Barış mı, Çözüm mü? Her Neyse!

Bir TV kanalında muhalif milletvekili olan konuşmacı mealen; ‘bu iktidar hegemonyası altında barış beklentisinin son derece naif bir davranış olduğunu’ iddia ederken, ancak ‘bu iktidarın değiştirilmesinden sonra barış mücadelesinden söz edilebilir’ diyerek bu iktidarın gitmesini barış için ön koşul olarak gördüğünü ekliyor. Diğer konuşmacı ise; ‘siyasi İslamcıların Kürtlere İslam hakimiyeti için mücadele etmelerini salık vererek Kürt taleplerinin ancak ondan sonra gerçekleşebileceğini, hakeza bir kısım sosyalistin ise Kürtlere sosyalist iktidarı beklemeleri gerektiğini ve enerjilerini sosyalist iktidar için harcamaları gerektiğini öneriyor’ diyerek, ‘sonuçta Kürtlerin, Kürt olmaktan kaynaklanan kendi hak ve talepleri için mücadeleyi bu iktidarın devrilmesinden sonraya ertelemeleri gerektiğini vâz ediyor, bu makul bir beklenti değildir’ diye cevap veriyor.

Barış mı, Çözüm mü? Her Neyse!

"…Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır.
Başaklar uzanıp, 'ışık! ışık! ' diye fısıldarken birbirlerine!
Işık taşarken ufkun yalağından.
Barış budur işte.
Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler
geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü
ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından
cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi gibi;
barış budur işte

Yannis Ritsos(*)

Bakıyorsunuz geriye doğru, bütün bir insanlık tarihi savaşlarla belirleniyor. Her insan topluluğunun kolaylıkla av hayvanına ulaşabildiği ve karnını doyurabilmek için ağaçlardan/çalılardan toplanan yemişlerin bol olduğu dönemler hariç. Ne zaman ki çitler çekilmiş, artı ürün mümkün hale gelmiş ve bu ürün fazlasını koruma ihtiyacı(!) ortaya çıkmış, ‘mülkiyet’ler oluşmuş, sınırlar vasıtasıyla egemenlik alanları yaratılmış; yani bu ürün fazlasına sahip olanlarla diğerleri arasında eşitsiz ilişkiler ve sınıflar doğmuş bitip tükenmeyen savaşlar dönemi insanlık tarihinin başat bir karakteristiği haline gelmiş.

Savaşların damga vurduğu dönemlerin arasında görece kısa dönemli barış süreçleri yaşar olduk. Savaşlar esas, barış tali bir karakteristik halinde hükmünü yürütüyor. Dünya savaşı ihtimalinden sözeder olduk. Görünen o ki, emperyalist devletlerin daha fazla hegemonya alanları yaratma, daha çok doğal kaynaklar üzerinde tahakküm kurma hayallerine set çekilmeden insanlığı tüketen savaş olgusu da ortadan kalkacak gibi değil. Bu gerçeğin ortaya çıkması, bu açıdan bir farkındalık oluşması anından itibaren BARIŞ için mücadele ezilen, sömürülen katledilen halkların/milletlerin sahiplendiği bir mücadele alanı olarak ortaya çıkıyor.

Bugün, bir kez daha BARIŞ mücadelesinin önemli bir aşamasında bulunuyor ülke. Fakat gelişmelerde bir çarpıklık var. Süreci teşvik eden açıklamaları ısrarla yapan cumhur ittifakının küçük ortağı, yine ısrarla silahları bırakıp kendilerini tasfiye etmeye çağırdığı silahlı örgütlere yaptığı teklifin(!) bir barış çabası olmadığını inatla belirtiyor.  Büyük ortak ve büyük muktedir ise demir yumruktan, gömmekten, imhadan başka söz etmiyor, diğer yandan da ülke için bir ‘fırsat penceresi doğduğundan’ söz ederek. İlerici kamuoyu ise-özellikle Kürtler- bu gelişmeleri yeni bir barış/çözüm süreci olarak algılamak isterken karşılarında tam teslimiyet beklentisinden ibaret ve demokratik hak ve beklentilerinden vazgeçmelerini talep eden granitten bir duvar yükseliyor.  Bu duvar sadece cumhur ittifakının inşa ettiği bir duvar değil, sağdan soldan, iyi niyetli, kötü niyetli, haklı haksız bir takım endişe sahiplerinin katkısıyla da inşa edilen bir duvar.

Bir TV kanalında muhalif milletvekili olan konuşmacı mealen; ‘bu iktidar hegemonyası altında barış beklentisinin son derece naif bir davranış olduğunu’ iddia ederken, ancak ‘bu iktidarın değiştirilmesinden sonra barış mücadelesinden söz edilebilir’ diyerek bu iktidarın gitmesini barış için ön koşul olarak gördüğünü ekliyor. Diğer konuşmacı ise; ‘siyasi İslamcıların Kürtlere İslam hakimiyeti için mücadele etmelerini salık vererek Kürt taleplerinin ancak ondan sonra gerçekleşebileceğini, hakeza bir kısım sosyalistin ise Kürtlere sosyalist iktidarı beklemeleri gerektiğini ve enerjilerini sosyalist iktidar için harcamaları gerektiğini öneriyor’ diyerek, ‘sonuçta Kürtlerin, Kürt olmaktan kaynaklanan kendi hak ve talepleri için mücadeleyi bu iktidarın devrilmesinden sonraya ertelemeleri gerektiğini vâz ediyor, bu makul bir beklenti değildir’ diye cevap veriyor.

Cumhur ittifakının kanatlarının-İki ana ortağının- barış/çözüm sözcüklerini kullanmaktan kaçındıklarını, ‘süreç’ olarak bile adlandırmaktan ısrarla uzak durduklarını dikkate alırsanız, başlattıkları sürecin(!) terör örgütlerini tasfiye etmekten ibaret olduğu yönündeki ısrarlı açıklamaları unutmazsanız, bu gelişmelerden olumluluk ve umut devşirmenin pek de mümkün olmadığı kolaylıkla görülebilir. O cenahın beklentisinin de demokratik, siyasi hak ve taleplerin bir kenara bırakılması olduğu-en azından iktidar tarafının ‘bize güvenin’ noktasında oldukları- anlaşılıyor. Tarihi deneyimler gösteriyor ki, Kürtler demokratik hak ve taleplerini belirsiz bir zamana ertelemek zorunda değiller ve belli ki ertelemezler de. Ayrıca, onlar kendilerine ekstra bir demokratik mücadele hamalı fonksiyonu yakıştırılmasından da hoşnut değiller. Kürtler kendilerini; ne 24 yıllık anti-demokratik iktidarın hala ayakta olmasının asli sorumluları, ne de iktidardan uzaklaştırılmasından tek başına ve ayrıcalıklı olarak sorumlu olduklarını düşünüyorlar. Tam tersine bu totaliter iktidarın asli mağduru olduklarını düşünüyorlar.

BARIŞ, demokrasi, eşitlik ve özgürlük kavramlarıyla birlikte bir anlam taşır. Bu kavramlarla bitişik, bir arada BARIŞ olmazsa o pax-romana, pax ottomana olur. Baskı ve tahakküm altında bir zoraki barış, BARIŞ olmaz. Barış demokratik olmak, eşitlikçi olmak özgürlük içermek zorundadır.

(*)Şiirin tamamı için:

PoéSiir: Yannis RİTSOS - Εἰρήνη / Barış / La Paix / The Peace/ La Paz / Pace

https://www.antoloji.com/baris-3-siiri/

Yorumlar (2)

İbrahim Düzgün

19 gün önce / 16.01.2025

Tarihin yükünü hala kötüler taşıyor ve hala haklıların, yoksulların kanı kötülerin kadehini dolduruyor. Barışın rengi hala kırmızı.

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla

Nurşen Sönmez

20 gün önce / 15.01.2025

Durumu oldukça iyi özetlemişsiniz. Kaleminize sağlık.

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla