama uygar dünyada daha emekleme dönemindeki aşklarda bile muhasebenin başladığını gözlemlemek mümkün. bak! kör müsün!
uygar dünyada eros memnudur, memnuniyetsizlik verir. uygar dünya davranış, ilişki ve inançlarımızı; ibadetlerimizi, bedenimizi, arzularımızı, kan basıncımızı, hormonlarımızı, pornografiyi, aşkların kur ve kuruluş süreçlerini sürekli düzenler.
aşk denilen yabanılın içine sürekli uygar kaçar. kuşku, vehim, yanlış anlama, partnerin istediği kılığa girme, role playing, birbirini idare, ilişkiyi sevk, panoptik gözetim ve enjekte edilmiş bir özdenetimle o bütün şevk kırma girişimleri…
burada drama için bol malzeme vardır. aşktan nefrete, aşktan hıyanete, aşktan kıskançlığa hasede savaşa yol vardır; engellenemez dürtüsellikler, zaten öyle, o organize haliyle doğal kabul edilen aşkın yanar döner janjanlı tabiatı gelir gider…
isterseniz size aperatif olarak bir medea tragedyası verelim. ana yemek olarak troyalı kadınlar ile ilyada destanı iyi gider. ara sıcaklarda elektra olabilir tercihen. tatlı olarak da lysistrata. gülmek iyi gelir. bir kahkaha bitabak şöbiyet değerindedir.
site devletleri arzunun içine muhasebenin girişiyle yahut sirayet edişiyle kurulmadı mı zaten. önce birbirini çılgınca arzulayanlar, kavuşunca (hatta kavuşmadan da) birbirlerini çılgınca hesaplamaya, biçimlendirmeye, kalebentleştirmeye başlıyor.
neden. çünkü kavuşmuş âşık karşısındaki ‘ürün’den en yüksek verimi almak ister. eskil yunan’daki yedi aşk türünden biridir işte bu faydacı aşk: pragma. bir tür ehlileştirme programı. evcil hayvanla, köleyle (petle) kurulan derin, içli bağlar vs.
barbar için tenin tini vardır. uygar içinse tinin teni. barbar tene göre vaziyet alır. uygar teni, maddeyi vaziyete sokar. ilki daha çok yaşamaktan öğrenir, (selam doğa filozofları) ikincisi daha çok gördüğü tahsile göre teorik yaşar. seç birini canım.
hedef kitlesini belirleyen, kimleri hangi düğmelerine basarak uyaracağını hesaplayan ‘sanatçıları’ hep yadırgadım. bunların, bulundukları sanat dalıyla pragmatik bir ilişki kurduklarını, yaratmayı değil başarmayı öncelediğini gördüm.
ki hâlâ bunu görüyorum. benim sanatçılarım barbardır, sürekli yabanıl dünyaya çekilirler. uygar dünyanın ürettiği evcilleşmiş kişilik ile otantik kişilik arasında beynamaz değildirler. hesapsız kitapsız bir aşka doğru, tenin tinine çekilirler.
dolayısıyla başları beladadır hep. karşılarına sevgili değil steril bir muhasebeci çıktı mı büyü bozuluverir. misal, güncel koşulları düşünerek, benim için ticari sicil kaydı olan tiyatrolar, tiyatro olmaktan çok KOBİ dir. buralarda oyun değil desise üretilir.
vladimir mayakovski küçük abimdir. ihtimal devrimin yenilişi hem de lili birik’e duyduğu ümitsiz aşk yüzünden intihar etmiştir. o barbar bir gürcüdür. devrimin ve aşkın coşkun ruhu onda, onun fütursuz bedeninde ve şiirinde tutuşur.
nerden nereye! coğrafyamızı kuşatan savaş içimizdeki barbarları, coşkun aşkı yeniden çağırıyor. bölgeyi israil ile esaret altına almak isteyen emperyal güçlere karşı barbar/devrimci bir ittifak gerekiyor. kürt, türk, fars, arap, çerkes… ittifakı.
ya da faydacı aşka devam. israil’i kınarken ona petrol taşıyan borular topraklarımızdan geçmeye devam, kiralık kâtille aramızdaki ticarete devam, soykırıma hizmete devam… tahran’ı boşaltın! bu anonsu yapan dili kesmeli!!!
bana seni nasıl seveceğimi mi tarif ediyorsun. istemem eksik olsun. iki yüzlü politikalarına nasıl biat edeceğimi mi öğretiyorsun bana. istemem! eksik olsun! bana tecimevini sanat evi olarak yutturmak mı istiyorsun. eksik olsun, istemem!
Yorumlar (0)