Bir Acil Servis Anketi Hakkında

Sizi hiç 182 arayıp, sağlık anketi yaptı mı? Kamunun bila bedel ve herkese eşit ölçüde vermesi gereken sağlık hizmetlerini özelleştiren bir politika güdüyorsanız, müşteri memnuniyeti ölçer gibi anket yaptırmak da boynunuzun borcudur artık. Sağlık hizmeti almakta artan şikayetler nedeniyle artık şirketlerin müşteri memnuniyeti ölçmekte yaptıkları yönlendirmeli soru-cevap oyunlarına yönelirsiniz...

Bir Acil Servis Anketi Hakkında

Geçenlerde 182’den arandım. Bir beyefendi, Datça Devlet Hastanesi Acil Servis’te aldığım hizmet ile ilgili anket yapmak istedi. İlk soru: “Hastaneye geldiğinizde başvuru sırasında çok beklediniz mi” diyeydi… 1 ile 5 arasında notlayacakmışım? “Hangisi için” diye sordum, anlamadı? “Siz” dedim “hangi günde ya da gecede acil servise gitmem dolayısıyla aradınız da bu anketi yapıyorsunuz”? “En son gece gittiğinizle ilgili” dedi. Memnuniyetimi ölçmek istiyorlarmış. Soruların hazırlanışında, nasıl desem bir yönlendirme var, sanki? Mesela örneklemi seçerken, önceden işlerine gelen hastaları seçtikleri gibi bir izlenime kapıldım!? Sorular da yönlendirmeli sorulardı.. Sanki, “bak ne kadar iyi bir hizmet sunuyoruz, sağlık hizmetlerinde birilerinin abarttığı kadar sıkıntı yok” dedirtmek içindi! Yoksa o sallapati hazırlanmış birkaç soruyla sağlık sistemini ölçmek mümkün değil ki…

Alın size başımdan geçmiş birkaç farklı örnek:

Son gittiğim acil servis hikayesi, 03-04 arası gecenin kör saatindeydi. Hasta kimsecikler yoktu ve hiç bekletmeden aldılar. Eksik olmasınlar. Şipşak… Gündüz vakti gözümü kaynak almıştı. Ama biliyorsunuz, Datça Devlet Hastanesinde Göz Doktoru yok. Ama Acil’deki hekim ve sağlıkçılar, yeterince ilgiliydiler. Bekletmeden hikayemi dinlediler, bir iş kazası geçirmediğime dair kağıt imzalattılar? Hemen pansuman odasına götürüp, gözlerimi yıkadılar ve ilaç sürdüler. Yanan gözlerimin ağrısı geçti. Kendime geldim. Normalleştim. Sağlıkçılara duacı oldum. Üstüne bir de ilaçlarımı yazdılar. Bir de göz doktoruna görünmemi tavsiye ettiler!!! Yani canla başla uğraştılar eksik olmasınlar… Burada sağlık personelinde bir sıkıntı yok mevcut olanlar, ellerinden geldiğince ilgileniyorlar. Ama yeterli uzman ya da ilgili branş yoksa hastanede, sağlıkta parasını bastırıp özel hizmet almaya mahkumsunuz!!! Eğer benim gibi gündüz vakti, özel göz doktoruna gidip muayene olmayı da ihmal etmek istemezseniz… Ekstra külfetlerine de katlanmak zorundasınız.

“Acilde gereğini yaptılar ama yine de size de göstermek istedim” dedim, özel doktora. “Doğru yapmışsınız, bir uzmanın görmesi lazım böyle durumlarda” dedi.. İlaçlarla, göz ölçerlerle, biraz daha detaylı inceledi. İlaçlarımı verdi. Gözlerimi kapatmamı önerdi ve tedaviden sonra tekrar kontrole gelmemi istedi. Dedim ya özel doktor tabii,  “muayene ücretini” de ödedim! Sağlık bu, pazarlığa gelmez ama maalesef pazarlık da yaptım. Eee hayat pahalı, bir emekli için geçinmek gerçekten zor, artık :( Yoksa emeği ile geçinmek isteyen bir sağlık uzmanıyla pazarlık yapıyor olmak acı verici? Devletin herkese eşit ve parasız hizmet vermesi gereken sağlık hizmetinde eksik ve aksaklıklar olunca, özel sağlık hizmetinden yararlanan vatandaşa ek külfet doğuyor! Varsa parası ne ala! Yoksa geçmiş olsun, allaaa ona acil şifa versin... 

Bir başka Acil hikayesi daha: birkaç hafta öncesinde: Bahçe’de küçük bir sinekle arı arası bir şey elimden soktu. Önemsemedim. Önce az biraz şişti. “Geçer” dedim. Akşam zonklamaya başladı, elimin üstünü tümden şişirdi. “Yarın geçer ne olacak ki” dedim. Buz falan uyguladım. Ertesi gün, elimden bileğime doğru şişmenin arttığını ve giderek kızarıklığın yayıldığını ve elimin sıcaklığının da arttığını gördüm. Akşamında şişkinlik kolumun yarısına kadar yayılmıştı. Artık parmaklarımı da oynatmakta zorluk çekiyordum. Ertesi gün eşim telaşlandı ve “kalk hastaneye gideceğiz” dedi. Sabah yine Acil’den giriş yaptık.  Önümde birkaç hasta vardı. Biraz bekledim. Biraz bekledikten sonra kayıt yapıldı. Doktora yönlendirildim. Uzman doktor, elimi elinin arasına alıp, şişliği kontrol ederken, yine hikayemi dinledi. “Enfeksiyon olabilir, bir kan tahliline ihtiyaç var”, dedi. Bir sağlıkçı, yarım saat-bir saat içinde, eksik olmasın, sıram gelince, kan aldı. Ardından yataklı servise geldim. En az 5-6 hasta yataklarda tanı ya da tedavi bekliyor ya da tedavi alıyorlardı. Bir başka sağlıkçı, damar yolumu açmaya geldi. Bir de serum bağladı. Daha serumu alır almaz, iyileşti adeta elim-kolum! Devam etmem için ilaç da verdiler. Sağlıklı olarak hastaneden ayrıldım.

Acilde geçirdiğim süre iki-buçuk saati geçti. Memnun muyum? Kuşkusuz evet, derdime derman, yarama merhem oldu… Sağlıkçılardan razıyım elbette. Yatak sayısı da o zaman aralığında yeterliydi. Hastane personelinden, olanaklarından yana şikayet etmek mümkün değil. Çok çaba harcanıyor. Ama yeterli oldu mu? Ne olursa olsun, düzeltmek yerine iktidarın bile isteye bozduğu sağlık sisteminden kaynaklı ek külfetlere de maruz kalıyor insan!

Bir başka Acil deneyimimde, kafamdan film çektirmem gerekmişti. Sonrasında öğrenmiştim, görüntülü tanı sistemlerinde aşırı dozda radyoaktiviteye maruz kaldığımı (bkz: TTB'den Muğla'da Radyoaktif Skandal açıklaması | sağlık hakkı)? Doğrusu görüntü aldırmamak için biraz direnmeye niyetliydim ama bir an önce çıkıp gitmek için, direnmekten vazgeçtim. Sonradan öğrendim ki, Köyceğizdeki Hastane’de örneğin kan verirken bile mümkünmüş, radyoaktiviteye maruz kalmak!? Oradaki sağlıkçılara üzülmemek mümkün değil! Düşünsenize onların maruziyet sürelerini… Hasta olmamaları imkan dahilinde değil. Sorun sağlıkçılarda değil,  bu sağlık sistemine bizi mahkum edenlerde!

Acil Servise niye gidilir? Başınıza ansızın sağlığınıza halel getirecek bir şey gelir. Allaaa muhafaza, eliniz kırılır, bir yeriniz şişer, yolda düşersiniz.. Yani çaresiz kalırsınız. Acil’e gidersiniz.
Üç Acil deneyimimi paylaştım. Birinde sağaltılıp, tedavi olup çıktım. Birinde sağlıklı girdim, aşırı doz radyoaktivite aldım. Birinde acil tedavi gördüm. Ama tedavinin devamı için ek külfete katlanıp  özele gitmek zorunda kaldım. Yaptıkları anketlerle bunların hangisini nasıl ölçecekler bilemedim.
Haa, deneyimlerimden belki bir tespit daha: polikliniklerde kuyruklar uzun. Geçmişte olduğu gibi Acil’den giriş yapıp Poliklinikler’e daha erken ulaşmaya deneyenlere de şahit oldum... Belki bu da bir fikir verir, hastanedeki sıraların uzayıp gitmesine, hekimlerin iş yükünün fazlalığına!

Bu arada göz ameliyatı için aylardır sıra bekleyenleri de tanıyorum! Sahi 182’den arayan anketçi ne diyordu: 1’den 5’e kadar sıralarsan, istediğin sağlık hizmetine hangi hızda ulaştın?
Birilerinin bu özelleştirmeci beyefendilere, sağlık hizmetinin herkese eşit ve ücretsiz verilmesi gereken bir hizmet olduğunu hatırlatması lazım... ne diyeyim hastaneleri ticarethane, sağlık arayanları müşteri konumuna sokanlar utansın!

Yazar ibo.a.bo

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış