TÜSİAD’ın Kirli Sicili
Türkiye sermaye gruplarını temsil eden, Vehbi Koç, Sakıp Sabancı, İbrahim Bodur, Selçuk Yaşar, Nejat Eczacıbaşı, Feyyaz Berker, Hikmet Erenyol ve Muzaffer Gazioğlu gibi patronlar tarafından 1971 askeri muhtıranın sonrasında kurulan TÜSİAD, işçi sınıfı ve sosyalist hareketin gelişiminin önünü kesmeye yönelik 12 Eylül Askeri Diktadörlüğü'ne giden süreçte aktif rol oynadı.1979’da “Gerçekçi Çıkış Yolu” başlığını taşıyan gazete ilanları veren TÜSİAD Ecevit Hükümetini uyarmış ve hükümetin düşmesine vesile olmuştur. Ecevit hükümetinin düşmesi ile birlikte 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesi ile Türkiye işçi sınıfı ve sosyalist hareket açısından ağır bir baskı dönemi süreci başladı.
90’lı yıllara gelindiğinde TÜSİAD Yenilik söylemini gündeme getirmiş, uluslararası sermaye ile Türkiye sermayesinin uyum ve bütünleşmesiyle işçi sınıfına saldırılar daha da artmıştır. Bu süreçte işçi sınıfının sosyal kaybının arttığı, özelleştirme, taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırma dönemi yaşanmıştır.
2001 deki siyasal ve ekonomik kriz sonrası yapılan seçimde AKP’nin iktidara gelmesinde TÜSİAD büyük bir rol oynamıştır. AKP iktidarının ilk yıllarında 2002-2007 döneminde sermaye sınıfına kaynak aktarımının yüksek olduğu, küresel koşullar nedeniyle Türkiye’ye yüksek sermaye girişinin gerçekleştiği bir dönem olmuştur.
TÜSİAD ile AKP Arasındaki 23 Yıllık İlişki
TÜSİAD ile AKP arasındaki 23 yıllık ilişki içerisinde zaman zaman sürtüşmeler olmuştur.
2003 yılında Tuncay Özilhan ile Kıbrıs konusunda , 2005 yılında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü eyleminde polisin kadınlara sert müdahalesini eleştiren Ömer Sabancı ile, 2007 yılında TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın seçim sürecine girilmişken, hükümetin Anayasa değişikliğe gidilmesine karşı çıkması, 2010 yılında TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçilen Ümit Boyner’in Roboski Katliamı ve Afyon olayları konusundaki eleştirileri, 2013’de TÜSİAD Yönetim kurulu başkanı Muharrem Yılmazın yaptığı konuşmada, “Hukukun üstünlüğüne riayet edilmeyen, yargı mekanizması AB normlarında çalışmayan, düzenleyici kurumlarının bağımsızlığına gölge düşen, vergi cezası veya başka türlü cezalarla şirketler üzerinde baskı kuran, ihale yasası onlarca kez değişen bir ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değildir” eleştirisi yapmıştı. 10 Haziran 2014 tarihinde TÜSİAD’a başkan olarak seçilen Haluk Dinçer, yerel bir gazeteye verdiği röportajda, “TÜSİAD ile iktidar partisinin sağlam bir iletişim içinde olması Türkiye’nin yararınadır” sözleri dikkati çekti. 2015 Parlamento seçimlerine dair konuşan Dinçer, “Pozisyonumuz son derece net. Türkiye’ye en uygun sistemin parlamenter sistem olduğunu söylüyoruz. Türk tipi bir başkanlık sistemine elbette karşıyız” diyerek başkanlık sistemine karşı olduklarını açıkladı.
2015 tarihinde TÜSİAD başkanlığına seçilen Cansen Başaran Symes artan enflasyonun Türkiye’deki güven ortamını bozduğunu enflasyon dinamiği yeniden büyümenin, rekabet gücünün potansiyel bir engeli olarak karşımızda duruyor. Demesi üzerine Erdoğan ise Symes’i hedefe alarak, “Bunlar haddini bilmiyor, çünkü bunlarda insaf yok. Sermayeleri bu dönemde beşe katlandı” ifadesini kullanmıştı.
TÜSİAD Değişim Yönünü Biçimlendirmeye Çalışıyor
TÜSİAD yapmış olduğu açıklamalarla değişim yönünü biçimlendirmeye çalışıyor. Ekim 2021 yılında açıkladığı “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa” raporunda yapmış olduğu açıklamada açıkça belirtiyor.
AKP Siyasal iktidarının uygulamış olduğu politikalar sonucunda yaşanan ekonomik, siyasal ve sosyal kriz patronları endişelendiriyor. TÜSİAD son çıkışı ile endişesini açığa çıkarıyor. Yaşanan kriz, AKP siyasal iktidarı tarafından sermayenin ihtiyaçlarına cevap verebilir durumda olmaması patronları endişelendirmektedir.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı 13 Şubat 2025 tarihinde Genel Kurul Toplantısı açılış konuşmasında yapmış olduğu açıklamada Erdoğan hükümetini eleştirerek şunları söyledi;
Depremlerde, yangınlarda, iş kazalarında çok sayıda vatandaşımızı kaybediyoruz. Demek ki, hata, suistımal ve kayırmacılık çok yaygın.
Eleştirel ifadelere ve habercilik faaliyetlerine açılan soruşturma haberleri, çok sıklaştı.
10 küsur sene önceki olaylara, şimdi yeni soruşturmalar açılıyor.
Tutuklu milletvekillerine, siyasi parti liderlerine ve belediye başkanlarına sürekli yenileri ekleniyor.
Disiplinsizlik suçuyla teğmenler hakkında ihraç kararı alınıyor. Fakat, deprem, yangın taciz, kadın cinayeti, iş kazası, gibi kamuoyunda infial yaratan nice olayda, ya suçlular bulunmuyor ya da kısa sürede serbest kalıyorlar. Kamuoyu vicdanında suç ve ceza arasında orantısızlık kanaati oluşuyor.
İster seçimle, ister atamayla gelen kamu görevlilerinin görevlerinden alınmasının, yeni örneklerine şahit oluyoruz.
Üstelik, yeni yasal düzenlemelerle, kamu görevlilerinin Devlet Denetleme Kurulu tarafından görevden alınması ve TMSF’nin şirketlere kayyum olarak atanması mümkün oluyor.
Yolsuzluk, dolandırıcılık, karaborsa haberlerinin ardı arkası kesilmiyor.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, galiba artık şirket kurmaktan daha kolay.
Kadın cinayetlerinin de, çocuk tacizlerinin de sonu gelmiyor.
Nedir bu tırmanma? Biz niye bu hale geldik?
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ise, TÜSİAD genel kurulunda yaptığı konuşmada, son dönemlerde politik hayatta olağanüstü olayların yaşandığını belirterek, "Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor, yerlerine kayyım atanıyor. Bir siyasi parti lideri hakkında önce soruşturma başlatılıyor, sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor" demişti.
TÜSİAD’ın bu açıklamalarına AKP siyasal iktidarı tarafından cevap gecikmedi. Parti sözcüsü Ömer Çelik “TÜSİAD, demokrasi konusundaki kötü sicilini geride bırakmak için çaba göstermeli” derken, Adalet Bakanı Tunç “Yargıyı ve siyaseti yönlendirme çabaları, demokrasinin ruhuna ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır” ifadesini kullandı.
TÜSİAD’ın yapmış olduğu açıklamalarla Erdoğan hükümetini eleştirmesi akabinde soruşturma açılarak Ömer Aras hakkında gerçeğe aykırı, kamu barışını bozmaya elverişli nitelikli sözleri nedeniyle adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve gerçeği aykırı bilgiyi alenen yayma suçlarından resen soruşturma başlatıldığı duyuruldu.
TÜSİAD’ın temsil ettiği tekelci sermaye, hem istikrarsızlığı körükleyecek bir çizgiye yaklaşmamaya, hem de istikrarı bozmadan AKP’nin bazı tasarruflarını sınırlandırmaya çalışıyor. Anayasa tartışmaları sürerken TÜSİAD’ın son açıklamaları manidar. Sermayenin AB ile yoğun bağlantıları ve bir şeriat devletiyle bu ilişkilerin sürdürülmesinin pek mümkün olmaması, oligarşinin AKP’ye ilişkin tutumunda etkili olmaktadır.
TÜSİAD yapmış olduğu açıklamalarla değişim yönünü biçimlendirmeye çalışıyor. Ekim 2021 yılında açıkladığı “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa” raporunda yapmış olduğu açıklamada açıkça belirtiyor.
TÜSİAD anti-demokratik uygulamalardan bahsederken, kendi geleceği çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. Halkın yoksulluğu tekelci sermayeyi ilgilendirmediği gibi, işçi direniş ve grevlerin yasaklanması konusunda da sesleri çıkmıyor.
İşçi ve emekçi hareketinin gelişmesinin engellenmesi ve Kürt hareketinin baskı ve şiddet ile yok edilmeye çalışılması ise, AKP siyasal iktidarı ve TÜSİAD’ın üzerinde anlaştıkları ortak noktalarıdır.
Yorumlar (0)