Yaka Kırsalında Bir Market Denemesi:
Günümüzden Tam 90 Yıl Önce
Başlığı okuduğunuzda şaşırdığınızı tahmin edebiliyorum. Marketçilik günümüzün bir olgusu olarak görülse de geçmişte bakkallar vardı. Mahalle ve köy bakkalları, iğneden ipliğe her şeyi bulundururdu. Bakkalın elinde, genelde kurşun kalemle yarım yamalak yazılmış, kimsenin kolayca anlayamayacağı, kara kaplı kocaman bir defter bulunurdu.
Köylü ya da mahalleli bakkala uğradığında, önce bir oturur, yorgunluğunu atar, mahallede olup bitenleri konuşur, çaylar içilir ve güzelce alışveriş yapardı. Cebinde para olsun olmasın, istediklerini alır, kara kaplı deftere yazdırırdı. Şimdiki marketlerde ise içeri girdiğinizde kimse size "hoş geldiniz" demez, yüzünüze bile bakmaz.
Bu yazımda, Yaka Köyü'nde bir bakkaldan söz etmek istiyorum. Ancak bu, sıradan bir bakkal değil; bugünkü marketlere bile taş çıkaracak kadar çeşitlilik ve hizmet sunan özel bir yerden bahsedeceğim. Bu bakkal, Reşadiye Yarımadası'nın Betçe tarafındaki Yaka Köyü'nde yaşamış Halit Aydın'a ait. İzmir'e ulaşmak için bin bir çileye katlanıp 400 km yol giden, orada günlerce alışveriş yapıp bu malzemeleri gemiye yükleyen bir insandan bahsedeceğim. Satırları okudukça eminim hepiniz hayrete düşeceksiniz.
Halit Aydın Kimdir?
1- Hali Aydın (1898-1968) Yaka Köyde Mengen ve Bakkal işletmecisi
2- Halit Aydın oğlu Abdullah Aydın 1931 doğumlu kendisini 2019 yılında kaybettik.
3- Halit Aydın oğlu Erol Aydın 1940 doğumlu. Kendisini 2025 yılında kaybettik.
Öncelikle Halit Aydın'ı kısaca anlatmalıyım. Halit Aydın, 1898 yılında Datça ilçesi Yaka Köyü'nde doğdu. Askere gitmeden önce evlendirildi. İlk çocuğu Mehmet Aydın, 1917'de doğduktan sonra Kurtuluş Savaşı'na katıldı. 1925 yılında ikinci çocuğunun doğduğu düşünülürse, epey bir süre savaş alanlarında bulunmuş olmalı. Halit Aydın, 1968 yılında, tam 70 yaşındayken hayata veda etti.
Halit Aydın, Yaka Köyü'nde gerek zeytinyağı işliği, gerekse bakkalı ile ünlenmiş bir kişiydi. Günümüzde Halit Aydın dendiğinde hemen torunu Halit Aydın akla gelse de, ben asıl dede olan Halit Aydın'dan söz etmek istiyorum. Kısacası, Dede Halit Aydın, Kurtuluş Savaşı'nda büyük mücadeleler vermiş, sonra da köyüne gerçekten büyük hizmetlerde bulunmuş bir vatanseverdi.
1940'lı Yıllarda Yaka Köyü ve Halit Aydın'ın İşleri
Şimdi isterseniz, Halit Aydın'ın hem zeytinyağı işliği hem de bakkalının faal olduğu 1940'lı yıllara doğru bir yolculuk yapalım. O yıllarda Yaka Köyü'nün ilçe ile karadan bir bağlantısı yoktu. Eşek ve at, ulaşımın tek aracıydı ve ilçe ile bağlantılar bu hayvanlarla sağlanıyordu.
İlginçtir ki, aynı yıllarda Datça bir yolcu gemisiyle tanıştı ve bu gemi kıyıya yanaştığında tüm Datçalılar için bir bayram havası oluşurdu. Her Datçalı, işini gücünü bırakıp gemiyi ziyaret ederdi. O yıllarda, Cumhuriyet adlı bir gemi Anadolu'nun kıyılarını dolaşıyor, Trabzon Hopa Limanı'ndan kalkıp her limana uğrayarak Datça'ya da demir atıp İskenderun Limanı'na kadar seferini sürdürüyordu. Bu olay, Datçalılar için bulunmaz bir nimetti. Karayoluyla Anadolu'ya ulaşamayanlar, on beş günde bir uğrayan bu gemi seferinde çareyi bulmuş ve gidip gelmeler iyice yoğunlaşmıştı. Halit Aydın'ın daha önce çok daha çileli bir hayat sürerken, bu gemi onun imdadına yetişmişti. Merhum oğlu Erol Aydın da bu durumu sık sık dile getirirdi. Böylelikle Halit Aydın'ın yükü epeyce hafiflemişti.
Geçmişteki Ticaret ve Günümüz Marketleri
Günümüzde her yere yayılan üç harfli marketlerin nasıl çalıştıklarını hepimiz görüyor ve biliyoruz. Haftanın belirlenen günlerinde kamyonlar gelip yükünü boşaltıyor. Her şey merkezden bilgisayarlarla kontrol ediliyor ve sevkiyatlar bu düzene göre yürütülüyor. Ben de yıllar önce yaşadığım kentte, bir marketin kuruluş örneğine yakından şahit olmuştum. Oradaki yönetici bir süpermarkette en az altı bin çeşit malın olduğunu söylemişti. Bunca çeşit malın sürekli olarak nasıl devridaimle yerine konacağı, satılan ve satılmayan malların nasıl kontrol edileceği beni çok şaşırtmıştı. Artık günümüzde bilgisayarlar var; veriler merkeze gönderilip sonuçları anlık olarak alınıyor.
Peki, Halit Aydın'ın bakkal dükkânında durum nasıldı? Gelin bir de ona bakalım. 80 yıl geriye gittiğimizde, Halit Aydın'ın tek başına bu işin üstesinden geldiğini söyleyebilirim. Mal tedariki için çekilen çileler anlatmakla bitmezdi. Halit Aydın, belirli zaman aralıklarında İzmir'e gidecek ve oralarda en az on gün otellerde kalacaktı. Gitmek başlı başına büyük bir problemdi. Tüm mallarını alıp onları istifleyip gemiye taşıyacak, bu da tek başına yapılacak bir iş değildi elbette. Bu işin o yıllarda uzmanı olmuş ekipleri olsa gerekti.
Bakın, Halit Aydın önce yol ve iz olmayan bu Yarımada'dan, Palamutbükü'ndeki iskelesinden Ali Donlu Kaptan'ın teknesine binerek en az dokuz saat süren bir mücadele sonucunda Bodrum'a gidiyordu. Oradan Milas, Söke ve son durak İzmir'e ulaşıyordu. Yollarda rastladığı bir posta arabası ya da kamyonet ile İzmir'e varırdı. Kemeraltı'ndaki Meserret Oteli onu bekliyordu. O yıllarda Meserret oldukça meşhur bir oteldi. Halit Aydın'ın alışveriş yapacağı yerlere yakın olması, belki de bu tercihi yapmasına neden olmuştur. Sonraları ise Akdeniz Oteli, Datçalıların uğrak yeri haline gelmişti. Halit Aydın, gemi İzmir Limanı'na demir atana kadar bütün alışverişlerini yapar ve gemiyi beklerdi. Onun eski yazı bilip bilmediğini duymadım ama bildiğim bir şey var: Halit Aydın'ın çocukluk yıllarında Yarımada'da okul yoktu. Bir markete alınacak malların envanteri nasıl yapılıyordu? İnanın bunu bilmiyorum. Ancak Halit Aydın'ın dükkânında, bugünkü üç harfli marketlerdeki çeşitlerden daha fazla çeşit bulundurduğunu oğlu Erol Aydın ağabeyimizden dinlemiştim.
Halit Aydın'ın Marketindeki Çeşitlilik
Şimdi sizlere bazı örneklerle bunu anlatmaya çalışayım. Halit Aydın'ın dükkânında, sonraki yıllarda yani karayolu açılıp kamyon aldığı dönemlerde, demir, çimento, kireç gibi inşaat malzemeleri bulunuyordu. Her türlü hırdavat ve nalbur malzemesi, nişan yüzüğü, gelin için altın bilezik ve gelinlik, hatta damatlık ve her türlü ayakkabı gibi ürünleri bulabilirdiniz. Züccaciye ve saraciye gibi oldukça bol çeşitli ürünler de listesine dahildi. Bakın, bunlar üç harfli marketlerde yok! Binek hayvanına ait ne gereksinim varsa, onlar da dükkânda hazır bulunurdu. Onun için özellikle bunları kaleme alıyorum. Bunlara ilaveten şarküteri, tuhafiye ürünleri, manifatura ve daha nice bakkaliye malzemeleri gemiye yüklenirdi.
Gemi, İzmir Limanı'ndan kalkıp Yarımada'nın burnunu aştıktan sonra uygun bulduğu bir noktaya bunca malzemeyi karaya bırakırdı. Çünkü geminin buralarda yanaşacağı bir liman ya da iskele de yoktu. Asıl sorun işte bundan sonra başlıyordu. Bunca malzeme dükkânına eşeklerle taşınırdı. Bazı zamanlarda geminin, bu eşyaları çok da uzak noktalara indirdiği olurdu.
Kâr Marjı ve Ticari Anlayış
Bu çileli hizmetlerdeki kâr marjını merak etmiştim. Riskli olan birkaç ürün dışında kâr yüzde yirmiydi. Bozulması muhtemel, örneğin peynir gibi ürünlerin ise yüzde yirmi beşmiş. Bu arada, o yıllarda Yarımada'nın henüz parayla tanışmadığını da belirtmeliyiz. Ancak öğretmenlerin maaşları ile buralara para girmeye başlamıştı.
Halit Aydın, köylüye alışveriş karşılığı deftere yazardı. Ortam enflasyonist değildi ve açgözlü kimse yoktu o yıllarda. Halit Aydın, alacaklarını, seneden seneye mengene gelen köylülerin zeytinyağlarından ayırarak hallederdi. Deftere yazılanlar, zeytinyağı ile ödenmiş olurdu. Halit Aydın bu kez zeytinyağını parayla değiştirecekti.
Palamut Peliti Ticareti ve Günümüzle Karşılaştırma
Bu arada, Halit Aydın'ın başka bir işle de ilgilendiğini söylemeliyim. Halit Aydın, aynı zamanda o yılların meşhur ürünü olan palamut peliti kozalağının ticaretiyle de uğraşıyordu. Hatta Kumyer Uzun Kuyu yakınlarında büyük bir deposu olduğu söylenir. Senede bir kez gemi yanaşır, insanlar eşeklerle bu palamut pelitlerini taşırlardı. Gemi açığa demir atmasına rağmen, mavnalar bu çuvalları gemiye taşırlardı.
Yaka Köyde Halit Aydın Mengeni ve bitişiğindeki bakkal dükkanı
Günün modası haline gelen emek harcamadan, paradan para kazanma düzenini görünce, geçmişte kazanılan bu paranın değerini bin kez daha düşünmeli insan. Nerelerden nerelere geldik! Ben geçenlerde üç harfli market birimine girdiğimde gördüğüm manzara beni aldı tam 85 yıl geriye götürdü. Elbette o yılları görmeye yaşım yetmiyor ama yeni rahmetli olan Erol Aydın ağabeyimizi o kadar çok dinlemiştim ki. O bana, babası Halit Aydın'dan sonra devraldığı dükkânın geçmişteki yaşanmışlıklarını anlatırdı hep.
Günümüze geldiğimizde, emek harcamadan yaşama alışkanlığı toplumu sarmış sarmalamış durumda. Oysa Halit Aydın, ülkesinin bağımsızlığı için cepheden cepheye koşturmuş, sonuçta yorgunluğuna aldırmadan hayat kavgası onu başka bir alana taşımış. O alanda yılmadan çalışmış, doğduğu köyüne ve köylüsüne hizmet etmiş, İstiklal Madalyalı bir insanımızdı. 1968 yılına gelindiğinde Halit Aydın, henüz 70 yaşındayken hayata gözlerini yumdu. Ruhu şad olsun.
Yorumlar (0)