Yaşasın Barış Mücadelesi

İlk Paylaşım Savaşının sonunda, sosyalist/komünistlerin öncülüğünde savaşın vahşetini telin eden bir barış hareketi yükseliyor, tüm dünyada. Sovyetler Birliğinin kurulması ve barış istemesi, sosyalistleri-komünistleri harekete geçiriyor… Avrupa ve Asya’da kadınlar, gençler, yaşlılar, işçiler, köylüler, hatta askerler barış için ayaklanıyor… Osmanlı’da da karşılık buluyor, savaş karşıtlığı. Sulh ve Selameti Osmaniye Cemiyeti barış isteyenler tarafından kuruluyor. Hareketin önderi olarak, Prens Sabahattin gösteriliyor. Evet Prens Sabahattin’in bu hareket içindeki etkisi büyük… ama sadece Prens Sabahattin taraftarlarıyla sınırlı değil bu barış hareketi. Bir parti-fıkra olarak kurulma girişimleri de olmuş. Ama Sabahattin’in barış için daha büyük bir harekete olan inancıyla bir parti gibi çalışmaktan ziyade daha çok meclisli bir yapı teşvik edilmiş…

Yaşasın Barış Mücadelesi

Barış ile Savaş bir tezat. Bu tezattan bir başlık çıkartmak da bir maharet kimilerimize göre…  Barış’ın barışçıl bir dile sahip olması gerektiğinden yola çıkıp, barış ile mücadelenin aynı cümlede kullanılmayacağını söylemek mümkün. Belki mükemmel bir dünyada birlikte kullanılmaması gereken kelimelerdir “barış” ve “mücadele”… Ama ya giderek barış umutlarının söndüğü bir dünyada yaşıyorsak, barış umutlarını yükseltmek için bir çabaya, bir mücadeleye ihtiyacımız yok mu?
Barış için de mücadele etmemiz gerekmiyor mu?

Ukraynası, Rusyası, Filistini, İsraili, Hindistanı, Pakistanı, Afganistanı, Suriyesi, Irakı, Kürdistanı, Yemen dahil tüm Ortadoğusu, Uzakdoğusu, Güney Amerikası, Afrikası ile çatışmalar çok daha fazla yayılıyor ve şiddetleniyor. Artık eskinin dünya savaşlarından daha fazla insanın öldüğü bölgesel çatışmalar içinde daha kanlı, daha çok can alan bir dünya savaşına doğru gidiyoruz, kimbilir? Sadece Filistin’de bu yıl, yarısından fazlası çocuk yüzbinden fazla insan öldürüldü. Afganistan’da da sadece geçen yıl ülke içinde çıkan çatışmalarda binlerce insan öldü, ölenlerin üçte ikisinin çocuklar olduğu biliniyor. Savaş ve çatışma bölgelerindeki bu savaşlar giderek daha şiddetlenirken, daha çok can alırken, barış çabalarımız sanki daha da azalıyor… Sanki bu kan deryasının içinde barış çabalarımız düne göre azalıyor, sanki yüreklerimizden bir şeyleri söküp attılar da kılımız dahi kıpırdamıyor.

Hani bu sadece bir hissiyat da değil: barış için çabaların azaldığını gösteren bir endeks var, dünyada barış yönelimlerini ölçüyor. Küresel Barış Endeksinde, sadece Türkiye için değil, tüm Dünya’da barışın maalesef artık daha az konuşulduğu söyleniyor: (bkz: https://www.dogrulukpayi.com/bulten/1-eylul-dunya-baris-gunu?gad_source=1&gclid=CjwKCAjwodC2BhAHEiwAE67hJCi9Fnzf6lm431bXw5Hu2Jbx-cj91thJAU0XIJRpZHQNsUDLKlHtxhoCRioQAvD_BwE). Görünen o ki: barışa dair umutlar giderek sönüyor.

Türkiyede Barış Hareketleri

Oysa eskiden böyle miydi? Mesela “nerede o barışseverler” diye soruyor, İlke TV’deki yazısında Kıvanç Eliaçık (bkz: https://ilketv.com.tr/nerede-o-eski-barisseverler/). Yazısında Türkiye’deki barış için mücadele edenleri anlatıyor: Nazım’ları, Russel Mahkemesinde ABD’yi yargılayan Mehmet Ali Aybarları, Kore Savaşına karşı çıkan Behice Boran, Adnan Cemgil, Ruhi Su gibi barışseverleri… Barış Dikerdemi, Beria Önger’i, Semra Özdamar’ı, Oya Baydar’ı, Orhan Taylan’ı, Sadun Aren’i, Reha İsvan’ı, Ataol Behramoğlu gibi 12 Eylül mahkemelerinde yargılanan yüzlercesini… 1990’larda Kürdistandaki çatışmaların durdurulması için çba sarfeden İHD’si, Afganistan’da ve Irak’ta savaşa dur diyen barış girişimcilerini… Barış Annelerini, NATO’ya ve Savaşa Hayır Platformunu, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonunu, Barışarock Festivalini, Irak Dünya Mahkemesini, Yaşar Kemal’i, Barış Vakfını…

Ya Osmanlıda hiç mi barışsever yoktu

Kıvanç Eliaçık’ın Türkiye’de barış mücadelesini verenleri anlattığı listeyi eksik bıraktığını gördüm. Eliaçık’ın Barışseverler listesi, İkinci Dünya Savaşından sonra başlatılmış… Oysa bu topraklarda barış için mücadeleye baş koymuş öncesinde başka nesiller yok muydu? Sulh ve Selameti Osmaniye Fırkası ve/veya Cemiyeti var mesela… Birinci Dünya savaşında Osmanlı’nın savaşa girmesi için çaba sarfeden İttihat ve Terakki karşıtı bir barışseverler girişimi... Barış mütarekesi için oldukça yoğun girişimler yapmış ve başarılı da olduğu söylenen bir cemiyet sözünü ettiğimiz bu cemiyet…  Cumhuriyet Dönemi resmi tarihçileri, peşinden gelen hemen tüm barış destekçilerini de zararlı ilan ettikleri gibi, maalesef bu cemiyeti de,  zararlı cemiyetler arasına katıyor (bkz: https://dergipark.org.tr/tr/pub/iuturkiyat/issue/70933/1081681).  

İlk Paylaşım Savaşının sonunda, sosyalist/komünistlerin öncülüğünde savaşın vahşetini telin eden bir barış hareketi yükseliyor, tüm dünyada. Sovyetler Birliğinin kurulması ve barış istemesi, sosyalistleri-komünistleri harekete geçiriyor… Avrupa ve Asya’da kadınlar, gençler, yaşlılar, işçiler, köylüler, hatta askerler barış için ayaklanıyor… Osmanlı’da da karşılık buluyor, savaş karşıtlığı. Sulh ve Selameti Osmaniye Cemiyeti barış isteyenler tarafından kuruluyor. Hareketin önderi olarak, Prens Sabahattin gösteriliyor. Evet Prens Sabahattin’in  bu hareket içindeki etkisi büyük… ama sadece Prens Sabahattin taraftarlarıyla sınırlı değil bu barış hareketi. Sabahattin’in etkisi büyük, cemiyet içinde: nitekim bir parti-fıkra olarak kurulma girişimleri de olmuş. Ama Sabahattin’in barış için daha büyük bir harekete olan inancıyla bir parti gibi çalışmaktan ziyade daha çok meclisli bir yapı teşvik edilmiş…

Bilindiği gibi Prens Sabahattin’in temel fikri: güçlü merkezi yapının (padişahın ve devletin) otoritesinin yerellere aktarılması… Prens Sabahattin, hem saltanata, Abdülhamit’in istibdatına karşı ve hem de saltanatın otoritesini ele geçirerek yine otoriter-militer bir devlet modelini sürdürmeyi düşünen İttihat ve Terakki karşıtı biri. Aslında yerel demokrasi fikrini dillendiren ilk siyasi figürlerden… muhtemelen Fransız Devriminin Şuralarından ya da Ekim Devriminin Sovyetlerinden etkilenerek, devletin otoriter-merkezi yapısının dağıtılmasını ve geniş bir ademi merkeziyetçiliği savunuyor (bkz: https://daktilo1984.com/yazilar/hanedandan-cikan-bir-muhalif-prens-sabahattin/? gad_source=1&gclid=CjwKCAjwodC2BhAHEiwAE67hJAXNWq6ckDt4VxokfEDd8zsIHUrtmU4Hk1gGkChzgjGBb6P8QrvQ4hoCN4EQAvD_BwE).  

Gerçekten barış yanlısı ve şiddete karşı olmasına rağmen o sıralarda iktidardaki İttihat ve Terakkicilerin kumpası ile Mahmut Şevket suikastı ile suçlanması, onu tekrar yurtdışına kaçmak zorunda bırakıyor. Uzun süre yurtdışında kalıyor… Sulh ve Selameti Osmaniye Cemiyeti'ne de üye pek çok insan, tıpkı 1950’lerin ikinci yarısında Boran’ın Barışseverler Cemiyetine ya da 1980 darbesinde Barış Derneğine ya da 1990’larda Barış Annelerine yapıldığı gibi devlet eliyle tahkikatlara uğratılıyor, cezalandırılmaya çalışılıyor…

Barış İçin Meydanlara

Yaşasın Barış MücadelesiBarış bu ülkede her zaman cezalandırılıyor. Ama barış bu… Barış için direnmek, illa da mücadele etmek gerekiyor… Datça’daki tüm Barış ve Demokrasi Güçlerini temsilen, Datça Demokrasi Platformu da Datçalıları barışa ses vermeye çağırıyor… 1 Eylül’de Saat 18.30’da Meydanda olacağız…

 Yaşasın Barış Mücadelesi…

Yazar ibo.a.bo

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış