Suriye’de Dış Dinamikler
Suriye topraklarında aralarında, Amerika ve Avrupa’dan Fransa ve İngiltere’nin başını çektiği koalisyon, Körfez ülkeleri (Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri), Türkiye, Rusya ve İran müdahil olarak rol aldılar. Bunun yanında NATO ülkeleri ve Çin gibi güçler de bu müdahil güçlerin dolayımı ile müdahale içine girdiler Koalisyon güçleri, Körfez ülkeleri ve Türkiye BAAS rejimini yıkmayı hedeflerken, Rusya ve İran Esat iktidarını korumak için sahadaydılar. Bir taraftan yoğun diplomasi öte yandan zaman zaman sahada çatışan güçler ve destekledikleri milislerle on dört yılın sonunda Suriye adına geriye genişçe bir harabe bırakılmış oldu. Suriye’ye olan uzun sınırı ve Yeni Osmanlıcılık ideolojisini başarıyla icra etmek isteğine, Büyük Ortadoğu Projesinin kurucu unsuru olmak isteği de eklenince yaptığı atraksiyonlarla, Türkiye sahada son derece güçlü bir pozisyon elde etti. Bu senaryo gereği önce Suriyeli göçmenlere kapılarını ardına kadar açtı, ikinci adım olarak Cihatçı guruplara yardım ederek etkin bir iletişim kurdu ve bir adım ileri giderek de “Suriye Milli Ordusu” adı altında milis gurup oluşturarak sahaya sürdü.
Kurgulanan senaryo son derece kırılganlık barındırıyor olsa da ilk başlarda başarının kapılarını aralamış gibiydi. Öyle ki Astena ittifakına Cihatçıların bir nevi hamisi olarak katıldı. Ardından geniş bir askeri hareket ile Afrin’i ve Serekani’yi içine alan geniş bir bölgenin kontrolünü ele geçirmiş oldu. Çok tarafın, farklı çıkar ve amaçlar için çatıştığı düzleme göre geliştirilen bu strateji ve bu stratejinin gereği taktik hamleler, tarafların anlaşması ya da taraflardan birinin zaferiyle sonuçlanması durumunda bumerang misali dönüp sahibini vurma ihtimalini dışarda bırakacak tedbirlerden uzak gelişmiş oldu. HŞT’in Şam’a girmesi ile bumerangın geriye doğru dönüşe geçme sinyalleri vermeye başladığını söylemek mümkün. Neden mi? En önemli neden İsrail’in denkleme dahil olmasıdır.
Suriye Özelinde, Ortadoğu
7 Ekim 2023’te Aksa Tufanı operasyonu adı altında Hamas’ın İsrail’e saldırması ile birlikte Ortadoğu’da eski dönemin kapanması, yeni dönemin başlangıç miladı oldu. Hamas’ın saldırısını gerekçe gösterilerek, Filistin halkını etnik soykırıma ve tehcire tabi tutmak planı devreye sokulmuş oldu. Bu planın sorunsuz işlemesi için, Filistin’e destek veren iktidarların yok edilmesi ve yardım yolarının kesilmesi gerekecekti. İşte tam bu noktada, Hizbullah ve Hamas’a destek veren İran’ı etkisiz hale getirmek için Suriye’nin de denkleme dahil olması kendisi için kaçınılmaz oldu. Amerika’da Trump’ın ikinci kez iktidara gelmesi bu planın kusursuz işlemesinin olanaklarını bir hayli artırmış görünmektedir. Filistin meselesinin soykırım ve tehcir yolluyla halledileceği varsayımının sanıldığı kadar kolay olmayacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Zira Dünyadaki Filistin hassasiyetinin bastırılması ve buna ek olarak Mısır, Ürdün gibi ülkelerin bir biçimde ikna edilmesini gerekli kılmaktadır. Ancak Suriye’de BAAS rejimi ile birlikte kaybedenlerden olan İran’daki rejim için aynı şeyi söylemek mümkün görünmemektedir. Bu planın diğer bir veçhesi ise Ortadoğu’da sınırların Emperyalist güçlerin çıkarına uygun olarak yeniden çizilmesidir.
Astana bağlaşığı Rusya, İran ve Türkiye arasındaki anlaşma sonucu oluşmuştu. İran tam anlamıyla bir yenilgi yaşadı. Türkiye, göçmen politikası, Cihatçı yapılarla ilişkisi ve Suriye sahasında olmasının kendisine verdiği avantajların yanında, NATO üyesi olması ve batı ittifakı ile geleneksel ilişkilerinden dolayı Suriye denkleminde yerini muhafaza etmiş oldu. Rusya’nın ise kaybedenlerden olsa da BM güvenlik konseyinin daimî üyesi olması, Çin ve BAE (Birleşik Arap Emirlikleri) ile olan iyi ilişkilerini finansal desteğe tahvil etme kapasitesi gibi güçlü kozlara sahip olmasıyla zayıflayan konumuna karşı denklemin içinde yer almayı sürdürdüğünü söylemek mümkün. Kaldı ki Ukrayna savaşının anlaşmayla bitmesini ihtimalinin Rusya’ya avantaj sağlayacağı da görünmektedir. Görüldüğü üzere Suriye’de denkleme dahil, iç ve dış dinamikleri içine alan birden fazla masa var. Ancak güçlü olanın haklı ve her şeyi yapma hakkının olduğu bir çağda yaşadığımız gerçeğiyle haklı olanın değil güçlü olanın zayıfı yutmaya olanak sağladığının altını çizmekte yarar var. Birçok masanın olması en güçlü masanın Batı ve İsrail ittifakı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaya yetmemektedir. Özcesi Antonio Gramsci’nin ifadesiyle yaşadığımız çağ, kuralların güçlüye göre dizayn edildiği canavarlar çağıdır. Canavarları hesaba katmadan alınacak yol varılacak menzil yok.
Filleri Avlayarak Köleleştirme Oyunu
Savaş süresince Hamas’ın kimi askeri üs’ne birkaç nokta atışı yapmak dışında Suriye denklemine dahil olmayan İsrail’in, BAAS iktidarının yıkılmasından hemen sonra, altı gün savaşlarında işgal ettiği Golan tepelerinde kalıcı olduğunu ilan etmesi, ardından Suriye’nin Lübnan sınırını çizen Hermon Dağında askeri konumlanışı ve Şam’a kırk kilometre mesafeye kadar Suriye’ye girmesi dolayısıyla denkleme dahil olması insana Fil oyununu hatırlatıyor.
Bu oyuna göre avlanan filler önce toplu olarak bir çukura konulur, aç bırakılan fillere işkence etmek için bir ya da birkaç kişi görevlendirilir. Açlık ve ona eşlik eden işkence filleri yaşadıkları hayattan bezdirinceye kadar devem eder. Fillerin direncinin kırıldığı görüldüğünde patron gelip fillere işkence etmek üzere görevlendirdiği kişileri kovar, ardından filleri de çukurdan çıkararak karınlarını doyurur. Filler zamanla Kurtarıcılığına inandıkları patronun gönüllü kölesi olmak durumunda kalırlar. Suriye’de bu oyunu bozacak yegane güç demokratik muhalefet dinamiklerin birliğidir.
Yorumlar (0)