insanlara tiyatro nedir diye sorunca akla gelen ilk şey tiyatro binaları, fuaye, salon, sahne oluyor. öyle ki yerel yönetimler ve ana akım tiyatrolar seyirci kapasitesi elli yüz kişilik tiyatroları tiyatrodan saymıyor, onlara yok muamelesi yapıyor.
tiyatronun bir hikâye anlatma sanatı olduğu gerçeği tamamıyla akıllardan çıkmış görünüyor. doğru, sahnede oyuncuların hikâyeyi göstererek, oynayarak değil koro halinde şarkı söyleyerek veya ahenkle anlattığı eskil dönemler çok geride kaldı.
her ne biçim alırsa alsın esasen tiyatro hikâye yazını, roman, sinema, bale, opera gibi bir hikâye anlatma sanatıdır ve tiyatro sanatını icra etmek için tiyatro binası zorunlu değildir. sokakta, parkta, bahçede kahvehanede de tiyatro icra edilebilir.
tiyatro binasında icra edilmeyen tiyatroya bu tiyatro değildir diyemeyiz. tamam o zaman bunlara performans, happening falan diyelim yahut çokdisiplinli, deneysel, alternatif, güncel tiyatro vs. diyelim denildi. olur tabi. bunlar da denebilir.
her şey denebilir. mesele demekte değil. mesele saygınlıkta. çünkü saygınlık var kabul edilmeye, var kabul edilmek eşitlenmeye neden olur ve etraf bir sürü ne idüğü belirsiz tiyatroyla dolar. sanatçılarımız, kültür insanlarımız bunu istemiyor.
çoklukçu, çoğulcu bir kültür istenmiyor. bunu devlet değil, sağ siyaset değil bizzat sanatçılar istemiyor. bunu bizzat özgürlük, çoğulculuk, çeşitlilik, demokrasi, eşit haklar talep eden tiyatrocular istemiyor. buyurun size mikro iktidar.
ki mikro iktidar, siyasal iktidardan gaddardır. hem hak ve özgürlükleri savunur hem kendi ayağına kurşun sıkar. devlet yardımı almak için toplanan, ana akım tiyatroyla güncel tiyatro arasında sıkışan tiyatro patronlarının halleri bizzat gördüm.
meslek odalarındaki iç çatışmaların feriştahını, daha pornografik düzeyde olanını bu toplanmalarda görebilirsiniz. bir türlü ortak bir amaç doğrultusunda mücadeleyi beceremezler. çünkü esas olan siyasal iktidara karşı mücadele değildir.
esas olan mikro iktidar kurmak, korumaktır. siyasal iktidarlar da bunu göremeyecek kadar kör değil. tiyatrocuların kimine havuç uzatır geriye kalana da verir sopayı. işte mesela sadece bu bağlamda bile tiyatronun tanımı, anlamı mühimdir.
tiyatroyu bir hikâye anlatma sanatı olarak tanımladığımızda alan genişler ve tiyatro üretme biçimleri çeşitlenir. tiyatrocular olarak biz, dikkatimizi tiyatro binalarına değil bu çeşitliliğe yöneltiriz. ne güzel işte. fakat, işimiz güzelle değil muktedir olmakla.
Yorumlar (0)