Şükrü Dede

Dedenin Maide'den doğma üç oğlu olduğunu biliyorum. İlk eşinden ise bir kızı olmuştur. Kızı Emine'yi de Sındı köyünden Fessiz Hasan ile evlendirmiştir. Çocuklarının tamamı, Kapız Mahallesi'ndeki kuyunun yanındaki evlerde doğmuştur. Mehmet (Vezir Amca), Mustafa (Mıstan) ve Abdullah, Şükrü Dede'nin erkek çocuklarıdır. Oğullarından Abdullah Balcı'nın üç erkek ve iki kız olmak üzere beş çocuğu vardır. Ömer Ata Balcı, erkek çocukların en büyüğüdür. Sonra Baha, en küçüğü ise Ali Balcı'dır. Bu arada, 1950'li yıllardan sonra Türkiye'ye motorların girmesi ve her yerde mantar gibi bitmeye başlamasıyla, rüzgâr ve su değirmenleri piyasadan birer birer sessiz sedasız kalkmıştır....

Şükrü Dede

ŞÜKRÜ DEDE’NİN SINDI’DAKİ DEĞİRMENİ

Şükrü Dede, Yaka Köyü'nde yaşayan her insanın belleğine kazınmış bir isimdir. Değirmenci olunca ve değirmene gidenler genellikle çocuklar olunca, onu hemen herkes tanımıştır. Buralarda genel eğilim, özellikle çocukların değirmene gönderilmesidir. Eşeğin dağ ve bayır aşarak yol alması gerekeceği için, üzerine ilave ağır yükler istenmediğini düşündüm.

Değirmene gelen çocukları güler yüzle, sevecen ve cana yakın bir şekilde karşılayan Şükrü Dede, henüz çocukluk çağında olan herkesin zihnine kazınmıştır. Dede, soyadından da anlaşıldığı gibi, o yıllarda hem arıcı hem de değirmenciydi. Değirmen dendiği zaman, 1950 yılı öncesinde, özellikle rüzgârı bol olan Yarımada'da rüzgâr değirmenleri akla gelirdi. Bu değirmenler her tepeyi süslemiştir. Sındı'daki Topal Hasan Değirmeni, Mesudiye üstündeki İstanbullu'nun Rüzgâr Değirmeni ve Yazı Köyü'ndeki Badayut'un Rüzgâr Değirmeni, bu yörenin meşhur rüzgâr değirmenleridir. Bir de Mizingit Suyu ile döndürülen dört adet değirmen ile Belen köyünün batısında bulunan Kalamış Su Değirmeni, bir zamanlar gürül gürül akan sularla dönen değirmenlermiş.

1960'lı yıllara gelindiğinde ise, Anadolu'ya Marshall yardımıyla motorlar girince, değirmenler birdenbire sustu. Onlar şimdi bulundukları yerde sessiz, kimsesiz ve terk edilmiş bir şekilde duruyorlar.

Değirmenci Şükrü Dede, Yaka Köyü Kapız Mahallesi sakinlerindendir. Mezar taşına göre Pilavcı sülalesinden olduğu yazmaktadır. Pilavcılar, aslında bir zamanlar Yaka Köyü Kapız Mahallesi'ne yerleşmişlerdir. Köyde küçük bir araştırma yapıldığında, Pilavcı sülalesinin dip dedenin kardeşi olduğu yönünde bir inanışın kabul gördüğü anlaşılmaktadır.

Şükrü Balcı, Yaka Köyü'nde Şükrü Dede olarak bilinir ve ardında çok olumlu anılar bırakarak bu dünyadan göçmüştür. Özellikle ağalardan satın aldığı değirmenin çift taşlı olması, o zamanların derelerinin ne kadar güçlü aktığını göstermektedir. Sındı'nın arkasına yaslandığı Koca Dağ'dan kopup gelen sular, Sındı Deresi'ni yıllarca çalıştırmış ve bu değirmen, köylere büyük hizmet vermiştir.

Şükrü Dede, değirmenine gelen her müşterisine bal yedirmesiyle ünlenmiştir. Bu arada tekrar hatırlatalım: Buralarda değirmene çocuklar gelir. Eşeğe yüklenen iki çuval arpa ya da buğday ile çocuk eşeğe bindirilir. Nasıl olsa eşek değirmenin yolunu bilir. Bu Yarımada'da bir zamanlar tüm yolları çizen, gerçek yol uzmanı eşeklerdir. Nerelerden gelirlerse gelsinler, Şükrü Dede çocuklara mutlaka bal yedirirmiş. Demek ki çocuklara karşı oldukça duyarlıymış. Ayrıca Şükrü Dede, Yaka Köyü'nde aşure zamanı kazanlar kaynatıp bütün köye aşure yedirirmiş. Bu iki özelliği, onun değirmenciliğini bile geride bırakmıştır.

Dedenin Maide'den doğma üç oğlu olduğunu biliyorum. İlk eşinden ise bir kızı olmuştur. Kızı Emine'yi de Sındı köyünden Fessiz Hasan ile evlendirmiştir. Çocuklarının tamamı, Kapız Mahallesi'ndeki kuyunun yanındaki evlerde doğmuştur. Mehmet (Vezir Amca), Mustafa (Mıstan) ve Abdullah, Şükrü Dede'nin erkek çocuklarıdır. Oğullarından Abdullah Balcı'nın üç erkek ve iki kız olmak üzere beş çocuğu vardır. Ömer Ata Balcı, erkek çocukların en büyüğüdür. Sonra Baha, en küçüğü ise Ali Balcı'dır. Bu arada, 1950'li yıllardan sonra Türkiye'ye motorların girmesi ve her yerde mantar gibi bitmeye başlamasıyla, rüzgâr ve su değirmenleri piyasadan birer birer sessiz sedasız kalkmıştır.

Şükrü Dede

Şükrü Dede’nin Yaka Köyü ile Sındı Köyü arasındaki çift oluklu değirmeni...    Şükrü Balcı dedenin torunu Görüntü yönetmeni Ömer Ata Balcı...


Hikaye'den

                   Hikaye'ye

TORUN ÖMER ATA BALCI: BİR SİNEMA EMEKÇİSİ

Yaka Köyü Kapız Mahallesi'ndeki KapızKuyusu'nun başında, iki gözlü, kara çamurla inşa edilmiş taş bir binada Abdullah doğar. O, Şükrü Dede ve Maide'nin üç erkek çocuğundan biridir ve Ömer Ata Balcı'nın babasıdır. Ömer Ata ise, Abdullah'ın Huriye ile evliliğinden doğan beş çocuktan biridir.

Daha küçücük yaşlardayken, annesinin erkek kardeşi tarafından, yani dayısı tarafından yerinden yurdundan edilir. Dayısı, Devlet Demiryolları'nda üst düzey bir bürokrattır. Ömer Ata Balcı'yı, henüz ilkokula başlamadığı yıllarda, 4 ya da 5 yaşındayken ana vatanından koparırlar. Çocukluğunu ve gençliğini orada yaşar. Yaşam çizgisi onu Yeşilçam Sokağı'na taşır. Bu da tamamen bir tesadüftür.

Göksel Arsoy (1936 doğumlu) ile Isparta'da aynı dönem ve aynı bölükte askerlik yaparken tanışır, hatta samimi olurlar. Göksel Arsoy, askerliğini yedek subay olarak yaparken ona Yeşilçam'da çalışma teklifinde bulunur. Yeşilçam Sokağı, artistlerin ve her türlü yardımcı elemanın boş zamanlarını geçirdiği kahveleriyle meşhurdur. Ömer Ata orada, bir şekilde kameraman yardımcılığı gibi bir işe başlar.

1960-2000 arası, Türk sinemasının altın yıllarıdır. Bu dönemde Türk sineması çok önemli filmlere imza atmış, yurt içinde ve özellikle yurt dışında ödüller almıştır. Yine aynı dönemde, Yılmaz Güney diye biri ortaya çıkar ve kendini tanıtmaya başlar. Filmlerindeki bıçkın delikanlı rolleriyle, "Çirkin Kral" tiplemesi ona çok yakışmış ve özellikle gençlerin kalplerine kazınmıştır. Sonraları Türk sinemasının koca çınarı Ömer Lütfi Akad gibi yönetmenler de çıkacak ve çok önemli filmlere imza atacaktır. Atıf Yılmaz da aynı çizgidedir. Bu arada, bu eserlerin yaratılmasında en büyük emek, kameraman ya da görüntü yönetmeni denilen emekçilerindir.

Ömer Ata Balcı, o yıllarda bu filmleri çeken Gani Turanlı, Kenan Davutoğlu ve Çetin Gürtop gibi görüntü yönetmenleri ile çalışma imkânı bulur. Her ne kadar pek çok filmde kameraman ya da yardımcısı olarak görev yapsa da bazı filmlerde görüntü yönetmeni olarak da görülmektedir.

Keza, yine o yıllarda Metin Akpınar ve Zeki Alasya ikilisi de tiyatroda boy göstermeye başlamıştır. Yepyeni tarzlarıyla sahnelerde salonları ağzına kadar doldurmakta çok mahirdirler. İşte bizim köyde doğmuş Ömer Ata Balcı, beyaz perdenin en büyükleriyle ve tiyatrocu ekiple aynı ortamda büyümüş ve gelişmiştir.

Ömer Ata Balcı söz konusu olduğunda, 1950 sonrası Türk sineması topyekûn ele alınmalı ve köyümüzden çıkmış, bu emekçilerden biri olan bir değerin yeri ve konumu hakkında daha geniş bilgilere sahip olmamız gerekir.

Bu arada, Ömer Ata Balcı yoğun işlerinin yanında bir rahatsızlık geçirir ve çevresi ona bir tavsiyede bulunur: Doğduğu topraklara dönmesi ve orada bu hastalıkla daha iyi mücadele edeceği söylenir. O da kalkar, doğduğu köyüne gelir. Ancak her şey çok değişmiştir. Kardeşleriyle zamanında sağlam bağlar kurulamadığı için Yaka Köyü'nde yalnız kalmıştır. Zamanını ev ve kahve arasında geçirmeye çalışırken hastalığı da ilerlemiştir. Ne olduğunu bilemiyoruz, ancak İstanbul'dan yakın çevresi onu buradan alıp tekrar ekmeğini yediği kente götürür. Bunda en büyük etkenin, ilerleyen hastalığı olduğunu düşünüyorum. Köyümüzde, cenazesini Metin Akpınar ve Zeki Alasya ikilisinin kaldırdığı yönünde yaygın bir söylem vardır.

Son Olarak

TOPLUMA MAL OLMUŞ BİR SİNEMA EMEKÇİSİ VE YAKA KÖYÜ

Yıl 1942. Bütün dünya İkinci Dünya Savaşı ile boğuşurken, Yarımada'nın bir ucunda, dünyadan habersiz yaşayan bir avuç insanın bulunduğu Yaka köyünde bir çocuk dünyaya gelir. Adını Ata koyarlar. Ne yazık ki, anne sevgisine ve aile şefkatine en çok ihtiyaç duyduğu yaşlarda köyünden koparılır.

Bu yüzden Ömer Ata Balcı ile bir araya gelemedik. Oysa ben, senin doğduğun köyden ve aynı mahalleden, belki de aynı sülaleden biriyle evlendim. Sen bir şekilde bu topraklardan koparılıp başka bir dünyaya gittin. Hayat seni Yeşilçam'da sinema dünyası ile tanıştırdı. Oralarda çok büyük işler yaptın, kalıcı filmlere imza attın. Yeşilçam'ın tarih sahnesinde sen de varsın.

Buralarda seni anlamak için pek çok bilinmezin açığa çıkarılması gerektiği gün gibi ortada. Bu satırları kaleme alan bendeniz, en başta senin hak ettiğin yer ve makama kavuşman gerektiğini düşünüyorum. Bu çalışma, bundan sonra yapılacak çalışmalar için bir başlangıç olsun. Dolayısıyla Yaka Köyü de kendi bünyesinden böyle bir değerin çıkmasından dolayı kıvanç duymalı. Ömer Ata Balcı, sen Şükrü Balcı Dede'nin torunusun. Köyde nasıl Şükrü Dede hâlâ anılıyorsa, sen de onun torunu olarak anılmalısın.

 

ÖMER ATA BALCI’NIN FİLMLERİ

  1. GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ OLARAK GÖREV ALDIĞI FİLM:İki Milyarlık Bilet (1986)
  2. KAMERA ASİSTANI OLARAK ÇALIŞTIĞI FİLMLER:
  • Bir Kadın Düşmanı (1991)
  • Ölmez Ağacı (1984)
  1. KAMERAMAN OLARAK GÖREV ALDIĞI FİLMLER:
  • Görünmeyen Düşman (1978)
  • Yıkılış (1978)

Not: Emekli Kimya Mühendisi Ercan Yeşilgökçen kardeşimin katkılarından dolayı teşekkür ederim.

Yazar hasan doğan

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış