Yanı başımızda dünya kan ağlıyor. Yüzyıllardır savaşan dünya ve insanlık, maskeli beşler çetesi gibi, istediği yeri nasıl elde edeceğinin, oraları nasıl çalabileceğinin strateji ve taktiğini geliştirerek, ölüleri, öldürenleri, ölecek olanları umursamadan yoluna devam ediyor. Yakıyor, yıkıyor yine. Sahnelenmiş oyun “level” atlayarak devam ediyor. Oyunun seyircisi de devamlı var, hem de gönüllü izleyici. Savaşın, ölümün, kahramanlığın haklı kılınması için gözleri boyayan medyayı kullanıyor, maskeli beşler çetesi gibi kirli maskesini takıp.
Sanki hangi ölümün üstüne sığacak kahramanlık varsa, hangi binlerce ölüm üzerinden haklılık elde ediliyorsa, stratejik savaş oyunları oynayan savaş seviciler gibi ellerine oyun konsollarını alıp dünyayı perişan ediyor, ölümün ve acının sessizliğini seyircilerine sunuyorlar. Sonra ölümün üzerine, soğuk marşlar eşliğinde şehitlik methiyeleriyle, acılara sıcak sular serpilerek yola devam ediliyor.
Hâl böyleyken, halk seyircidir. Lokal anestezi etkisi altında aklı, fikri, dili, duyguları medyanın çoklu ortamında gönüllü tutsak edilmiş, gerçeği göremez, olan biteni kavramaz halde sallapati yaşamaya mecbur kılınmış hâldedir. İşlerin tıkır tıkır işlemesi için bunun böyle olması gerekiyor.
Dünya halkları, fundamentalist sakinleştiricinin de etkisi altında ağababaların gezegene biçtikleri kanlı gömleği giydiler manipüle yöntemleriyle. Sonra ırkçılığı kaşırlar öfke krizlerine kadrajı çevirip. Öfke, geçmişten beri, ucuz yoldan toplumlara sunulan, sermayenin deneyimlediği kullanışlı bir aparattır, ayrıştırarak ayırır insanları. Halklar, inançlar, toplumlar ve devletler birbirlerine kin besleyerek büyür öfke. Silahlar pazarlanır. İktidarlar, devletler fedakâr olduklarına inandırırlar iletişim araçları eliyle insanlara. Medya devasa harcamalarla “demokrasi menajerliği” yaparak oyunu senaristleri, yönetmenleri, ışıkçıları, makyajcıları ile sahneliyor.
Halk izliyor yalanları, yalan olduğunu bilerek kuzu sessizliğiyle. Ağababalar korkuyu diri tutuyor.
Gelelim yapay zekâya.
Yapay zekâyı kim elinde tutacak?
Küresel sermaye fırsat kollayarak, halkları birbirine kırdırarak gücüne güç katmanın planını düzenliyor. Yapay zekâ aracılığıyla, kuyruğunu yutan yılan misali, ulus devletleri birbirine düşürerek, ekonomik gücünü siyasi güce tahvil ederek, sermayesini güvence altına alarak payına pay katmak gibi bir karakteri var. Ancak diğer bir konu, yapay zekâ hep küresel sermayenin elinde hegemonik bir araç mı olacak yoksa dünyanın konjonktürel durumu gereği, barış taraftarı bilinçli kitlelerin örgütlü gücüyle demokrasiye inanan halkların da kullanabilecekleri bir araç mı olacak?
Homo sapiens üç yüz bin yıl önceden beri var. Dünyamıza bu derin tarihsel süreçten baktığımızda yaşadıklarımız belki de küçük bir kesit. İnsanlık, bu dönemi de aşarak yaşanabilir dünyaya kulaç açarak ilerler. Çünkü ilerlemeyi hiçbir güç engelleyemez. Yeter ki kuzuların sessizliği bozulsun
Yorumlar (0)