Bir Katliamlar Tarihi

Cumhuriyet tarihinin en kanlı katliamı, 10 Ekim 2015’in 9. yıldönümünde, tarihin kronolojisindeki dizilime bakıldığında olup biten hiçbir şeyin bir rastlantı olmadığını, her sonucun bir nedeni olduğunu hatırlayıveriyoruz.

Bir Katliamlar Tarihi

Cumhuriyetin son 60 yıllık yakın tarihi, ne yazık ki bir “katliamlar tarihi”. Ne zaman, halkın içinden çıkan, emekten, demokrasiden, barıştan yana siyaset güçlenip, örgütlü biçimde başını gösterdiyse, devletin yüz yıllık egemenlerinin statükoyu korumak için başvurduğu yöntem her defasında bir seri katliamlar zinciriyle korkuyu egemen kılıp, sistemin vazgeçilmezliğini kitlelerin kafasına işlemek oldu.

Aslında biraz daha geriye doğru gidersek, statükoya karşı çıkan her muhalif sesin yine katliamlarla bastırıldığı bir geçmişin bakiyesi olsa gerek bu: 1920’de Mustafa Suphi ve on beş yoldaşının Karadeniz’de katli, 1938’de Dersim mağaralarını devletin kendi yurttaşlarına mezar ettiği bombalamalar, Ahmet Arif’in “33 kurşun” şiirine de konu olan, 1943’de Van’da hayvan kaçakçılığı yaptığı iddia edilen 33 çobanın bir orgeneralin emriyle kurşuna dizilmesi, 1955’de İstanbul’un yerlisi Rumlara yönelik 6-7 Eylül pogromu sonrasında işlemeyen adalet mekanizması sonraki katliamlar tarihinin de yolunu döşemişti bile.

İşte, cumhuriyetin son 60 yıllık, yakın tarihinin periyodik katliamlar kronolojisi:

1965: Seçimlerde Türkiye İşçi Partisi’nin 15 sosyalist milletvekiliyle meclise girmesi… İzleyen tarihlerde, 1960 anayasasının sağladığı kısmî de olsa demokratikleşmeyle birlikte sınıf sendikacılığının gelişmesi ve sosyalist siyasetin özellikle gençlik içinde yaygınlaşmasının ardından;

  • 1969, 16 Şubat; (Kanlı Pazar) İstanbul Taksim meydanında, ABD 6. Filosunu protesto eden gençlere saldırı: 2 ölü;
  • 1971, 31 Mayıs; Nurhak katliamı, THKO kurucuları Sinan Cemgil ve arkadaşlarının katli: 3 ölü;
  • 1972, 30 Mart; Kızıldere katliamı, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamına karşı çıkan, Mahir Çayan öncülüğündeki THKP-C üyesi gençlerin katli: 13 ölü;
  • 1972, 6 Mayıs; Ankara Ulucanlar cezaevinde, TBMM onayıyla, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamı.
  •  

12 Mart 1971 darbesini izleyen infazlar sonrasında, 1977’ye kadar CHP+MSP ve AP hükümetleri döneminde kayda değer bir operasyon görünmüyor. Ta ki, 5 Haziran 1977 seçimlerinde Bülent Ecevit’in “Karaoğlan” efsanesiyle, tüm örgütlü sol güçlerin desteğini de alarak, mecliste çoğunluğu sağladığı ve kılpayı tek başına iktidarı kaçırdığı seçimlerin ardından:

  • 1977, 1 Mayıs; İstanbul, Taksim meydanında, DİSK’in ve tüm demokrasi güçlerinin yığınsal 1 Mayıs kutlaması sırasında kitlenin üzerine açılan çapraz ateş sonrası: 34 ölü;
  • 1978, 16 Mart; İstanbul, Beyazıt’ta İstanbul Üniversitesi kapısında ilerici-devrimci öğrencilerin üzerine atılan bomba: 7 ölü;
  • 1978, 16 Mayıs; Ankara, Keçiören’de Piyangotepe katliamı, devrimcilerin gittiği kahvenin taranması: 7 ölü;
  • 1978, 8 Ekim; Ankara, Bahçelievler’de TİP üyesi öğrenci gençlerin evlerinde katledilmesi: 7 ölü;
  • 1978, 19-26 Aralık; Kahramanmaraş katliamı, alevilere ait mahallelerde evlerin basılarak basılması, yakılması ve çocuk, kadın, genç yaşlı ayrımı yapılmadan insanların katledilmesi: 105 ölü;
  • 1980, Mayıs ve Temmuz; Çorum katliamı, alevi mahallelerine saldırılar: 57 ölü.
  •  

Ve nihayet 12 Eylül 1980 darbesi: Darbenin meşrulaşması için yeterli gerekçeler oluşmuştu bile çoktan. Ta ki 1989 yerel seçimlerinde Erdal İnönü’lü SHP birinci parti olarak, 6 büyükşehir belediyesini kazanıyor ve SHP+DSP oylarının toplamı %40’a ulaşıyor, ardından yeniden;

  • 1990, 11 Haziran; Şırnak, Güçlükonak’ta Çevrimli katliamı; köy baskınında 27 ölü;
  • 1991, 25 Aralık; İstanbul, Bakırköy’de Çetinkaya mağazasına saldırı: 11 ölü
  • 1992, 26 Haziran; Diyarbakır, Silvan; Yolaç (Susa) köyünde camiye saldırı: 10 ölü;
  • 1993, 24 Mayıs; Bingöl’de ateşkes gündemdeyken, dağıtım iznine çıkan askerlerin yolda durdurularak katledilmesi: 33 ölü;
  • 1993, 2 Temmuz; Sivas’ta Madımak otelinde Aziz Nesin, aydın ve yazarlara saldırı ve otelin yakılması: 35 ölü;
  • 1993, 25 Ekim; Erzurum, Çat’ta Yavi beldesine gelen “jandarma kılığındaki” militanların köy kahvesine ateş açması: 38 ölü;
  • 1995, 12-16 Mart; İstanbul, Gazi mahallesi’nde Alevilerin yaşadığı mahallede, dört kahvehane ve bir pastaneye aynı anda ateş açılması sonrasında yürüyüşe geçen mahallelinin üzerine ateş açılması ve sonrasında çatışmaların Ümraniye ve Ankara’ya sıçraması: 40’a yakın ölü;
  • 1996, 15 Ocak; Şırnak, Güçlükonak; PKK’nın seçim nedeniyle ateşkes ilan etmesine rağmen, önce PKK tarafından yapıldığı iddia edilen, yıllar sonra JİTEM tarafından yapıldığı mahkemeye yansıyan, minibüs içindeki köylülerin yakılması: 11 ölü;
  • 1999, 13 Mart; İstanbul, Göztepe’de Mavi çarşı mağazasında Molotof kokteyli atılması; 13 ölü;
  • 2000, 19 Aralık; 20 ayrı cezaevinde açlık grevlerine devlet güçlerinin “Hayata Dönüş” operasyonu adı altında müdahale etmesi: 32 ölü. 

 

2002’den, 2011’e kadar AKP iktidarının yükseliş döneminde halka dönük bir katliam görünmüyor. Ancak, Suriye’de başlayan iç savaşın hemen ardından;

  • 2011, 28 Aralık; Şırnak, Uludere/Roboski’de sınırda köylülerin bombalanması: 34 ölü;
  • 2012, 6 Eylül; Afyon’da Suriye’ye gönderildiği iddia edilen mühimmatın taşınması sırasında cephanelikte patlama: 25 ölü;
  • 2013, 31 Mayıs; Hatay, Reyhanlı’da Suriye sınırında patlama: 52 ölü.
  •  

1 Haziran 2013’te başlayan Gezi isyanının ardından hızla büyüyüp, birleşerek gelişen toplumsal muhalefetin 10 Ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş’ın ve birleşik sol siyasetin yıldızının parlaması ve rejime alternatif bir siyaset yolunun açılmasının ardından;

  • 2014, 6-7 Ekim; Güneydoğu illerinde, Kuzey Suriye’de İŞİD’le savaşan Kobane halkına lojistik destek için koridor açılması talebiyle gelişen olaylar: 50 ölü;
  • 2015, 5 Haziran; seçime 2 gün kala, HDP’nin Diyarbakır mitinginde patlama: 5 ölü, 400’den fazla yaralı.
  •  

7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin beklenmedik başarısı ve HDP+CHP oylarının %40’a yaklaşması sonrasında;

  • 2015, 20 Temmuz; Urfa, Suruç; Kobane’ye yardım götüren gençlerin ortasında patlayan bir bomba: 34 ölü;
  • 2015, 10 Ekim; Ankara, Ulus’ta Barış mitingi öncesinde Gar önünde patlayan iki canlı bomba: 102 ölü;
  • Sonrasında, yıl sonuna kadar özellikle Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerde devam eden sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar sonrasında, çoğunluğu sivil halktan, 750’den fazla ölü.
  •  

O gün bügündür, rejimin “bekası” şiarı etrafına kenetlenen muktedir güruhu siyaseti kendi belirlediği sınırlar içine, muhalif siyasetin önderlerini de zindanlara hapsederken, ardındaki sermaye desteği de ekonomik olarak palazlanmakla değerlendiriyor bu fırsatı. Cumhuriyet tarihinin en kanlı katliamı, 10 Ekim 2015’in 9. yıldönümünde, tarihin kronolojisindeki dizilime bakıldığında olup biten hiçbir şeyin bir rastlantı olmadığını, her sonucun bir nedeni olduğunu hatırlayıveriyoruz.

 

Not: Bu 60 yıl boyunca, yüzlerce (hatta binlerce) faili meçhul (aslında meşhur) cinayet ve kadınlara yönelik sayısı giderek artan ve katliam boyutuna ulaşan cinayetler bu listeye yansımamıştır... ama unutulmamıştır...

Yazar can çınar

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış