Yaşam Hakkı Savunucuları : “Bu Ülke Vicdansız Bir Düzene Teslim Edilemez”
Muğla Yaşam Hakkı Savunucuları Bodrum, Fethiye, Marmaris ve Datça İlçelerinde “Ölüm Emirlerine Karşı Muğla Tek Ses Tek Yürek” diyerek eş zamanlı basın açıklaması yaptı. Datça’da yapılan açıklamaya çok sayıda Yaşam Hakkı Savunucusu hayvan sever katıldı. Eski Kaymakamlık binası önünde yaşam hakkı savunucusu Nurcan Erdik Kaya yaptığı açıklamada; Herkese çağrımızdır diyerek, “Artık susma zamanı değil, mücadele etme zamanıdır. Susmak, en büyük suç ortaklığıdır. Bizler bu suçun ortağı olmayacağız.
Hayvanların, kadınların, çocukların ve doğanın sesi olmak için omuz omuza durma zamanıdır. Katliam yasasına, adaletsizliğe, cezasızlığa karşı hep birlikte ses yükseltelim” dedi. Basın açıklamasının tam metni şöyle:
YAŞAMI KATLİAMA TESLİM EDEN DÜZEN!
Türkiye’de yıllardır kadın cinayetleri görmezden gelindi, çocuk istismarları cezasız bırakıldı, ormanlar rant uğruna yakılıp yok edildi. Bugün aynı zihniyet, hayvanlara karşı da yeni bir cephe açtı: 2024’te “Hayvanları Koruma Kanunu” adı altında yapılan değişikliklerle toplu kıyımlar meşrulaştırıldı.
Artık açıkça ilan ediyoruz: Bu düzen için yaşamın hiçbir değeri yoktur!
KATLİAM YASASIYLA VİCDANLAR ÖLDÜRÜLDÜ!
Sözde “koruma” adı altında hayvanları koruma yasasında 2024 yılında yapılan değişiklikler ve uygulamalar, artık bir toplu katliam planına dönüşmüştür. Belediyelerin eliyle hayvanlar sistematik şekilde işkence ve eziyetle, usulsüz olarak toplanmakta, birer ölüm kampı olan barınaklara üst üste kapatılmakta, bilinmeze gönderilmekte ve sessizce yok olmaktadırlar.
Oysa kanunun birçok hükmü hayvan lehine yorumlanabilecek iken, idareler tarafından hayvanların yaşam hakkını yok sayan yorumlar öne çıkarılmaktadır. Üstelik barınaklarda yürütülmesi zorunlu olan köpek kısırlaştırmaları durdurulmuş, rutin aşılama programları askıya alınmıştır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) raporlarına göre, popülasyon kontrolü ve aşılama, sokak hayvanlarının hem sağlıklı hem güvenli yaşaması için temel uygulamalardır. Bu uygulamaların durdurulması hem hayvan sağlığını hem halk sağlığını tehdit etmektedir.
HUKUK YOK SAYILDI, TALİMAT DÜZENİ GETİRİLDİ!
Bakanlık tarafından valiliklere gönderilen ve hiçbir yasal dayanağı olmayan yazılar, belediyelere “emir” gibi iletilmekte; valilikler ve Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlükleri, belediyeler üzerinde yazılı ve sözlü baskılar kurmaktadır. Bu uygulamalar, bilimsel veriler ve uluslararası standartlarla çelişmekte; hayvan sağlığı ve refahı açısından ciddi riskler yaratmaktadır.
KURUL KARARLARI MEVZUATA AYKIRI!
İl Hayvanları Koruma Kurulları, kanunun ruhuna ve lafzına aykırı kararlar almakta; hayvanları korumak yerine belediyelerin hayvanları toplama ve yok etme uygulamalarını meşrulaştırmaktadır. Alınan kararlar bile uygulamada hayvan lehine değil, tamamen hayvan aleyhine işletilmektedir.
Ayrıca barınaklar, türlü bahanelerle yasaya aykırı olarak halkın denetimine ve ziyaretine kapatılmaktadır. Oysa halkın denetim hakkı, hem şeffaflık hem de hayvan refahı açısından anayasal ve uluslararası normlarla güvence altına alınmış bir haktır. Bu hak engellenemez.
TAKDİR YETKİSİ CEZA BASKISIYLA ENGELLENİYOR!
Kanuna göre belediyeler, hayvanları korumak ve yaşatmak için takdir yetkisine sahiptir. Ancak bu takdir yetkisini hayvan lehine kullanan belediyelere, idare tarafından cezai yaptırım ve soruşturma baskısı yapılmakta; mevzuatın koruyucu hükümleri hayata geçirilmemektedir.
Mevcut uygulamalar, bilimsel ve akılcı popülasyon yönetimi ve aşılama seferberliği yerine keyfi toplama ve barınaklarda istismara dönüşmektedir. Binlerce yıldır uygulanan “kısırlaştır, aşıla, yerinde yaşat” yöntemi geri bırakılmış, ruhsatsız ve yetersiz şartlardaki bakımevlerinde köpekler fiilen yaşama hakkından mahrum bırakılmıştır. Bu uygulama hem hayvan haklarına hem de toplum sağlığına karşı bilim dışı bir kıyım programıdır.
HAYVANI, ÇOCUĞU, KADINI VE DOĞAYI KORUMAYAN SİSTEM
Ormanlar yanarken müdahale edemeyen, kadınları koruyamayan, çocukları istismara karşı savunamayan, hayvanları yok eden bir devlet pratiği ile karşı karşıyayız.
Yeni yasa ile popülasyonun ve sahiplendirmenin artacağı iddiaları bilimsel gerçeklerle çelişmektedir. Aksine, kısırlaştırma ve aşılama durduğu için hem sahiplendirme hem de kontrolsüz çoğalma ciddi şekilde engellenmiştir. Bu yanlıştan dönülmeli, bilim ve akla uygun yöntemlerle popülasyon yönetimi uygulanmalıdır.
Bilimsel ve hukuki veriler ışığında, vahşi yaşamın korunması, ekosistem dengesinin sağlanması ve hayvanların yaşam hakkının güvence altına alınması için avcılık uygulamaları derhal yasaklanmalı, keyfi ve kitlesel av girişimleri önlenmelidir.
AV YASAĞI DERHAL GETİRİLMELİDİR!
Bilimsel ve hukuki veriler açıktır: Avcılık, hayvanların yaşam hakkına doğrudan saldırıdır.
Türk Ceza Kanunu’na, 5199 sayılı Kanun’a, Bern Sözleşmesi ve CITES başta olmak üzere tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelere göre vahşi yaşam korunmak zorundadır. Buna rağmen av ihaleleri açılmakta, “sürdürülebilir av” adı altında kitlesel katliamlar teşvik edilmektedir.
Yaşam hakkını korumak için avcılık derhal yasaklanmalıdır.
BU ÜLKE, VİCDANSIZ BİR DÜZENE TESLİM EDİLEMEZ!
Cezasızlık düzenine, katliam yasalarına, bakanlıkların usulsüz talimatlarına karşı yaşamı savunacağız. Bu ülke, keyfi uygulamalara teslim edilemez. Bu topraklarda yaşamı savunan milyonlar var ve biz çoğunluğuz!
TARİH, ZULMÜ UNUTMAYACAK!
Bilinsin ki bu katliamların hesabı mutlaka sorulacak. Tarih, kadınları koruyamayan, çocukları istismara terk eden, ormanları yok eden, hayvanları katleden bu düzeni zulümle, vicdansızlıkla, katliamla anacak.
BİZ YAŞAMI SAVUNANLAR TARİHE NOT DÜŞÜYORUZ:
* Hayvan katliamlarına, kadın cinayetlerine, çocuk istismarına, doğa talanına karşı duruyoruz!
* Biz yaşamın yanında, onlar ölümün yanında olacak.
* Biz adaletin yanında olacağız.
* Ve biz kazanacağız!
HERKESE ÇAĞRIMIZDIR!
Artık susma zamanı değil, mücadele etme zamanıdır. Susmak, en büyük suç ortaklığıdır. Bizler bu suçun ortağı olmayacağız.
Hayvanların, kadınların, çocukların ve doğanın sesi olmak için omuz omuza durma zamanıdır. Katliam yasasına, adaletsizliğe, cezasızlığa karşı hep birlikte ses yükseltelim.
Yaşamı savunmak, katliamı durdurmak ve adaleti haykırmak görevimizdir.
Bizler, hukuk ve vicdan adına bu gerçeği bir kez daha ilan ediyoruz:
“Yaşam hakkı, tüm hakların ön koşuludur; tartışılamaz, yok sayılamaz.”
İnsana, hayvana ve yeryüzüne adalet ve koruma sağlamak için bir kez daha yineliyoruz:
Susmayacağız, korkmayacağız, hukukun ve vicdanın yanında duracağız.
Muğla Yaşam Hakkı Savunucuları
Yorumlar (0)