Teke Suyundan Galamış’a
Yeraltının karanlık ve daracık dehlizlerinde bazen derinlere dalarak izini kaybettiren, bazen de aniden ortaya çıkıveren bir doğa harikası ve tüm canlı organizmaların olmazsa olmazı sudan söz etmek istiyorum. Bu arada yıllar önce yaşlı ve bilge kişi suyun akış yönü doğudan batıya doğrudur demişti. Kim bilir belki de doğrudur. Adam tecrübesini konuşturuyor. Bu yarımadanın ucundaki pek çok noktadan denize dökülen, hatta “Kaynarca mevkii”nde denizin içinden kaynayan suları görünce, belki de yaşlı adam doğru söylüyordur dedim kendi kendime.
Bu arada herkesin bildiği bazı gerçekleri dile getirelim. Dünyanın üçte ikisidir su. Canlı vücutlarında da aynı orandadır su, aynı zamanda çözücülüğü ile de meşhurdur. Yer altında salınarak hareketi de ondandır. Çözebildiği ne varsa çözer ve yoluna devam eder gider. Bünyesine kattığı pek çok minerali ile birlikte içime elverişli hale gelir. Bu arada ben sarı su diye bilinen bir su da gördüm. Geçtiği yerlerde kükürt varsa eğer, onu da çözüp yoluna devam eden su sapsarı olarak yeryüzüne çıkıyor. Ancak sadece sulamada kullanılan bu suyu kaplıcalarda da görmek mümkün… Bizler saf suyu yani yağmur suyunu içmeyiz. İçme suyu, içinde barındırdığı mineraller ile değerlenir. Ben yine de hatırlatayım: sudaki bu mineraller sayesinde vücudumuzda hareketler yani giriş ve çıkışlar gerçekleşir. O yüzden saf suyun hiç bir değeri yoktur vücudumuz için. Bu özelliği sayesinde aynı dolaşımını canlı bünyelerde de yapar su. Tüm canlı bünyelere bağırsaklarımızdan girmeden önce besinler suda önce çözündürülür, sonra kana, oradan da hücrelere giriş yaparlar. Keza zararlı maddeler de, suda çözünerek, atılırlar bünyeden. Sık sık su içmemiz ondandır.
Şimdi de suyun yeraltında salına salına aldığı yollara örnek olarak bizim yarımadadaki salınımlarına bakalım. Rahmetli nüfus müdürü Fethi Meltem anılarında söz ederken, bir çobanın hikâyesinden söz ediyordu. Çobanın tekesi, dağ başında bazı zamanlarda ortadan birden kayboluyormuş. Çoban, bu durumu merak etmiş ve bir gün tekesini takip etmiş. Teke bir mağaraya girip orada su içiyormuş. O günden sonra bu mağaranın suyuna “teke suyu” demişler. Bildiğim kadarıyla çok önemli bir su kaynağı, çobanın tekesi sayesinde keşfedilmiş. Bakın şimdi de sizlere ben bu bölgede yüzeye çıkan bu suların halktan öğrendiğim çeşitli adlarını vereyim. Buralarda pınar; olmuş “muar”, hatta daha da kısaltılmış; olmuş “mar”. Söylenmesi iyice kolaylaştırılmış. Mar ile ilgili örnek mi istiyorsunuz o halde buyurun. “Yakamar”... Devam edelim “Marin” (Pınar ini), “Yassımar”, “İncir Marini” gibi... Yine buralarda “Gargıcak” da suyun yerini tarif eden bir tanım… “Doğan” da, bu su tanımlamalarının içine giriyormuş meğer. Yakaköy’ün bir yerinde ve pek çok insanın çocukluk anılarında yeri olan bir su dolu mağara... Özellikle bahara doğru bu doğanın mağarası giderek su ile doluyor ve fazla suyunu kendisi tahliye ediyor. Buralarda duyduğum “Çaylayık” da yine su ile ilgili bir terim. “Marin”, bölgesinde çok güzel bir konfor alanı... Yaz ve kış aynı karar, devamlı akan bir su kaynağı…
Sağdaki: Yakamar'daki çeşme Yazıköy çıkışındaki çeşme'nin de bir benzeri
Bu yarımada su yönünden zengin değil elbette. Belki de bu yüzden bu su kaynakları için pek çok tanımlama söz konusu. Bütün bu su kaynakları ne olursa olsun; içilebilen ve özellikle ziraat da yapılabilen temiz sulardır. Bu arada yerin altındaki suyu ilginç bir yöntemle; “yarma kuyu”lar yaparak, bu kuyulardaki suları çeşmelere aktarmışlar. Ben yarma kuyu işini Yakaköy’de gördüm. Köyde onlarca kuyu kazılmış ve bu kuyular eğimli arazide açıldığı için de dipten yarılıp suyu çeşmelere aktarılmış. Yakaköy’de pek çok evin önünde kuyu mevcut. Gocadağ’dan süzülen sular, kuyularda birikiyor herhalde.
Bu arada Yakaköy’ün mezarlığının kuzeydoğu köşesinde kalan çok eski ve tarihi bir çeşme var. Bu çeşmenin derhal kurtarılması gerekir diye düşünüyorum. Bu çeşmenin aynısı Yakamar’da var. O da artık yok olmak üzere. Çok iyi ustaların elinden çıktığı belli olan bu çeşmeler, tarihe tanıklık etmeleri açısından da korunmayı hak ediyor. Bu arada Sındı köyü deresinde molozların altında kalmış olan ve aynı usta ellerden çıkmış olan çeşme de kurtarılmalıdır. Yarımadamızda kıt kanaat olan içme suyu bu güzel sanat eserlerine ne kadar da uymuş. Bu arada bu çeşmelerin bir örneğini de Belen köyün ortasında gördüm. Adı “Kanlı Çeşme” ve kötü bir hikâyesi var, bu çeşmenin. Bir küçük çocuğun hayatına mal olmuş. Bu arada yine Belenköy’ün batısında “Koca Muar Çeşmesi” de görmeye değer antik bir çeşme.
Solda: Belenköy'deki Kanlı Çeşme ... Sağda: Yazıköy çıkışındaki çeşme
Bilmiyorum nedendir; su denince benim aklıma hemen çeşmeler geliyor ister istemez. Çeşme denince de insanoğlunun yarattığı sanat geliyor elbette. Tam orta yerinde bir taşın ortası oyulmuş ve su bu oyuktan akıyor. Bu taş oyuğun iki tarafında nişler var. Bu nişlerden birine su içmek için bir tas, diğerinde el yıkamak için bir sabun... Ayrıca akan suyun biriktiği bir yalak... Genelde bu yalakların yerinde Anadolu’nun pek çok yerinde lahit kullanılmaktadır. Ben buralarda pek görmedim.
Knidos Antik Kentinde Boylokrates çeşmesi
Şimdi bu çeşmelerin en güzel örneği yine bu yarımadanın ucunda yaratılan bir çeşme örneğinde sergileniyor. Suyun değeri ve anlamı elbette bu çeşmelerde buluyor karşılığını. Bu kent, bu günkü bilgilerimizle yarımadanın Akdeniz tarafından “Galamış suyu” ile Ege tarafından “Mizingit suyu” ile beslenmiş bir medeniyette bu iki suya bağlı olarak doruk noktasına ulaşmıştır. “Boulakrates çeşmesi” de belki de suya verilen değerin ayrıca medeniyetin ancak suyla mümkün olacağını kanıtlarcasına, yüzyıllarca Knidos antik kentinin sembolü olmuş bir medeniyet harikasıdır.
Yorumlar (4)
Tanju Çukadar
6 gün önce / 15.11.2024Kalemine sağlık Hasan Hocam.Bizi aydınlatmaya devam edin.Yöremiz hakkında sizin sayenizde yeni birçok şey öğrendik.Devamını bekliyoruz.Teşekkürler..
Beğendim 0 | Beğenmedim 0 | Cevapla
Aliş
7 gün önce / 14.11.2024Emeğine kalemine sağlık
Beğendim 0 | Beğenmedim 0 | Cevapla
E.Cengiz Yasin
7 gün önce / 14.11.2024Doğudan batıya suyun akması bencede doğru. Şaşal suyunun bir kaç yerde çıkıyor.En son deniz kenarındaki ayağını görmüştüm.
Beğendim 0 | Beğenmedim 0 | Cevapla
Yakup çöpoğlu
8 gün önce / 13.11.2024Hasan Bey çeşmeleri anlatımın ile cankandırmışsın. Kalemine sağlık. Çeşmelerin olduğu yerleri gezmiş gibi olduk.
Beğendim 0 | Beğenmedim 0 | Cevapla