Bibilli: Bir Tüccardan Fazlası
Betçe yöresinde en sevilen ve hakkında en çok konuşulan insanlardan biri olan Bibilli Amca, özellikle oturduğu Kumyer Mahallesi'nde herkesin gönlünü kazanmış bir şahsiyettir. Kısa boyuna rağmen, ondan kat kat büyük işler başaran bir tüccardı. Kimseyi geri çevirmez, köyünde ne olursa olsun alırdı. Kumyer sakinleri, onun kendilerine karşı koruyucu ve kollayıcı davrandığı konusunda hemfikirdirler. Hemen hemen her akşam Saldıray'ın Dostlar adlı lokantasında olurdu. Dostlar, sahilin en eski ve en sevilen mekânlarından biriydi. Bibilli Amca, aynı zamanda düğünlerdeki oyun ustasıydı; kendine özgü oynama stiliyle her insanı hayran bırakırdı.
Bibilli Amca, Durmuş Tosun, ilgi çekici danslarıyla da bilinirdi...
Kimdir Bu Bibilli?
Asıl adı Durmuş Tosun olan Bibilli Amca, Yaka Köyü'nde "Pilavcılar" olarak bilinen büyük bir sülaleye mensuptu. Ali Pilavcı'nın ilk eşinden olan Pilavcı Hüseyin'in oğluydu. İlginç bir bilgiye göre, emekli öğretmen M. Akın Pilavcı'ya göre Hüseyin, Ali Pilavcı'nın babasıydı. Ali Pilavcı'nın ilk eşinden bir kız ve beş erkek olmak üzere altı çocuğu olmuştu. Bu çocuklardan sonuncusu Hayri Fidan, Kurtuluş Savaşı'na katılmış ve sağ salim dönmüştü. Hayri'den büyük olan Fehmi ise savaşta kalmıştı. Ali Pilavcı'nın oğullarından birine babasının adını vermesi gerektiği düşüncesiyle, Bibilli Amca'nın babasının adının Hüseyin olduğunu öğrenince bu durum beni ikna etti. Hatta Hüseyin'in, bu ilk eşten doğan çocuklar arasında birinci ya da ikinci olduğu tahmin edilebilir, çünkü ilk erkek çocuğa genellikle Mehmet adı verilirdi. Ne yazık ki, ilk üç erkek kardeş savaşa gitmiş ve dönmemişti; Fehmi de onlardan biriydi. Ali Pilavcı, daha sonra ikinci kez evlenerek altı erkek çocuğu daha dünyaya getirdi. Böylece Ali Pilavcı'nın toplamda bir kız ve on bir erkek çocuğu olmuştu.
Reşadiye’de çok sevilerek yenen Garaville yemeği, ilk yağmurlardan sonra ortaya çıkan salyangozlardan yapılır...
Bir "Garaville" Anısı
Kumyer Mahallesi'nde herkesin dilinde olan bir konuyu aktarmak istiyorum. Bibilli Amca, köyünde ne yetişirse alan bir tüccardı. Örneğin, garaville (salyangoz) bunlardan sadece biriydi. Datça ve özellikle Reşadiye'de yemeği yapılan ve sevilerek tüketilen bir hayvandır. Bibilli Amca, bu salyangozları köylülerden toplar ve pazarlardı. Köylüler, topladıkları garavilleri çuvallara koyup Bibilli Amca'nın evine getirirlerdi. Ancak bir süre sonra bu salyangozlar, çuvalın içinden bir yolunu bulup özgürlüğe kaçarlardı. İşte bu noktada uyanık köylüler, kaçanları tekrar toplayıp Bibilli Amca'ya satarlardı. Bibilli Amca da kendi köylüleri olduğu için bu duruma hiç sesini çıkarmazdı. Kısacası, köylüler dağdan ne toplarsa toplasın; salep, adaçayı, kekik, keçiboynuzu gibi ürünleri Bibilli Amca hemen alır ve ücretini peşin öderdi.
Oğlu Demir Tosun'dan Dinlemiştim
Bibilli Amca'nın oğlu Demir Tosun'dan dinlediğim bir hikâyeydi bu. Demir ağabeyin nüfus cüzdanında Hüseyin Demir Tosun yazıyordu. Babası Durmuş, kendi babasının ismi olan Hüseyin'i oğluna vermişti. Kendi ifadesine göre, doğumunda geçirdiği bir rahatsızlık nedeniyle "Demir gibi olsun" diye bu ilave ismi koymuşlardı. Hüseyin Demir, zamanında çok büyük projelere imza atmış bir insandı. Milas'ta iş hayatına atılmış ve Milas sanayisinin inşasını üstlenmişti.
Sonraları köyüne dönüp babadan kalma bir arazide marangoz dükkânı açtı. Daha sonra bu dükkânı ve araziyi aynı köyden birine satarak, Kalamış adı verilen Belen köyüne ait değirmeni, suyu ve sahilini alıp oraya yerleşti. O güzelim Kalamış sahilinde, yol olmamasına rağmen, inşaat malzemelerini binbir zorlukla denizden taşıyarak iki katlı evini yapmıştı. Ne de olsa kendisi bu işlerin adamıydı. Demir Tosun, yıllarca Kalamış'ta yaşadı, oraları tek başına imar etti. İncirleri, üzümleri vardı; toprağı eker, biçerdi. Baharda ektiği sebzeleri, örneğin patlıcan, domates ve salatalıkları eşeğine yükler ve erkenden Çeşme köyüne götürürdü. Bir gün yine salatalık çuvalını açtığında içinden kocaman bir karayılan çıkmıştı. Meğer hayvan, akşamdan çuvala girmişti ve Demir de fark etmeden çuvalın ağzını dikmişti. Karayılan zararsız olmasına rağmen, bu manzara karşısında insanlar korkuyla kaçışmışlardı. Bütün bunlara rağmen Demir Tosun, yaz boyunca sahilde incir satardı. Taze incirleri eşeğine yükler, doğruca sahile gelirdi. Son yıllarda sağlığı el vermeyince ve oğulları da oraya sahip çıkmayınca, yeri yok pahasına elden çıkarmak zorunda kaldı. Şimdilerde ise daha sakin bir hayat yaşıyor.
Baba "Alargaya" Açılmadan Önce
Demir ağabeyin anlattığı bir diğer olay ise babasının son anlarıydı. Bibilli Amca yatağa düşmüş, yakın çevresi başında nöbet tutuyordu. "Ben de nöbet tutuyordum" dedi. Üçüncü gün, Bibilli Amca gözlerini hafifçe aralamış ve oğluna eğilmesini söylemişti. Demir ağabey eğildiğinde, babası eliyle tel dolabı işaret ederek "İçinde peynir var" demiş. Yan taraftaki gözden de bir şişe ve iki bardak almasını istemişti. Konuşmakta bile zorlanan Bibilli Amca, kimse yokken oğluyla küçük bir sofra kurmuştu. Oğlu bardağı doldurup "Buyur baba" dediğinde, Bibilli Amca bardağı bir dikişte bitirmişti. Sonra derin bir "Oh" çekmiş ve ertesi gün Hakk'ın rahmetine kavuşmuştu. Bibilli Amca, o renkli ve nüktedan kişiliğine uygun bir şekilde, hayatının son anını da bu şekilde geçirmişti.
Böylelikle onun son arzusu yerine gelmişti. Yörenin çok renkli insanı olan Bibilli Amca, geride birçok güzel anı bırakarak aramızdan ayrıldı. Belki de kişiliğine en uygun vedayı bu şekilde yapmak istemişti. Işıklar içinde uyusun.
Yorumlar (1)
Bünyamin Sönmez
9 saat önce / 03.10.2025Rahmetli Durmuş amcayı ben de tanıdım . Kumyer'den Yakaya giderken avlusu olan bir evde otururlardı . Nur içinde yatsın. Demir amca Milas'taki sanayi inşaatını yaparken ben de inşaatta kalıp tahtalarından sökülen çivileri toplardım doğrulturdum tekrar kullanırlardı . sıcaklarda su bidonlarının içine giren serinlerdim. Rahmetli Akın abi tavan tahtasının kalıplarını sökerken tahtalar üzerine düşmüş yaralanmıştı o İnşaat sırasında.
Beğendim 0 | Beğenmedim 0 | Cevapla