Böyle İklim Kanunu Olmaz Olsun

Ekoloji örgütleri, sunulan İklim Kanunu teklifinin toprağı kazma sesleriyle, dereleri beton duvarlarla, ormanları rant projeleriyle boğmak isteyen büyük şirketler için hazırlandığını belirtirken, Türkiye’deki iklim politikalarının doğayı ve toplumu değil, ticareti korumak üzerine inşa edildiğini vurguluyor.  Yaşam Alanları savunusu ile öne çıkan 92 kurum tarafından change.org’da da imza kampanyası da başlatıldı.

Böyle İklim Kanunu Olmaz Olsun

 

26.02.25 itibarı ile doksandan fazla Yaşam Alanlarını savunan ekoloji örgütü, AKP tarafından Meclis’e sunulan ve bugün Çevre Komisyonu’nda görüşülecek olan İklim Kanunu teklifine ilişkin ortak yazılı açıklama yaptı. Yüze yakın örgütün imzasının yer aldığı açıklamada, kanun teklifinin havayı, toprağı, suyu pazarlık konusu hâline getirdiği anlatılıyor. Teklifin toprağı kazma sesleriyle, dereleri beton duvarlarla, ormanları rant projeleriyle boğmak isteyen büyük şirketler için hazırlandığı belirtilen açıklamada, “Türkiye’deki iklim politikaları doğayı ve toplumu değil, ticareti korumak üzerine inşa edilmekte olduğu ve ticari kaygılarla yürütülen her yasal değişiklik, şirketlerin dereleri kurutmasına, tarım arazilerini yok etmesine; bölgelerin ormansızlaştırılmasına, soluduğumuz havanın kirletilmesine neden olduğu ifade ediliyor. İşçilerin haklarını alamadığı, kadınların kamusal alanlardan uzaklaştırıldığı, çocukların hasta doğduğu, insanların göçe zorlandığı, yaban hayatın yok edildiği vurgulanıyor...

Sermayenin kârını odağını alan bir kanunun gerçek bir İklim Kanunu olmadığı kaydedilen açıklamada, “İklim krizine neden olan tarım, enerji, sanayi ve madencilik politikalarında hiçbir değişiklik getirmeyen, iklim krizinin yol açtığı seller, fırtınalar, yangınlar gibi afetler için hiçbir önlem öngörmeyen, işçilerin haklarını güvence altına almayan, kadınların ve dezavantajlı grupların iklim krizi nedeniyle uğrayabileceği ayrımcılığı gözetmeyen, gençlere güvenceli bir gelecek vadetmeyen ve adalet mekanizmasını halkın talepleri doğrultusunda işletmeyen bir kanun gerçek bir İklim Kanunu değildir. Bizler, nefes alabileceğimiz ormanların, içebileceğimiz berrak suların, sağlıklı ve adil bir dünyanın sorumluluğunu hissediyoruz. İklim Kanunu tasarısı hazırlık sürecine dahil edilmeyen sesimiz, zeytin ağaçlarımızın kökleri kadar güçlü ve Türkiye’nin dört bir yanından yankılanıyor: Doğa satın alınamaz, yaşam bir ticaret meselesi olamaz. Halkın katılımını içermeyen, tamamen şirketlerin çıkarı için hazırlanmış ve iklim adaletini gözetmeyen bir kanun düzenlemesi bizler için meşru olamaz” ifadeleri kullanılıyor...

Yaşam Alanları savunusu ile öne çıkan 92 kurum tarafından change.org’da da imza kampanyası da başlatıldı. Kampanyanın bağlantısı ve basın açıklamasının tam  metni aşağıda yer alıyor:

 https://www.change.org/dogaiciniklimkanunu

Datça'dan Datça Demokrasi Platformu ve Muğla'dan Muğla Çevre Platformu ve çeşitli ilçelerden ekoloji ve kadın örgütlerinin de katıldığı kurumların basın açıklaması şöyle:

92 KURUMDAN ORTAK TALEP: DOĞAYI VE YAŞAM ALANLARIMIZI KORUYAN GERÇEK BİR İKLİM KANUNU İSTİYORUZ!

Türkiye genelinde iklim adaletini savunan 92 kurum, TBMM’ye sunulan ve 26 Şubat 2025 tarihinde Çevre Komisyonu’nda görüşülen İklim Kanunu tasarısına karşı ortak bir imza kampanyası başlattı. Kampanyayı destekleyen kurumlar, mevcut tasarının halkın ve doğanın yararına olmadığını, aksine ticari çıkarları gözettiğini belirterek tasarının geri çekilmesini ve bilimi, iklim adaletini, toplumsal ortak faydayı gözetecek şekilde yeniden yazılmasını talep ediyor.

26 Şubat 2025, İstanbul 

"Ticaret Kanunu Değil, Gerçek Bir İklim Kanunu İstiyoruz!"

Yaşam alanlarını savunan aktivistler ve sivil toplum kuruluşları, yeni İklim Kanunu tasarısının ekosistemleri ve toplumun geleceğini tehdit ettiğini vurguluyor. change.org xxx adresinde başlatılan kampanyanın açıklamasında, yasal düzenlemenin büyük şirketlerin çıkarları doğrultusunda hazırlandığı, ticari kaygılarla yürütülen her yasal değişikliğin, derelerin kurumasına, tarım arazilerinin yok edilmesine, bölgelerin ormansızlaştırılmasına, havanın kirletilmesine neden olduğu vurgulandı.

"Havamız, suyumuz, toprağımız pazarlık konusu olamaz!"


92 kurum, söz konusu yasa tasarısının, iklim krizine neden olan tarım, enerji ve madencilik sektörlerinde mevcut politikaları değiştirmediğini, iklim krizinin yol açtığı afetlere karşı önlemler getirmediğini, ayrıca gençlerin gelecek hakkı, işçi hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve iklim adaleti konularında hiçbir güvence sunmadığını belirtiyor.

Doğayı korumayan, toplumun taleplerini yok sayan bir düzenlemenin meşru kabul edilemeyeceğini belirten aktivistler, "Bizler, nefes alabileceğimiz ormanların, içebileceğimiz berrak suların, sağlıklı ve adil bir dünya sorumluluğunu hissediyoruz. Bu nedenle halkın katılımını içermeyen, tamamen şirketlerin çıkarlarına hizmet eden bir yasa tasarısını kabul etmiyoruz" diyerek tepki gösterdi.

TBMM’ye sunulan İklim Kanunu tasarısıyla ilgili kurumlardan alınan bazı görüşler ise şöyle:

Süheyla Doğan (Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği):

Kazdağları’nın yüzde 79’u metalik madencilik projeleri ile kaplanmış durumda. Böllgemizde; madencilik dışında 5 adet çalışan termik santral olmak üzere çok sayıda enerji projesi, Lapseki Savaştepe otoyolu, Çanakkale köprüsü gibi altyapı projeleri var. Bölgede endüstriyel tarım ve büyükbaş hayvancılık teşvik ediliyor ve ekoturizm adı altında aslında ikinci konut projeleri ile kırsal daha fazla betonlaştırılıyor. Tüm bu projelerin üst ölçekli ve bütüncül bir şekilde planlanmaması bölgemizdeki ekolojik yıkım tehdidini artırdığı gibi arazi kullanım değişikliği ile de iklim krizini besliyor. Dolayısıyla; enerji, madencilik, altyapı, tarım, turizm alanlarındaki mevcut yıkıcı politikalar değiştirilmeden, yalnızca karbon ticaretini önceleyen ve şirketlerin çıkarını koruyan bir iklim kanunu bizim kanunumuz olamaz. Bilim insanlarının görüşleri doğrultusunda, sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla, iklim adaletini önceleyen, şirketleri değil, doğayı ve yoksul halkı gözeten bir gerçek İklim Kanunu istiyoruz.

Kazım Yılmaz (Muğla Çevre Platformu):

Muğla'da eşsiz bir doğal yapıya, biyolojik çeşitliliğe, su varlıklarına ve yaşamsal öneme sahip olan ormanlar, tarım alanları, zeytinlikler, sulak ve denizel alanlar etkisini her geçen gün daha yakıcı bir şekilde yaşamakta olduğumuz iklim krizi ile mücadelede hayati öneme sahip. Aynı zamanda önemli birer karbon yutak alanı olan bu alanlar; termik santraller, madencilik faaliyetleri, aşırı yapılaşma, turizm ve konut projeleri ve endüstriyel tarım nedeniyle ciddi tehdit altında. Bu ekonomik ve ekolojik kriz ortamında acil ihtiyacımız olan gerçek bir İklim Kanunu; doğa korumacı ve ekokırımı suç olarak kabul eden bir yaklaşımı benimseyerek iklim krizinin baş sorumlusu fosil yakıta dayalı enerji üretiminden adil bir çıkış içermelidir. Fakat meclise gelen iklim kanunu teklifi bunun çok uzağındadır; emisyon azaltımını değil, emisyon ticaret sistemi kurmayı amaçlayan, iklimi değil, şirketlerin çıkarını önceleyen bu teklif iklim kanunu değil, ticaret kanunudur. Bu teklif meclis gündeminden geri çekilmeli, bilimsel temele oturan, iklim adaletini sağlayacak bir İklim kanunu demokratik, katılımcı ve şeffaf bir süreçle yeniden hazırlanmalıdır.

Mehmet Dalkanat (Elbistan-Afşin Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu):

Kahramanmaraş’ta 40 yıldır kömürün gölgesinde yaşıyoruz. Bölgemizde tarım ve hayvancılık bitme noktasına geldi. Her gün kirli hava solumaya devam ediyoruz, doktorlar bizi ciğerlerimizden tanıyor artık. Şu anda Afşin-Elbistan’da yıllardır kirlilik saçan A kömürlü termik santraline yeni üniteler yapılması planlanıyor. Bölge halkıyla birlikte bu projeye dava açtık. Daha önce de buraya kurulmak istenen Afşin C termik santrali için dava açmıştık ve bilirkişiler projede kamu yararı görmemişti. İklim krizinin baş nedenlerinden biri olan kömürü hayatımızdan çıkarmadıkça gerçek bir İklim Kanunu’ndan nasıl bahsedebiliriz? Bölgemiz ve tüm Türkiye için yeniden tasarlanmış, ekosistemi ve halk sağlığını koruyan, adında geçtiği gibi gerçekten de iklim krizinin ekolojik ve toplumsal yönlerini önemseyen adil bir Kanun istiyoruz. 

Süleyman Eryılmaz(Ekoloji Birliği):

Bugün Ekoloji Birliği'nin de içerisinde bulunduğu onlarca ekoloji örgütünün yaptığı ortak basın açıklamasında söylendiği gibi: Toprağı kazma sesleriyle, dereleri beton duvarlarla, ormanları rant projeleriyle boğmak isteyen büyük şirketlerin çıkarları için hazırlanmış bu kanun tasarısını hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Kanunun adı İklim Kanunu olmasına rağmen bu kanun sermaye gruplarının yararına yazılmış bir kanundur.  Gerçekte doğayı ve iklimi korumayı değil iklim krizini sermaye adına bir fırsata çevirmeyi hedeflemektedir. Ekoloji Birliği bileşenleri olarak katılımcılık ilkesiyle oluşturulmamış, bilimsel ve sosyolojik gerçeklere dayanarak kamu yararını ve ekolojik sistemi odağına almayan böyle bir kanunu asla kabul etmiyoruz/etmeyeceğiz. Birliğimiz, iklim krizini ortadan kaldırmaya yönelik somut hedefler içeren, toplumsal adaleti ve iklim adaletini önemseyen, kadın haklarını, işçi haklarını ve hayvan haklarını da içerecek gerçek bir İklim Kanununa yönelik çabasına ise devam edecektir.

Kübra Ayçiçek (Çevre Mühendisi):

Meclise sunulan İklim Kanunu tasarısı Türkiye’nin ilk kez bir İklim Kanununa kavuşacak olmasından dolayı olumlu bir gelişme gibi görülse de tasarının içeriği Kanunun amacıyla uyumlu değil. İklim krizi bilindiği gibi, sadece ekosistemin devamlılığını tehdit etmiyor, aynı zamanda ekonomiyi, toplumsal yaşamı ve adalet mekanizmasını da etkiliyor. Bilim ve teknik bizlerde bu krizin gerçekliği hakkında şüphe bırakmazken, bu krizin çözümüne yönelik oluşturulan mekanizmalar ise konuyu tüm yönleriyle ele alan bir ciddiyetten oldukça uzak bir şekilde işletiliyor. Kanun tasarısından anlıyoruz ki bu teklif aslında sera gazı emisyonlarının ticaretini düzenliyor, kirlilik alınıp satılabilen bir meta gibi gibi düşünülüyor. Örneğin, bu emisyonların ana kaynağı olan kömürün yerini ne zaman, neye, nasıl bırakacağı taslakta belirsiz. Öte yandan, Türkiye’nin emisyonlarını artıracak kömür projeleri ise hâlâ tasarlanmaya devam ediliyor. Bugün, Aliağa’dan, Afşin-Elbistan’dan, Kazdağları’ndan, Muğla’dan ise “kömürle yaşayamıyoruz” diyen halkın sesi yükseliyor. Baştan aşağı tüm sistemleriyle adil bir dönüşüm gerektiren bu süreç, yalnızca şirketlerin çıkarlarına odaklanırken, toplumsal faydanın, işçi ve kadın haklarının ve doğanın bütüncül olarak korunmasına yönelik politikalar barındırmıyor. Bilim ve tekniğin halkın ve tüm canlıların yararına kullanılması bir politikadır. Bu bakış açısından uzaklaşarak yapılan yasal düzenlemelerin hiçbirinin sivil toplum ve bilim insanları açısından bir tutarlılığı yoktur. 

İmzacı Kurumlar ise şöyle sıralanıyor:

1

2017 Bodrum Yurttaş İnisiyatifi

2

29 Ekim Kadınları Derneği Kuşadası Şubesi

3

Anadolu Müzik Kültürleri Derneği

4

Altınoluk Kadın Dayanışması

5

Antalya Gıda Topluluğu

6

Ata Tohum Takas Derneği

7

Ayvalık Kadın İnsiyatifi

8

Ayvalık Koruma Girişimi

9

Ayvalık Tabiat Derneği

10

Ayvalık Tabiat Platformu

11

Bakırtepe Çevre Platformu

12

Balıkesir Çevre Platformu

13

Bergama Çevre Platformu

14

Bodrum Çevre ve Ekoloji Platformu

15

Bodrum Kadın Dayanışma Derneği

16

Burak Özgüner Hayvan Hakları Çalışma Merkezi

17

Burhaniye Çevre Platformu

18

Büyük Menderes İnisiyatifi

19

Çanakkale Çevre ve Doğa Dernekleri Federasyonu

20

Çeşme Yarımada Çevre Derneği

21

Dalyan Turizm, Kültür ve Çevre Koruma Derneği

22

Datça Çevre ve Turizm Derneği

23

Datça Demokrasi Platformu

24

Deniz Yıldızı Kadın Dayanışma Derneği

25

Didim Çevre Platformu

26

Doğa Derneği

27

Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER)

28

Doğanın Çocukları

29

Dünya Mirası Adalar

30

Edremit Çevre Sağlığı Doğayı Koruma Sosyal Yardımlaşma Derneği

31

Ege Çevre ve Kültür Derneği

32

Ege Çevre ve Kültür Platformu

33

Ekoloji Birliği

34

Ekoloji Birliği Kadın Meclisi

35

Ekoloji Politik

36

Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği

37

Elbistan-Afşin Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu

38

Emekli Meclisleri Sendikası Çanakkale Şubesi

39

Erciş Süphan Dağcılık, Doğa ve Ekoloji Derneği

40

Eskişehir Okulu Dayanışma ve Araştırma Derneği

41

Gaziantep Özgür Düşünce Derneği

42

Gökçeyazı Türkmen Dağı Çevre Koruma ve Dayanışma Derneği

43

Gökova Ekolojik Yaşam Derneği

44

Güney Marmara Dayanışması

45

Güzelbahçe Çevre ve Kültür Derneği

46

Güllük Körfezi Koruma Platformu

47

Gülpınar Sürdülebilir Yaşam Derneği

48

Hewsel Koruma Platformu

49

İklim Adaleti Koalisyonu

50

İklim Öncüleri

51

İkizdere Çevre Derneği

52

İzmir Yeşil Gelecek Derneği

53

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği

54

Kazdağları Ekoloji Platformu

55

Kazdağları Kardeşliği

56

Kazdağlı Kadınlar

57

Kazma Bırak Kampanyası

58

Kent Politikaları Derneği

59

Kırşehir Maden Karşıtı Kadınlar

60

Kocaeli Sürdürülebilir Çevre ve Canlı Hayatı Koruma Derneği

61

Körfez Bağımsız Kadın Dayanışması

62

Körfez Gezgin Kadınlar

63

Köyceğiz Canları Yeryüzüne Adalet Derneği

64

Kuşadası Caferli Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği

65

Kuşadası Çevre Platformu

66

Kuşadası Kadın Platformu

67

Kuşadası Kent Dayanışması

68

Kuşadası Veli Der

69

Malatya Çevre Platformu

70

Marmara Ereğlisi Çevre Gönüllüleri

71

Mezopotamya Ekoloji Hareketi

72

Muğla Çevre Platformu

73

Muğla Su İnisiyatifi

74

Munzur Koruma Kurulu

75

ODTÜ BİZ

76

Öğrenci Veli Derneği

77

Sandras'ı Koruma Platformu

78

Sınır Tanımayan Çocuklar

79

Sinop Çevre Dostları Derneği

80

Sinop Nükleer Karşıtı Platform

81

Söke Çevre Platformu

82

Şanlıurfa Ekoloji İnisiyatifi

83

Tüketiciyi Koruma Derneği

84

Türkiye Tanıtım Araştırma Demokrasi ve Laik Oluşum Vakfı

85

Validebağ Savunması

86

Van Çevre ve Tarihi Eserleri Koruma Araştırma ve Geliştirme Derneği

87

Van Ekoloji Derneği

88

Yaşam Bellek Özgürlük Derneği

89

Yeni Foça Forum

90

Yeryüzü Ekoloji Kolektifi

91

Yeryüzü Derneği

92

Zilan Ekoloji Platformu

 

 

 

 

Haber ibo.a.bo

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış