Yaşamı, Mücadelesi ve Görüşleri İle Yol Gösteriyor İsmet Öztürk

Türkiye sosyalist hareketinin önemli ve renkli isimlerinden İsmet Öztürk’ün (Çörtük İsmet) hayata veda edişinin 14.yıldönümü. 19 Kasım 2011 gecesi Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi'nde yaşama veda etmişti. Ölümü sonrasında, naşını kadavra olarak üniversiteye bağışlamasıyla, kendisini sonsuzluğa uğurlayanlara bir kez daha öncülük etti ve sürekli vurguladığı ideolojik mücadelenin bir boyutunu daha gözler önüne serdi. Hayatı boyunca geliştirmeye çalıştığı doğru devrimci tavrın, ancak ideolojik mücadele ve gelişmişlik içinde ortaya konabileceğinin bizzat yaşayan kanıtı oldu ve en doğru tavrın ancak komünizme ait olabileceğini ölümü ile bir kez daha gösterdi.

Yaşamı, Mücadelesi ve Görüşleri İle Yol Gösteriyor İsmet Öztürk

Yaşamı, Mücadelesi ve Görüşleri İle Yol Gösteriyor

İsmet Öztürk

Türkiye sosyalist hareketinin önemli ve renkli isimlerinden İsmet Öztürk’ün (Çörtüğün İsmet) hayata veda edişinin 14.yıldönümü. 19 Kasım 2011 gecesi Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi'nde yaşama veda etmişti. Ölümü sonrasında, naşını kadavra olarak üniversiteye bağışlamasıyla, kendisini sonsuzluğa uğurlayanlara bir kez daha öncülük etti ve sürekli vurguladığı ideolojik mücadelenin bir boyutunu daha gözler önüne serdi. Hayatı boyunca geliştirmeye çalıştığı doğru devrimci tavrın, ancak ideolojik mücadele ve gelişmişlik içinde ortaya konabileceğinin bizzat yaşayan kanıtı oldu ve en doğru tavrın ancak komünizme ait olabileceğini ölümü ile bir kez daha gösterdi. Halkın değerleri ile uzlaşmaya değil, işçi sınıfının enternasyonalist mücadelesi ile çakışmaya kendini adadı. Onu yolcu eden eski - yeni yol arkadaşları arasında herkesin kendince bir ‘Çörtük İsmet’ yaratma, işine gelen yönlerini ve hatıralarını canlı tutma ve gerisini unutma, unutturma tavrına karşı İsmet Öztürk’ün kim olduğunu ve mücadele çizgisini bir kez daha ölümünün yıldönümünde anımsatmakta yarar var.

Devrimci çevrelerde ve özellikle Karadeniz bölgesinde ‘Çörtüğün İsmet’ olarak anılan İsmet Öztürk’ün yoğun ve çok boyutlu mücadelelerle geçen yaşamı, geriye çok değerli davranış örnekleri, deneyimler, görüşler bırakarak son buldu. Onun, ezici çoğunluğu üniversite - öğrenci gençlik kökenli devrimci çevrelerde ilk göze çarpan farklılığı, ilkokul mezunu olması, kahvehane - meyhane işletmecisi bir çevreden gelmesiydi. Ama o, sosyalist olurken, kendi anlatımıyla, eski kimliğini ‘Allah’ın rahmetine kavuşturup kurtulmuş’, geçmişini aşarak devrimci harekette yerini alıp önder konuma gelmişti.

‘Çörtük İsmet’in, memleketi olan Samsun’un Çarşamba ilçesinde TİP’in örgütlenmesinden başlayıp MDD’ye ve Mahir Çayan’larla birlikte THKP-C’ye; modern sanayi proletaryası temelli proletarya partisini savunan yol ayrımıyla KURTULUŞ hareketinin oluşturulmasına; tasfiyeciliğe, ikameciliğe karşı çıkarak dünyanın, insanlığın kurtuluşunun işçi sınıfının kurtuluşuyla sağlanacağından taviz vermeyen ve proletaryanın devrimci komünist partisinin işçi sınıfının bağrından örgütlenmesinin olmazsa olmazlığını vurgulayan tutumuna uzanan mücadelesinde öne çıkan nitelikleri, çevresinde ona karşı gösterilen geniş sevgi ve saygının da kaynağıdır.

O, kendisini mücadeleye adamıştı, gözü mücadeleden başka bir şeyde olmadı. Yaşamını, her şeyiyle, bütünüyle, politikaya, sosyalizm mücadelesine verdiği gibi, en zor koşullarda da, işkencede veya cezaevinde olsun, örgütsel tasfiyeler karşısında olsun, mücadelesinden vazgeçmedi. Yaşamını, yaşam koşullarını her zaman yoldaşlarıyla paylaştığı gibi, faşistlerle çatışmalardan propaganda seminerlerine kadar her alanda en önde oldu. Çalışkanlığı ve mücadele azminin yanı sıra, yoldaşlarını kendinden önce gözetmesi ve sahip çıkmasıyla da devrimci harekette örnek ve önder oldu.

Çörtük İsmet, hareket içerisinde önderlik yaparken kendisini yenilemekten, geliştirmekten de geri durmadı. İşçi sınıfının sosyalizm mücadelesinin pratik sorunlarına olduğu kadar teorik sorunlarına da kafa yordu. Devrimci harekette ‘alaylı’ olarak nitelenmesine yol açan kökenine karşın, çoğu ‘mektepli’ devrimciyi fersah fersah aşan bir entelektüel birikime ve teorik düzeye sahip oldu. Benimsediği marksizm-leninizm doğrultusunda yanlış olduğunu gördüğü görüşlerinden kopmaktan, politik tutumunu değiştirmekten de kaçınmadı; sosyalist harekette ortaya çıkan çeşitli yol ayrımlarında yer aldı.

1974 sonrasında Karadeniz bölgesinde devrimci hareketin toparlanmasını sağlayan, hareketin kitleselleşmesinde ve Karadeniz Dev-Genç’in kurulmasında belirleyici rol oynayan İsmet Öztürk’ün, Kurtuluş hareketinin oluşumunda da benzer bir rolü olmuştu. Kurucularından olduğu Kurtuluş’un bir siyasi hareket olarak çıkışında dayandığı tabanın ağırlıklı kesimini Karadeniz bölgesi oluşturuyordu.

Yaşamı boyunca sosyalizmin ilkelerine bağlı kalan, dünya sosyalizminin sorunlarına eğilmenin ve teorinin geliştirilmesinin bir parçası olunması gerektiğini vurgulayan Çörtüğün İsmet, işçi sınıfını teorinin merkezinden uzaklaştıran her tür uzlaşmacı, reformist ve küçük-burjuva akıma karşı mücadele etti ve moda akımlara uzak durdu. Bu çerçevede, “Komünist Manifesto’da Marx ve Engels’in tasvir ettiği sınıflar tablosu gerçekleşmemiştir, toplum bir tarafta işçi sınıfı, diğer tarafta burjuvazi diye kutuplaşmamıştır, ara sınıflar durmaktadır” minvalli sözlerle, teorinin merkezine sınıfsal uzlaşmayı ve bu anlama gelmek üzere “sosyalist demokrasi”yi yerleştiren bazı aklıevvel Kurtuluşçulara akıl erdiremedi! Tahsili buna yetmedi... “Bu kadar saçmalık ancak tahsille mümkündür” dedi ve en nihayetinde gülüp geçti! Kurtuluş’un birlik anlayışını revize ederek ‘sosyalist demokrasi’ garabetine sınıfsal uzlaşma temelinde parti uydurmaya çalışanlara karşı kendi yazıları ile birlikte, “Temel İlkeler”i bırakarak yanıt verdi.

Midesinin sağlamlığı ölçüsünde her türlü birlik girişimine heyecanla yaklaşması, entrikacılar tarafından kullanılabilirdi! Bunca mücadeleden sonra bu kadarını öğrendiği için olsa gerek, örneğin ölümünden sonra Devrimci Eylem Birliği girişimi içindeki tavrının ‘sosyalist demokrasinin birlik anlayışına’ tarihsel malzeme yapılmaya çalışılmasında olduğu gibi, olası her türlü çarpıtmaya karşı, belki de ölümü ile yarışırcasına yazıp bitirdiği (ölümüne kadar ne yazılı ne de sözlü olarak hakkında bir satır laf edilmeyen) THKP-C’den Kurtuluş’a Mücadele Hayatım (Dipnot Yayınları, Ankara, 2010) adlı kitabını bıraktı.

Sosyalizm mücadelesine katılmaya karar verdiğinde, üzerindeki mülkleri satarak nesi var nesi yoksa öylece girmişti sosyalizm kulvarına. Gelecek kuşaklara komünist bir sorumlulukla ve sanki son raporu olarak yazdığı bu kitapla da geçmişteki ve şimdiki yoldaşlarına elveda demiş oldu. Bu onun gelecek kuşaklara merhabası olacaktır.

Anısına Saygıyla

 

Yorumlar (1)

Ahmet Eker

4 gün önce / 30.11.2025

Attilla Özsever’in Mesele Teslim Olmamakta kitabının 272-273 sayfalarında İsme t Öztürk’ten bahsediliyor Nazım’ın şiirinde dediği gibi “mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele!” dercesine yaşanmış bir ömür İsmet Öztürk. Zulumsuz sömürüsüz bir dünya hayaline yaşanmış bir ömür.

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla

İlginizi Çekebilir