Victor Jara : Ezilenlerin Unutamadığı, Zalimlerin Susturamadığı Ozan
Siyasal belleğimiz, Darbelerin karanlık gölgesini, Yıkımların ağır yükünü unutmaz. Nasıl ki darağacında direnen Denizlerin, işkencelerde elleri, ayakları kesilen İbrahimlerin çığlıkları yankılanır tarih koridorlarında, Victor Jara’nın ezgileri de silinmez hafızalardan. Zulme karşı yükselen her ses, bir meşale olur, unutulmaz.
Victor Jara, Şili’nin toprak kokan köylerinden yükselen bir ses, halkının acısını, umudunu ve direncini notalara döken bir ozan. Mücadelesi, kalbinin ritmiyle halkının nabzını birleştiren bir ateş; sanatı, zincirleri kırmaya yeminli bir çığlık; ölümü ise bir çağın vicdanına saplanan bir hançer.
Mücadelesi
Victor, Şili’nin yoksul köylülerinin, madencilerinin, işçilerinin sesiydi. 1932’de, Lonquén’in tozlu yollarında başlayan hayatı, halkının alın teriyle yoğrulmuştu. Annesinin ninnileriyle büyüyen bu çocuk, büyüdükçe halkının yaralarını gördü: eşitsizliği, sömürüyü, adaletsizliği. Toprağın dilini öğrendi, gitarının telleriyle o dili konuşmaya karar verdi. Nueva Canción hareketinin öncüsü olarak, şarkılarıyla yalnızca güzelliği değil, gerçeği de taşıdı. Şarkıları, bir köylünün sabah erken kalkışındaki yorgunluğu, bir madencinin karanlıkta soluduğu tozu, bir annenin çocuğuna sarılırken hissettiği korkuyu anlatıyordu. Komünist Parti’ye olan bağlılığı, onun için bir ideolojiden fazlasıydı; halkının özgürlüğüne adanmış bir yemin, bir yaşam biçimiydi. Allende’nin yanında, Unidad Popular’ın saflarında, işçilerin, köylülerin hakları için durmaksızın çalıştı. Konserleri, mitingleri, sokakları birleştirdi; her notasını bir manifesto gibi sundu.
Sanatı
Victor’un sanatı, bir aynaydı; Şili’nin ruhunu yansıtan, kırık ama dimdik. Gitarı, onun kaleminden daha keskin bir silahtı. “Venceremos” ile umudu, “El Derecho de Vivir en Paz” ile barışı, “Te Recuerdo Amanda” ile aşkı ve kaybı işledi. Şarkıları, sadece dinlenmek için değildi; uyandırmak, hatırlatmak, birleştirmek içindi. Tiyatro yönetmenliğiyle de halkının hikâyelerini sahneye taşıdı; köylülerin, işçilerin yaşamlarını, onların dilinden anlattı. Her sahnesi, her şarkısı, bir direniş marşıydı. O, sanatıyla halkını kucakladı; onların sevinçlerini, kederlerini, hayallerini seslendirdi. Sesi, dağlardan ovalara, madenlerden şehirlere ulaştı; çünkü o, halkının ta kendisiydi.
Ölümsüzleşmesi
11 Eylül 1973, Şili’nin göğüne karanlık çöktü. Pinochet’nin darbesi, Allende’nin hayallerini, halkın umutlarını ezmeye yeminliydi. Victor, Teknik Üniversite’de öğrencileriyle birlikteydi; darbeye direnen bir avuç insandan biri. Yakalandı, Estadio Chile’ye götürüldü. Orada, binlerce tutsağın arasında, elleri kırıldı, gitarı parçalandı. Ama sesi susturulamadı. Mahkûmlara şarkılar söyledi, umudu diri tuttu. Cellatları, onun ellerini kırsa da ruhunu kıramadı. 16 Eylül 1973’te, işkencelerle dolu günlerin ardından, bedenini kurşunlarla delik deşik ettiler. Ama Victor’un sesi, o kurşunlardan sıyrıldı; Şili’nin dağlarında, sokaklarında, halkının yüreğinde yankılanmaya devam etti. Ölümü, bir son değil, bir başlangıç oldu; onun şarkıları, direnişin bayrağı olarak dalgalandı.
Victor Jara, bir insan, bir ozan, bir savaşçı. Onun hikâyesi, halkının hikâyesidir; ne ezilenler unutur onu, ne de zalimler susturabilir.
İnti İlimani'den Himno de la Unidad Popular - Venceremos:
Rahmi Saltuk'tan Venseremos, Kıralım Zincirlerimizi...
Grup YORUM'dan, Venceremos...
Yorumlar (0)