Datça’da Bir Şair, Dede Rıfkı: Hem de bir Kuvayı Milliyeci…

Datça ilçesine mal olmuş böyle önemli bir kişilik, ne yazık ki Datça halkı ile bir türlü uyuşamayınca bir bağ evinde yalnızca yaşamayı tercih etmiş. Çok ilerlemiş yaşına rağmen, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın geri cephelerinde çalışmış bir yiğit insan... Toprağı bol olsun. Mezarı var mı bilmiyorum; ama ne yazık ki, Datça’nın belleğinden silinip gittiğini biliyorum. Bizler geçmişte yaşamış değerlerimize sahip çıkamıyorsak eğer, geleceğimizi nasıl oluştururuz bilemiyorum. Bu kişi bir şair; bu kişi ilerlemiş yaşına rağmen bir Kuvayı Milliyeci... Bu kişi, savaşlara katılmış ve vatanı uğruna çarpışmış ve bunun karşılığında İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiş bir kahraman... Durmamış, dinlenmemiş; bazen cephede, çoğu zaman da cephe gerisinin her noktasında bulunmuş bir tarihi şahsiyet… Dilerim bu tarihi şahsiyetin bu şair yönünü en kısa zamanda ele alacak bir uzman çıkar da, bu tarihi kişilik layık olduğu değeri geç de olsa bulur.

Datça’da Bir Şair, Dede Rıfkı: Hem de bir Kuvayı Milliyeci…

Prof. Dr. Namık Açıkgöz, “Datça Mezar Taşları ve Kitabeleri” adlı Balıkaşıran yayınlarından basılmış eserinde, mezar taşları ve kitabeler incelemesinin sonuç bölümünde; Datça’da Rıfkı mahlaslı bir şairden söz ediyor. Şiirlerinde aruz veznini kullanan bu şairin hakkında herhangi bir bilginin de olmadığını söylüyor. Ama en azından hem mahlas kullanan ve hem de aruz vezni ile şiir yazan bu kişinin ortaya çıkarılmasından dolayı memnunluk duyduğunu da eklemiş yazısında. Ben de Fethi Meltem’in basılmış, ama dağıtıma girmemiş anılarında Dede Rıfkı ile bazı bölümleri okumuştum.

Prof. Dr. Namık Açıkgöz’ün araştırmalarına göre yöremizde özellikle önemli kişilere ait mezar taşlarına da metinler yazan bu kişi, benim emekli nüfus müdürü Fethi Meltem’in anılarında okuduğum Dede Rıfkı olabilir miydi acaba? Kendi kendime buradan yola çıkarak biraz daha konuyu derinlemesine incelediğimde, edindiğim kanaat, her iki dokümanda da sözü edilen şahıs oydu. Fethi Meltem’in notlarındaki Dede Rıfkı da bir şairdi ve bazı örnek şiirlerini anılarına aktarmıştı Fethi Meltem.

Datça’nın ilk nüfus müdürlerinden olan Fethi Meltem; basılmış, fakat dağıtıma girmemiş anılarında bu şairden uzun uzun söz ediyor ve gerçekten ondan etkilendiğini de gizlemiyor. Kaldı ki, o Fethi Meltem’in anılarına göre; bir Bektaşi tekkesinde yetişmiş bir kişilikti. Duruşu, oturuşu, hatta tüm davranışlarında bu bilgelik kendini belli ediyordu. Farklıydı, biraz aykırıydı; Datça’nın bilinen insan tiplerinden değildi o. Fethi Meltem, notlarına koyduğu başlıkta şöyle demiş: “Datça’da yaşamış benim için değerli kişiler”. Bu başlığın altına da ilk olarak bu ismi yazmış. Fethi Meltem, memurluğu sürecinde pek çok insanla haşır neşir olmuştur elbette. Hele hele yaptığı görev nedeniyle bu insanları sorgulamak ve nüfus kütüklerini düzgün tutmak zorunluluğu da olunca...

İşte o yıllarda gayet sakin ve sessiz olan Datça’nın bildik aşina insanlarının uğradığı Fethi Bey’in bürosuna yeni bir vatandaş da gelip gitmeye başlamıştır. Özellikle gelmeden önce kahveleri söyler, paralarını da peşin ödeyip, öylece gelip otururmuş Fethi Bey’in masasına. Bu gelip gitmeler sonucu bu kişi, Fethi Meltem üzerinde derin izler bırakmış. Konuşmalarındaki üslup ve tarz ile din konusundaki derin bilgisi onu etkilemiş. Pek kahvehanelere uğramayan, uğradığında da kahve duvarına yazdığı veciz sözlerden asan ve oyunu da hiç sevmeyen hatta boş konuşmadan da hoşlanmayan bir kimlikti O. Adı da Dede Rıfkı idi.

Toplumdan mümkün olduğunca uzak durmayı yeğleyen bu kişi; Datça’ya kızı nedeni ile gelmiş. Reşadiye yakınlarında bir bağ evine yerleşmiş. Aslen Bodrum doğumlu olan ve oraya tayin nedeni ile gelmiş bir subay babanın oğlu olan Dede Rıfkı’nın kızı, sonradan Datça’ya yerleşen bir erkekle evleniyor ve damadı ölünce de Dede Rıfkı, kızının ve torunlarının yanına gelip yerleşiyor. Dede Rıfkı, Bodrum’da Bektaşi tekkesine devam etmiş ve orada iyi bir eğitim görmüş. Aslında Dede Rıfkı’nın babası bir subay ve tayin sonucu Ankara’dan Bodrum’a gelmişler. Oraya yerleşmişler. Halk arasında “93 harbi” olarak bilinen savaşa Bodrum Bektaşi tekkesi ile birlikte katılmış. (1877-78 Osmanlı -Rus Savaşı) Savaştan sonra gümrük memuru olmuş ve İzmir ile Midilli’de görev yapmış. Sonra da Bodrum’a ailesinin yanına dönmüş ve orada Bodrumlu bir hanımla evlenmiş. Kızını da Bodrum’lu, ama sonradan Datça’ya yerleşen Hacı Mustafa oğlu Mehmet Efendi ile evlendirmiş.

Kendisi emekli olduktan sonra Muğla’da oluşturulan Menteşeliler Kuvayı Milliye teşkilatının kuruluşunda görev almış. Bu konuda Yrd. Doç. Dr. Mehmet Çanlı ve Ünal Türkeş’in “Datça (Reşadiye) Kuvayı Milliyesi” (Atatürk Araştırma Merkezi yayınları) adlı kitabında Dede Rıfkı adı Marmaris şubesinin örgütlenme listesinin 7 kişilik yönetim kurulunda iki numarada yazılıdır. Ayrıca heyeti temsilen seçilen iki kişiden biridir. Hatta oğlu Fuat beyle birlikte Denizli’de cephe gerisinde hizmet vermiştir. İşte savaş bittikten sonra da Dede Rıfkı, önce Marmaris’e geliyor ve sonra da damadı ölünce kızının yanına Datça’ya yerleşiyor.

Fethi Meltem, Dede Rıfkı ismiyle 1932 yılında kahveye asılan bir yazı üzerine merak edip bu yazının sahibini ararken ilk kez karşılaşıyor. Kahvede bir kağıt parçasına yazılıp asılan bu cümle aruz vezni ile yazılmış, ama sanki bir bilmece gibi... Bu yazıyı kim okursa okusun, yazanı merak ettirecek kadar ilginç... İfade şöyle; “Rüzgara karşı işerken yakalandı pezevenk”… Okuyan için ne demek bu; dedirtecek cinsten bir dize… Gerçi rüzgâra karşı yapılan bu eylem her toplumda bir veciz söze dönüşmüş olabilir. İşte Fethi Meltem’i meraklandıran bu sözden sonra Dede Rıfkı ile arkadaşlıkları başlıyor. Dede Rıfkı, o günlerde 75’li yaşlarına gelmiş. Kendisi beyaz şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiş bir kahraman. Bir gün kendi ölüm ilanını Fethi Meltem’e yazdırıp Muğla’da bir yerel gazetede yayınlatınca, oğlu İzmir’den duyup, babasını aramaya geliyor. O da Nisan şakasıydı deyip geçiştiriyor. Oysa aylardan Nisan bile değilken... Dede Rıfkı, oğlu ile haberleşmenin yolunu bir şekilde bulmuş bile.

Datça ilçesine mal olmuş böyle önemli bir kişilik, ne yazık ki Datça halkı ile bir türlü uyuşamayınca bir bağ evinde yalnız yaşamayı tercih etmiş. Çok ilerlemiş yaşına rağmen, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın geri cephelerinde çalışmış bir yiğit insan... Toprağı bol olsun. Mezarı var mı bilmiyorum; ama ne yazık ki, Datça’nın belleğinden silinip gittiğini biliyorum. Bizler geçmişte yaşamış değerlerimize sahip çıkamıyorsak eğer, geleceğimizi nasıl oluştururuz bilemiyorum. Bu kişi bir şair; bu kişi ilerlemiş yaşına rağmen bir Kuvayı Milliyeci... Bu kişi, savaşlara katılmış ve vatanı uğruna çarpışmış ve bunun karşılığında İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiş bir kahraman... Durmamış, dinlenmemiş; bazen cephede, çoğu zaman da cephe gerisinin her noktasında bulunmuş bir tarihi şahsiyet… Dilerim bu tarihi şahsiyetin bu şair yönünü en kısa zamanda ele alacak bir uzman çıkar da, bu tarihi kişilik layık olduğu değeri geç de olsa bulur.


Kapak fotoğrafı: Datça'nın ilk Nüfus Müdürü Fethi Meltem'e aittir...

Yazar hasan doğan

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış