Drama Köprüsünden Avrajı Bağına

1934 Soyadı kanununda aidiyetini unutmadan aldığı bu namının karşılığını misli misli ödeyen bir tarihi şahsiyetti; bu kez konumuz. Yaşar bu topraklara henüz ilk çocuğu ve eşi ile birlikte bin bir zahmete katlanarak geldi. Zanaatkardı ve sanatını konuşturdu. Bu topraklarda kalaycılık zanaatını icra eden yoktu. O ekmeğini sanatını konuşturarak yedi. Yeni çocuklar doğdu. ilk eşini kaybettikten sonra da ikinci eşi Fatma’dan da çocukları oldu. Yaşar işlerini düzgün yaptı çevrede nam saldı. Kimse ile takışmadı, kimsenin malına yan gözle bakmadı. Çocuklarını da aynı disiplin içinde büyüttü. Yaşar ile ilgili Muğla ili dahil tüm çevrede hiç bir olumsuz dedikodu duyulmadı. Sonraki kuşaklar da, babalarına ve dedelerine saygı gereği onun kemiklerini sızlatmadılar. Kalaycı Yaşar bu gün Karya yöresinin başkenti Muğla’da ebedi uykusunda uyurken, en başta kendisi olmak üzere hayattan kopup giden nesiller için rahmet dileriz...

Drama Köprüsünden Avrajı Bağına

YEŞİLİN SARIYA DÖNDÜĞÜ MEVSİMDE AMANSIZ BİR FIRTINAYA TUTULDUK
KUDURDU EVREN, ÇÖKTÜ ÜSTÜMÜZE, KIRILIP DÜŞTÜK GÖVDESİNDEN ÇINARIN
Mehmet Kazım Ablak

Balkan savaşları sonucunda Osmanlı, Balkanlar’da neyi varsa hepsini kaybetti. Osmanlının hakimiyeti altında yaşayan çeşitli uluslar,  bağımsızlıklarını kazandı. Savaşın sonuçları oralarda yaşayan bir avuç Türk ailesini topraklarından etti. Karşılıklı mübadele antlaşmaları ile tekrar "anayurtları"na dönüş yapmak zorunda kaldılar. Çok büyük çilelerle bu dönüşler gerçekleşti. Aç ve susuz günlerce süren yolculuklar sonucu,  dayanabilenler Anadolu’ya geldi. Reşadiye Yarımadasının Betçe tarafında yaşayan Drama ailesi bu acı hatıraları yaşayan ailelerden biriydi. Bu uzun yolculuğu gerçekleştiren ailenin büyükleri, bu gün artık yaşamıyor. Keşke  bu çileli yolculukta 8 yaşlarında olan "Kalaycıoğlu" lakabı ile bilinen Kalaycı Yaşar’ın oğlu Mehmet Drama’yı dinleyebilseydik diyorum. Aile Kumyer Mahallesinde ve daha önceleri bir Rum vatandaşa  ait olan bahçe ve bina (Avrajı bağı) bu mübadil aileye verildiğini duymuştum. Şu anda benim muhatap olduğum, üçüncü nesilden kişiler. Buraya gelen ilk nesilden Kalaycı Yaşar tahminen 1950 yıllarında ölmüş. Kalaycı Yaşar, bu topraklara geldikten sonra, bu yolculuğu birlikte yaptığı eşini beşinci çocuğunu yaptıktan sonra kaybetmiş. Günümüzde Betçe yöresinde kalan yani şimdi buralarda yaşayan neslin babaları Kalaycının ilk eşinden doğan bir numaralı çocuğu Mehmet’tir. Mehmet’in bu uzun yolculuğun İstanbul ayağında, Çatalca’da doğduğunu oğlu Eyüp’ten öğreniyorum. Ancak İstanbul onlara çok kalabalık geliyor ve devletin gösterdiği Muğla ya da Konya tercihinden, Muğla’yı kabul ediyorlar. Kalaycı Yaşar oğlu Mehmet ve eşi ile yollarına devam ediyorlar. Devlet onlara Reşadiye Yarımadasının batı yakasında işlemeleri için toprak tahsis ediyor. Ancak Yaşar toprakla uğraşmasını bilmiyor. Aslında o bir esnaf. Hem de çok iyi yetişmiş bir esnaf. Bu yörede bir boşluğu dolduruyor. Yaşar’ın buralara geldiği yıllarda da Betçe tarafı, kendi üreten ve ürettiğini tüketen kendinde yoksa komşusu ile takas yapan dolayısı ile para dolaşımının söz konusu olmadığı bir yerdir. Buna karşılık mal mübadelesi ile insanlar yaşamlarını sürdürmektedir. Bu arada bir hatırayı buraya nakledeyim: Kalaycı Yaşar’ın Yazı köyde bir kazanı bir mut arpaya kalayladığını duydum. Bir mut 20 dolu yapar. Bir dolu arpa da 4 kilo çektiğine göre, toplam 80 kilo arpaya bir kazanın kalayı denk geliyor.

“BENİM KARAMAN BİRDE KATİP OLACAK BABASININ HALİNİ HATIRINI SORMAZ AT ELİNDEN KİTABI”

Bu sözler Kalaycı Yaşar’a aittir. Yaşar her gün ekmek davası için evinden çıkıp civar köylerde kalay işleri için gitmektedir. Akşam evine döndüğünde ise bütün çocukları sıraya girerek babalarını selamlarlar ve elini öperlermiş. Anlatılana göre Kemal adlı ve ikinci eşinden olan oğlu, öğretmeni ağır ev ödevi verince, ödev yapmaktan babasının eve geldiğini fark edememiş. Bunun üzerine babası, oğlu Kemal’e esmer olduğu içinde Karaman lakabını kendisi kullanarak biraz da sitemkâr bir şekilde bu sözleri söylemiş. 

Drama Köprüsünden Avrajı Bağına

Solda: Drama’dan Betçe Kumyer Avrajı bağına mübadil olarak gelen Yaşar Drama 
Ortada: Yaşar Drama’nın ilk eşi Ayşe’den (Ölümü 1927) Doğan beş çocuğundan ilki Mehmet Rüstem Drama  eşi Emine ile  ve sağda: Babası Yaşar Drama ile gelen Mehmet Rüstem Drama. Ailenin ilk evladıdır.  

DRAMALI YAŞAR YA DA YAŞAR USTA

“EKEYİM AVRAJI BAĞINA BOSTAN YESİN BURADAN FAKİR FUKARA”

Avrajı bağı bu toprakları terk eden bir Rum’a aittir. Çok verimlidir. Her türlü sebzenin hatta ekinin yeşerdiği mümbit bir alandır. Kalaycı Yaşar bu sözleri duydukça yukarıdaki sözleri sarf edermiş

“ALAYIM KAZMAYI KÜREĞİ ELİME KAZAYIM GELEYİM BU MANTARLARI”

Mantara karşı önceden soğuk duran Yaşar eşinin ısrarları ile kavurmasını yedikten sonra yukarıdaki sözleri sarfetmiş...

Dramalı Yaşar ustanın Betçe’ye 1928 yılında geldiğini öğreniyorum. Torunu Eyüp kardeşimin ifadesine göre babası Mehmet daha 8 yaşında imiş bu topraklara geldiklerinde. Yaşar Drama Kumyer Avrajı bağındaki bugün hala ayakta olan eve yerleşirler. Yaşar Drama geldiği topraklardan getirdiği ustalığını burada da sürdürme kararında olduğundan dolayı kısa zamanda bölgeyi eşeği ile dolaşmaya başlar. Bölgedeki bütün kapları tek tek toplayıp kalaylamaya başlar. Yarımadada dolaşmadık yer bırakmaz. Zamanla ilk eşinden ve sonraki eşinden doğan onun üzerindeki çocuklarını aç ve açıkta bırakmamış ve onları çocuk yaştan itibaren belli bir disiplin içinde yetiştirmiştir. Bu mübadil ailenin onca çocuğuna rağmen bölge halkı ile hiç adli olay yaşanmamış ,aksine Yaşar usta ailesi yerli halkla kaynaşmış düğünlerinde birlikte olmuşlar, cenazelerini beraber kaldırmışlar. Yöremizde Kalaycı Yaşar ve ailesi için her insan olumlu görüş bildirirken bu ailenin her bireyinin çok çalışkan olduğu görüşünü benimsiyor. Bütün bunlara rağmen ailenin geçmişinde çiftçilik yoktur aksine sanatkarlık söz konusu olduğundan dolayı ailenin sonraki bireyleri geçimlerini Muğla’da aramış ve orada bir mahalle oluşturmuşlardır.

OMARİS HASAN’I VE KIZI EMİNE

Yaka köyü Kumyer mahallesinde Omar Reis Hasan amcanın (Omaris Hasan’ı derler) kızı ve Kalaycıoğlu Mehmet’in eşi Emine teyze ile iki oğlunu çok yakından tanıdım. Oğullardan diğer ikisi Tahsin ve Ömer, hayatlarını başka bir kentte sürdürürlerken,(Tahsin ve Ömer Milas’ta hayatlarını sürdürmektedirler.) Eyüp Avrajı bağındaki evlerinde annesi ile hayatını devam ettirdi. Yakın zamanda anneyi kaybettik. Diğer oğlu Cahit evli ve esnaflığı tercih etmiş ve arabası ile ekmeğini Palamut Bükü’nde kazanıyor. Kızlarından birisi Datça’da evli iken diğeri ise Palamut Bükünde evlidir. Yaşı gereği Kalaycıoğlu Mehmet amca bayram namazlarında en ön sırada olurdu. Bu yüzden de benim beynime iyice kazınmıştı. Oldukça esmer ve uzun boylu zayıf ve de bayramlaşmada yaşça en büyük olduğu için ilk sırada olmasına rağmen oldukça da dinç olduğunu gözlüyordum. Mehmet amca yıllarca Zeytin yağı işliğinde güç koşullar altında çalışmış. Ekmeğini oradan kazanmış. Kalaycıoğlu’nun çalıştığı yıllarda zeytinyağı işlikleri tamamen insan gücü ile çalışmaktadır. Nedense Kalaycıoğlu Mehmet amca babasının mesleğini yürütmemiş. Bu arada devletin aileye verdiği arazilere de ekmiş ve biçmiş. Eşi Emine teyzeyi kaçırarak evlenmiş. Bu ailenin dört erkek iki kız çocukları hayatta. Büyük Ailede Mehmet amcanın kardeşi Mustafa, Muğla’ya göçmesine rağmen baba mesleğini sürdürdüğü ve zaman zaman bu bölgeye gelip kalay yaptığı söyleniyor. Birde oğullardan Akif’in de Zeytincik’ten bir kızla evlendiği ve oraya yerleştiği, ayrıca orada kolaycılık yaptığı söyleniyor.

KUMYER MAHALLESİ VE KALESİ

Yaka köyün Kumyer mahallesi, köyün güney düzlüklerine kurulmuş tarihi de çok eskilere giden bir yerleşim. Özellikle Rum nüfusunun bu düzlüklerde ve uzun kuyu taraflarında yaşadığını, burada yaşamış büyüklerimizden hep duyardık. Yer ve mevki isimlerinden günümüze kadar gelebilmiş bazılarını ben hatırlıyorum. Örneğin Gulli’nin irmesi, Avrajı bağı ve Vasili’nin fırını vs. Ayrıca Kumyer’in biraz güneyinde Yakapınar mevkisinde bahçe yapımına uygun su kaynakları ile oldukça verimli arazileri söz konusudur. Batı yakasında da Kumyer kalesi konumu ile antik bir yerleşime işaret etmektedir. Bazı kaynaklar bu yörenin Knidos Antik Kentinden önce kurulmuş bir antik yerleşim olduğundan söz ediyorlar. Kumyer civarında pek çok kilise şapel gibi mabetlerin varlığı buranın önemine işaret ediyor. Bu bölgede yıllarca Rum nüfusu ile beraber huzur içinde  yaşanmıştır. Kurtuluş savaşı sonlarında Rumlar İzmir’in "kurtuluş"u sonrası yayılan dedikodular sonucu "bir gece vakti" bu toprakları terk edip civar adalara göçmüşlerdir. Daha sonraları da mübadele ile Balkanlardan bize gelenler olmuş. Bunlar Arnavutlar başta olmak üzere Boşnaklar ve Türkler (Balkanlardaki Müslüman Azınlıklar) ülkemizin belirli yerlerine yerleştirilmişler. Yarımadanın payına düşen de Drama’dan gelen ailedir.

DRAMA KÖPRÜSÜ DARDIR GEÇİLMEZ / SOĞUKTUR SULARI BİR TAS İÇİLMEZ

Drama, Serez ile birlikte Yunanistan’ın kuzeyinde küçük bir kasaba. Tahminen 70-80 bin nüfuslu bir yer. Özellikle köprüsü ve o köprünün konu edildiği türküsü ile anılıyor. Ancak türküde bir Debreli Hasan var ki, Balkanlar’da merkezi otoritesini kaybetmiş olan Osmanlı’nın tamamen otoriteyi yerel ağalara kaptırdığı yıllarda ortaya çıkmış bir figürdür. Bu ağalar da halkı ezdikçe ezmiş canlarından bezdirmiş. İşte böyle ortamlarda "yiğit birileri", eline martinini alarak dağlara çıkmıştır. Onlardan birisi olan Debreli Hasan zenginden almış fakirlere dağıtmış, hatta Drama köprüsünü de zenginlerden aldığı paralarla onun yaptırdığı bile söylenir. Türkü gerçekten çok geniş yankı bulmuş ve zamanın bütün sanatçıları bu türküyü repertuarlarına almışlardır. Birde Mustafa Kemal Atatürk’ün babası Ali Rıza efendi de Debre sancağının Kocacık nahiyesi doğumludur. Keza Serez ise bir başka tarihi kişilikle anılır: Şeyh Bedrettin namı ile anılan ve bilinen Mahmut'un idam edildiği yerdir. Şeyh Bedrettin, çağının çok ilerisinde kendisini yetiştirmiş ve bir dönem Kazaskerliğe kadar yükselmiş ardında pek çok eser bırakmış bir tarihi kimlik. Serez çarşısı işte bu meşhur Kazaskerin Osmanlı padişahı Sultan Mehmet Çelebi tarafından asıldığı yerdir. Serez kasabası Drama’ya 70 km mesafededir. İlginçtir bizim sözünü ettiğimiz Dramalı ailesi bu halk kahramanlarının filizlenip yeşerdiği topraklardan kalkıp, Anadolu’da bir başka halk kahramanlarının yaşadığı topraklara doğru göç etmiş. Onlardan en ünlüsü Çakırcalı Mehmet, bu göç edilen toprakların halk kahramanıdır. Ödemiş’ten Muğla’ya kadar olan bölgenin dağlarında at koşturmuş fakirin kimsesizin yardımına koşmuş zamanın beylerine kök söktürmüş bir "yiğit". O da Debreli Hasan gibi Aydın Nazilli’de Arpaz Beyleri ile masaya oturmuş ve halkın yararı için bir köprü yapımı mücadelesine girişmiştir. Kendisi yüzlerce altın bağışlama sözüne karşın Arpaz Beyi sözünde durmamış, onu ciddiye almamış bile... Efe de sözünde durmayan Beyi cezalandırmış, konağına baskın yapıp Beyi dağa kaldırmıştır. İki kahraman da 19. yy sonlarında doğmuşlar ve 20. yy  başlarında tarih sahnesinden silinmişlerdir. Bu süreçler de "geç ulus devletler"in ortaya çıktıkları tarihlerdir.

Drama Köprüsünden Avrajı Bağına

Solda: Yaşar Drama’nın ilk eşi Ayşe’nin Cumalı mezarlığındaki kabri başında torunları Eyüp Drama ve Cahit Drama ile...   Ortada: Mehmet Rüstem Drama eşi OMAR Reis kızı Emine Drama...    Sağda: Yaşar Drama’nın ikinci eşi Kara Mustafa kızı ve Çakır Gözlü Gülsüm’ün ablası Fatma. Fatma Yaşar Drama'ya 6 çocuk doğurmuştur.

“ELİNE ALIR NALINİ / GELİR SALINİ SALINİ / AVRADINI KESTİĞİMİN GARİSİ / NİYE GİTTİN TÜTÜNE

Kalaycı Yaşar bir gün yorgun argın iş dönüşü evde hanımı görmeyince, öfke ile Halveci başına gelip yönünü de Palamut Büküne çevirmiş. Hayli öfkeli biçimde de ikinci eşi Fatma’ya yukarıdaki sitemkâr sözleri söylemiş. Ne yapsın eşi, bir sürü çocuk evde ekmek bekliyor, O da tütünde çalışarak evine zeytinyağı getirecek. Ama Kalaycı da bütün gün Yarımada köylerinde kalay yapmış ve çok yorgun aynı zamanda aç. 

Bir küçük ayrıntı ile aile ile ilgili bilgilere devam etmek istiyorum. O da şu;:
Aile önce yanlışlıkla Mesudiye köyünde istihdam edilir. Bu aileden önce Kumyer Avrajı bağına Tulumcu lakaplı yine Drama’dan gelen aile yerleştirilir. Hatta bu kişi köydeki bazı düğünlerde tulum da çalmıştır. Daha sonraları yapılan yanlışlık anlaşılmış ve Kalaycı Yaşar ile Tulumcu ailesi yer değiştirmişler. Kalaycı Yaşar oğlu Mehmet ile geldiği bu topraklarda ilk eşinden 4 çocuğu daha dünyaya gelir. Sonra bu eş ölür, Cumalı köyü mezarlığına defnedilir. Beş çocuğu ile ortada kalan Kalaycı Yaşar bu kez Yaka Köyü Kapız semtinde kahvecilik yapan Kara Mustafa’nın büyük kızı Fatma ile evlenir. İkinci evliliğinden de 6 çocukları olur. Kalaycı Yaşar’ın iki eşinden toplam 11 çocuk dünyaya gelmiş, oldukça kalabalık olan aile ilk oğul Mehmet ve ailesi dışında zamanla Muğla ili Saburhane semtinde toplanmışlardır.

KALAYCI YAŞAR SONRA YAŞAR DRAMA

1934 Soyadı kanununda aidiyetini unutmadan aldığı bu namının karşılığını misli misli ödeyen bir tarihi şahsiyetti; bu kez konumuz. Yaşar bu topraklara henüz ilk çocuğu ve eşi ile birlikte bin bir zahmete katlanarak geldi. Zanaatkardı ve sanatını konuşturdu. Bu topraklarda kalaycılık zanaatını icra eden yoktu. O ekmeğini sanatını konuşturarak yedi. Yeni çocuklar doğdu.  ilk eşini kaybettikten sonra da ikinci eşi Fatma’dan da çocukları oldu. Yaşar işlerini düzgün yaptı çevrede nam saldı. Kimse ile takışmadı, kimsenin malına yan gözle bakmadı. Çocuklarını da aynı disiplin içinde büyüttü. Yaşar ile ilgili Muğla ili dahil tüm çevrede hiç bir olumsuz dedikodu duyulmadı. Sonraki kuşaklar da, babalarına ve dedelerine saygı gereği onun kemiklerini sızlatmadılar. Kalaycı Yaşar bu gün Karya yöresinin başkenti Muğla’da ebedi uykusunda uyurken, en başta kendisi olmak üzere hayattan kopup giden nesiller için rahmet dileyip ayrıca hayatta olanlara da sevgilerimi sunarım.

Yazar hasan doğan

Yorumlar (1)

Maço

16 gün önce / 19.01.2025

datça yerel tarihine dair girişimleriniz değerli... bize yakın tarihi yazarken bazen yanlı olmaktan kurtulamıyoruz, öznel kalıyoruz... objektivitemizi kaybediyoruz... bize yakın olanları kayırıyoruz... onlara belki de hak etmedikleri güzellemeleri düzüyoruz... bu yanlılık bizi gereksiz güzellemelere, yanılgılara sürüklüyor. Yazınızda methiyelere rağmen, örtük olarak kahramanınızın tabiri caizse, "maço" karakteri yine de görünüyor... Yanlış anlamayın, benimki sadece zaman zaman yakın tarihi, kendime yakın çevremde olan biteni anlatırken bizzat kendimde de gördüğüm küçük bir eleştiri... Yerel tarihe dair çabalarınız çok değerli, zevkle okuyorum... kolaylıklar...

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla