Datça Eğitim Hakkı Platformu Muğla Sınırsızlık Meydanında yapılan basın açıklaması öncesinde:
Bilindiği üzere 2024-2025 eğitim öğretim yılının Ekim ayı içerisinde Datça İlçesinde biri 30 diğeri 35 yıllık hizmeti olan iki değerli öğretmen arkadaşımız demokratik, laik ve bilimsel eğitimi savundukları için sürgün edildi. Datça halkı olarak bu haksız karar karşısında meşru hakkımız olan demokratik tepkilerimizi her platformda göstermeye devam ediyoruz.
Ne yazık ki Muğla’da son zamanlarda sürgün cezası öğretmenler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılıyor. Sadece Datça'da 3 ayda 5 öğretmen çeşitli suçlamalarla, iftiralarla, kumpaslarla sürgüne gönderildi. Anlaşılan şudur ki sürgün cezası öğretmene boyun eğdirme ve sonuçta konuşmayan, itiraz etmeyen, biat eden bir öğretmen profili ve toplumu oluşturma aracı haline getirilmiş.
Elimizde 1800’ü aşkın Datçalı vatandaşın imzasıyla 31 Ekim Perşembe günü Muğla Sınırsızlık Meydanı’nda saat 12:30’da basın açıklamamızı gerçekleştirdikten sonra Muğla Valiliğine yürüyoruz. İlçede yaşayan binlerce vatandaşın talebi üzere, adaletin gereği olarak, haksız yere verilen sürgün cezalarının durdurulması konusunda Muğla Valiliği’ni göreve davet ediyoruz. Bu haksız uygulamadan vazgeçilene kadar direnmeye devam edeceğiz.
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!
diyerek basın açıklamasına bir çağrı yapmıştı.
Datça'da öğretmenlerin sürgünüyle yaşanan olayların gelişmesi nelerdi, neler yaşandı, detaylar için bkz: Datçalılar Öğretmenleri için Muğla'da | datça eğitim hakkı platformu (dayanisma-datca.org)
Datça Eğitim Hakkı Platformu, öğretmenlerinin haksız sürgün edilmesi nedeniyle bir aydır topladıkları imzaları, Datça'dan katılan yurttaşlarla birlikte Muğla'ya götürdü. Saat 12.30'da Sınırsızlık Meydanında Muğla'dan da Eğitim-Senli öğretmenler, demokratik kitle örgütlerinden katılımcılar ve Muğlalı yurttaşların da katılımıyla bir basın açıklaması yapıldı.
Basın Açıklamasında önce Muğla Eğitim-Sen Sözcüsü, son bir günde yaşananlardan örnekler vererek, "Öyle bir kötülükle mücadele ediyoruz ki, neredeyse alanlarda sabahlayacağız. Her gün, her an bir yerlerden saldırıya uğruyoruz. Neye itiraz edeceğimizi, neyi nasıl savunacağımızı şaşırmış durumdayız..." diyerek yaşanan saldırılardan örnekler verdi: Datça’daki sürgünlere karşı tepkilerini yinelemek için toplandıklarını ancak daha alana çıkmadan birçok olaya tanıklık ettiklerini belirtti. Marmaris’teki kadın cinayetleri, Ortaca’daki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan skandal, sabahın kör saatlerinde yapılan gözaltılar, CHP Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in gözaltına alınması ve tutuklanma sürecindeki hukuksuzluk ve kayyum atanması gibi örnekleri de vererek, bilimsel-demokratik ve laik eğitimi savunan öğretmenlere uygulanan kıyım politikalarına örnek olarak da Datça'da yaşanan sürgünlere sözü getirdi ve sözü Datça Eğitim Hakkı Platformundan Seyran Sakarya'ya bıraktı. Seyran Sakarya, Datça'da Eğitim-Sen'li öğretmenlere uygulanan haksız uygulamaları özetlediği basın açıklamasında sözleri sık sık alanda atılan sloganlarla kesildi: Sakarya, okuduğu basın açıklamasına katılan Muğlalıları ve basın emekçilerini selamlayarak başladı:
SEVGİLİ MUĞLA HALKI VE SAYGI DEĞER BASIN EMEKÇİLERİ
Bilindiği üzere 2024-2025 eğitim öğretim yılının Ekim ayı içerisinde Datça İlçesinde biri 30 diğeri 35 yıllık hizmeti olan iki değerli öğretmen arkadaşımız demokratik, laik ve bilimsel eğitimi savundukları için sürgün edildi. Datça halkı olarak bu haksız karar karşısında meşru hakkımız olan demokratik tepkilerimizi her platformda göstermeye devam ediyoruz.
Değerli basın emekçileri;
Ne yazık ki Muğla’da son zamanlarda sürgün cezası öğretmenler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılıyor. Sadece Datça'da 3 ayda 5 öğretmen çeşitli suçlamalarla, iftiralarla, kumpaslarla sürgüne gönderildi. Anlaşılan şudur ki sürgün cezası öğretmene boyun eğdirme ve sonuçta konuşmayan, itiraz etmeyen, biat eden bir öğretmen profili ve toplumu oluşturma aracı haline getirilmiş. Asıl korkunç olan; ÖNDER İmam Hatipliler Derneği gibi gücünü tarikatlardan alan neye hizmet ettiği şüpheli bu odaklar, anayasa ve Türk milli Eğitim Temel kanununa göre tavır sergileyen bu arkadaşlarımızın geleceği ve meslek hayatı üzerinde etkin rol oynayabiliyor.
Sürgün ve cezalandırmaların en çirkin örneğini Datça Anadolu İmam Hatip lisesinde gördük. Biri 35 yıllık öğretmenlik hayatının tümünü imam hatip okullarında geçirmiş bir edebiyat öğretmeni diğeri 30 yıllık matematik öğretmeni olan bu arkadaşlarımız için iftira ve kumpas süreci nasıl bir seyir izlemiş gelin birlikte bakalım.
ÖNDER vakfının okuldaki uzantısı olan Din Kültürü Öğretmeni, bu iftiraları kullanarak öğretmenlerimizi şikâyet etmekle tehdit etmiştir. Bu kumpasçı Din Kültürü Öğretmeni, sınıf içinde öğrencilerin etnik ve mezhepsel farklılıklarına vurgu yapan konuşmalar yaparak öğrenciler arasında kutuplaşmalar yaratmıştır. Ardından bürokraside tanıdıkları olduğu tehdidini savurarak öğretmenleri baskı altına almaya çalışmıştır. Gerek öğrenciler arasında gerek öğretmenler odasında, okuldaki çalışma barışının tamamen bozulmasına sebep olmuştur.
Bütün bu iftiraların mesnetten yoksun, asılsız olduğu ispatlanmasına rağmen okuldaki bu kumpasçı ve iftiracı unsurlar öğretmenlerimiz hakkında bir dosya hazırlayarak şikayetçi olmuşlardır. ÖNDER denen bu karanlık dernek soruşturmaya dahil ve müdahil olmuş, arkadaşlarımızı hedef göstermiş, yetkili makamlara baskı yapmıştır.
Arkadaşlarımızın sürgününe konu olan suçlamalara gelince:
Bu iddiaların bir kısmı suç değil, bir kısmı arkadaşlarımız ile ilgili dahi değil, bir kısmı da öğretmenlerimizin görevi gereği yapmaları gereken durumlardır. En önemlisi de bu suçlamaların hiçbiri sürgün gerekçesi olamaz. Anlaşılan odur ki karar verilmiş geriye kılıf uydurmak kalmıştır.
Sayın müfettişlerimiz muhtemelen suçlamaya konu ettikleri hiçbir kitabı okumadan bu kitapları yargılayıp öğretmenlerimize cezalar yağdırdılar.
Her ne kadar bu gerekçelerle arkadaşlarımız cezalandırılmış gözükse de asıl gerekçenin başka olduğunu biz biliyoruz.
Millî Eğitim Bakanlığı son yıllarda sivil toplum kuruluşu adı altında tarikat ve cemaatlerle protokoller yapmaktadır. Bu protokollere dayanarak okullarda uygulamaya geçirilen ÇEDES projesi din görevlileri eliyle yürütülmek isteniyor. Ülkenin birçok yerinde hızla hayata geçirilen proje elbette ki Datça’da da uygulanmak istenecekti.
Her yerde olduğu gibi ÇEDES ‘in ilk adımı İmam Hatip Lisesi ve Ortaokulunda atılmalıydı. Ama olmadı çünkü hesapta olmayan bir şey vardı. Okul öğretmenlerinin çoğu Eğitim-Sen üyesi demokrat, ilerici öğretmenlerden oluşuyordu. İlçede ÇEDES’e hayır basın açıklamasını bu öğretmenler yapmıştı. O zaman planlarının uygulanmasına engel olan bu öğretmenleri cezalandırmalı ve İmam Hatip okullarından uzaklaştırmalıydılar.
Biz Eğitim-Sen, Eğitim Hakkı Platformu Bileşenleri ve Datça halkı olarak soruyoruz.
Seyran Sakarya açıklamasını
Son olarak elimizde 1900'den fazla Datçalı vatandaşın imzasıyla bugün Muğla Valiliğine yürüyoruz. İlçede yaşayan binlerce vatandaşın talebi üzere, adaletin gereği olarak, haksız yere verilen sürgün cezalarının durdurulması konusunda Muğla Valiliği’ni göreve davet ediyoruz. Bu haksız uygulamadan vaz geçilene kadar direnmeye devam edeceğiz.
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ
diyerek bitirdi.
Açıklamanın ardından toplanan kalabalık dağılmadan, Valiliğe doğru yürüyüşe geçti ve Datçalı vatandaşların öğretmenlerini sürgünden geri çağırmak üzere karara ilişkin itirazlarını dillendirdikleri metne verdikleri ıslak imzalar Valiliğe teslim edildi.
Yorumlar (0)