Kayıp Seyyar Süvarileri Çevreleyen Hikayeler
Datça yarımadasının tozlu yollarında, bir grup atlı kahraman dolaşıyor. Kendilerine “Seyyar Süvariler Çevreci Birlikler ” diyorlar, ama aslında onlar çevre savaşçıları. Her hafta yeni bir rotaya koyuluyorlar, sanki dünya onları çağırıyormuş gibi. Gezmek mi? Tabii ki bayılıyorlar buna! Ama öyle boş boş dolaşmak olmaz; illa ki bir “neden” olacak. Mesela, bir zeytin ağacının yaprağı hafifçe sararmışsa, hop, atlara atlayıp olay yerine koşuyorlar. “Bu ağaç susuz kalmış, kurtaralım!” diye haykırarak, sanki bir yangın varmış gibi fırlıyorlar yola.
Bu geziler sırasında, grup üyeleri arasında ilginç bir şey oluyor. Başta belki biraz mesafeli duruyorlar – biri Botanikçi Bey, diğeri Orman Mühendisi Hanım, öteki de Bisikletli Aktivist Abi. Ama yol boyunca sohbetler uzadıkça, kahkahalar çoğaldıkça, aralarındaki o soğuk duvarlar yavaş yavaş eriyor. “Bakın, bu gezi bizi nasıl yakınlaştırdı!” diye sevinçle haykırıyorlar. Sanki her kurtardıkları fidan, aralarındaki bağları da güçlendiriyor. Ama asıl mesele şu: Onlar buzları eriterek yakınlaşmayı kutlarken, asıl korumaya çalıştıkları buzulların eridiğini unutuyorlar. Belki en doğrusu, bu birliği kutup ayılarının evleri olan buz dağları –o muhteşem beyaz kaleler, kısaca buzullar– erimesin diye Kuzey Kutbu’ndan uzak tutmaktır. Başka türlüsü, eriyen buzullar, yükselen denizler ve su altında kalan yerleşkelerle karşı karşıya kalmamız içten bile değil. Yani anlayacağınız, bu yaşlı abiler ve amcalar, dünyayı kurtaracağız hevesiyle hızlıca dünyanın sonunu getirebilirler. Sonra da bunun bir yol kazası olduğunu söyleyerek özeleştiri yapabilirler. Bu arada, “Aman ha, karbonat yok ya karbon izimizi fazla yapmayalım da buzullar erimesin!” diye yırtınıyorlar. Anlayacağınız okurlarım, bir yandan at üstünde doğa nöbeti tutarken, diğer yandan küresel ısınmaya karşı imza topluyorlar.
Bir gün, Datça’nın bir koyunda toplandılar mesela. Haber gelmiş: Denizde bir balık ağı parçalanmış, balıklar özgür kalmış ama ağ parçaları sahile vurmuş. Bizim süvariler hemen atlara binip, “Hücum!” diye koştular. Yolda giderken, Botanikçi Bey atının üstünden eğilip bir çiçeğe bakıyor: “Bu endemik tür, dikkat edin nal basmayın!” Orman Mühendisi Hanım ise harita çıkarıp, “En kısa yol buradan, ama ormanda ağaç kesmeyelim ha!” diyor. Bisikletli Aktivist Abi? O bisikletini ata bağlamış, “Atlar yorulursa ben çekerim” diye şakalaşıyor. Vardıklarında sahile, ağ parçalarını toplarken bir de bakmışlar ki, bir caretta kaplumbağası karaya vurmuş. Hemen kurtarma operasyonu: Kaplumbağayı suya taşırken, “Bak, senin için geldik dostum!” diye konuşuyorlar onunla. Sanki kaplumbağa da “Teşekkürler, süvariler!” der gibi yavaşça yüzgeç çırpıyor.
Ama işler her zaman bu kadar pürüzsüz gitmiyor. Bir seferinde, bir orman yangını ihbarı almışlar – tabii, Datça’da değil, ama haber onları harekete geçirmiş. Atlarla yola çıkmışlar, ama yolda yağmur başlamış. “Yangın söndü herhalde” diye gülüyorlar. Dönüşte ıslak ıslak kamp kurmuşlar, ateş yakmadan –çevre dostu ya bunlar!– soğuk sandviçlerle idare etmişler. “Bu gezi de bizi ıslattı ama olsun, doğa kazandı!” diye teselli oluyorlar. Aralarındaki o eriyen soğukluklar, sanki her damla yağmurla daha da yumuşuyor. Ama asıl hedefleri, o büyük beyaz kıtaların erimemesi. “Dünya ısınmasın, buzlar kalıcı olsun!” diye slogan atıyorlar, at üstünden.
Başka bir macera: Bir dağ köyüne gitmişler, köylülerle konuşup geri dönüşüm dersi vermişler. Atlar köy meydanında otlarken, çocuklar atlara binmek istemiş. Bizimkiler de “Tamam, ama çevre dersi şartıyla!” diye anlaşma yapmış. Çocuklar at üstünde dolaşırken, süvariler anlatıyor: “Plastik şişeleri atmayın, toplayın!” Çocuklar da “Peki, ama atlarımıza isim koyabilir miyiz?” diye pazarlık ediyor. Sonuç? Köyde bir geri dönüşüm kulübü kurulmuş, atlara da “Yeşil Şimşek” gibi isimler verilmiş. Dönüş yolunda, grup üyeleri gülmekten karınları ağrıyor: “Bu çocuklar bizi yendi, ama doğa kazandı!”
Bu seyyar süvarilerin hayatı böyle işte. Her gezi bir bahane, her bahane bir kurtarma operasyonu. Aralarındaki bağlar güçlenirken –o eriyen buzlarla– asıl korudukları şeylerin sağlam kalması için uğraşıyorlar. Datça’nın rüzgârlı yollarında, at nalı sesleriyle dolaşıyorlar, dünya için bir fark yaratmak için çırpınıp duruyorlar.
Sevgili okurlar, seyyar süvari birliğimiz tam profesyonel gibi çalışıyor. Kurdukları “Alo buyurun yeşil şikayet hattı” ile dünyanın her yerinden gelen ihbarları değerlendirip, gereken müdahaleyi yapıyorlar.
Üç gün önce , biri ihbar hattından Yeşil Patagonya’da ihbarında bulunmuş. Kulaktan kulağa “Patagonya’da yeşil kıyım var” diye anlaşılmış. Patagonya’yı Akyaka ile Akbelen arasındaki bir koy sanarak yola çıkan ekibin kılavuzu, yakın gözlüğünü takmadan haritada gördüğü noktaya doğru yola çıkmış. Gidiş o gidiş… Şu ana kadar arama kurtarma çalışmaları sürmektedir. Görenlerin insaniyet namına “Alo bulduk hattı”na bildirmeleri önemle rica olunur.
Yorumlar (0)